2
GAT
,
YEMENLİLERİN BAŞBELASI.
Gat hikayesi.yemen_foto_04GAT, Yemen'de yetiştirilen bir tür bitki..
'Yaprakları hafif uyuşturuculu' diyenler de var 'Uyarıcı' diyenler de. Yemenliler her gün düzenli olarak bu yaprakları ağızlarında saatlerce çiğniyor. Bu süre içerisinde sadece su içiyorlar. Bazıları da gatın yanısıra toz şeker alarak ağzını tadlandırıyor. Halk arasında gat meclisleri yapılıyor ve gat almaya 'depolama' deniliyor. 'Bunu çiğnerken neler hissediyorsunuz?' diye sorduğum bir Yemenli "Yemen'de iken İstanbul'a gitmek stiyorsan gat depola" diyor. Geleneksel yapının hakim olduğu Yemen'de halk günün bir kısmını gat  çiğnemekle geçiriyor. Öğleyin saat 13.00'ten başlayarak akşam saatlerine kadar geçen süre gat saati. Gat Yemen'de yetiştirilen bir tür bitki. Boyu fazla uzun değil.

   Yaprakları hafif uyuşturuculu' diyenler de var
Uyandırıcı' diyenlerde. Yemenliler bu yaprakları ağızlarında saatlerce çiğniyorlar. Bu süre içerisinde sadece su içiyorlar. Bazıları da gatın yanısıra toz şeker alarak ağzını tadlandırıyor. Halk arasında gat meclisleri yapılıyor ve gat almaya `tahkzin-depolama' deniliyor. Öğle ve ikindi arasında yapılan meclisler akşamdan sonra yenileniyor. Meclislere gidemeyenler ise cadde kenarlarında iş yerlerinde gat depoluyorlar. Doğal olarak bu sürede iş hayatı da %75 oranında duruyor. Hatta güney-kuzey savaşı esnasında her iki taraf askerleri de gat kullandıkları için saat 13.00 sularında savaş bir süre dururmuş. Gatın asıl vatanı, Kızıldeniz sahilinin karşı tarafı olan Habeş diyarı. Yaklaşık 4 asır önce Yemen'e geldiği tahmin ediliyor.

Bugün ülkenin ekili arazisinin büyük bir kısmını gat bahçeleri oluşturuyor. Günlük tüketildiği için târım alanlarının büyük bir kısmına gat ekiliyor ve diğer ürünlere yer kalmıyor. Dolayısıyla bu durum tarım hayatını menfi olarak etkiliyor. Halkın gat depolarken neler hissettiklerini merak ediyorum ve birine soruyorum. Cevabı anlamlı: "Eğer Yemen'de iken İstanbul'u görmek istiyorsan gat depola!"

Ancak şu bir gerçek ki gat bugün Yemen toplumunun kalkınması önünde en büyük engel. Zira depolama süresinde hayat duruyor. İnsanın üretkenliğini azaltıyor. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Devlet bu zararı hissetmiş ancak, mücadelede etkili değil. Zira halkın yaklaşık %85'i gat depoluyor! (erkeklerin %80'i, kadınların %20'si) Üstelik erkeklerde gata başlama yaşı da son derece erken:12


EKONOMİK DURUM VE TURİZM
Başkent San'a sokaklarında modern binalar görmek.mümkün değil. Sokak görüntüleri geçim düzeyinin düşük olduğunun en bariz göstergesi. Bu anlamıyla Yemen dünyanın en fakir ülkelerinden sayılıyor.. Dünya sıralamasında 170 ülke arasıda 142. sırada bulunuyor. Bunda Yemen'in kendine özgü nedenlerinin yanısıra tarım ürünlerinin yetiştirilmesine mani olan gat tüketiminin etkisi büyük. Ayrıca ülkenin modern dönemde yaşadığı iç savaşlar, askeri alana yapılan yatırımlar ve Körfez krizi esnasında Suudi Arabistan'da çalışan yaklaşık 500 bin kadar Yemenli işçinin Yemen'e geri gönderilmesi. Bütün bunlar ülkede fakirliği artırmış bulunuyor. Bütün bunlara ek olarak son yıllarda artan turist kaçırma olayları da turizme büyük bir balta vurarak döviz girdisini bariz şekilde azalttı. Aslında Yemen tarih öncesini günümüze taşımız bir turizm ülkesi. Mağrib beldesindeki Sebe Krallığı'nın günümüze kadar gelen yapıları, Hadramut'taki yeryüzünün ilk gökdelenleri, Şahara'da iki yüksek dağı birbirine bağlayan tarihi köprü bulutların aşılarak çıkıldığı 3000 metre yüksekteki Kevkaban te pesindeki Osmanlı Kalesi ve diğer tarihi eserler tarihin dimdik kanıtları olarak ayakta durmakta.

Ancak ülke; son yıllarda yaşadığı 'yabancıları kaçırma olayları' nedeniyle turizm krizi yaşıyor. Hatta bizim Yemen'e vardığımız günden üç gün önce 4 Belçikalı turist kabileler tarafından kaçırılmış.

Kabileler kaçırdıkları turistlerin ülkelerinden birtakım isteklerde bulunuyor. İstekleri yerine getirilince de rehineleri serbest bırakıyorlar.

Yemen'de Osmanlı dramı

Modern Yemen'in Osmanlı ile çok yakın bağları var. Osmanlı ilk defa Yavuz Sultan Selim döneminde gelmiş Yemen'e: Bundan sonra da 1918 yılına kadar varlığı devam etmiş. En son Osmanlı askeri bu tarihte Yemen'den çekildiğinde geride onbinlerce asker ölmüş. Bundan dolayı da 'Giden dönmüyor' denilmiş Yemen için. Başkent San'a'dan, son Osmanlı askerlerinin karaya çıktığı Kızılde niz'deki Hudeyde kentine doğru yola çıktığı mızda, Osmanlı askerinin güzergahını tersinden kat ederken askerin hangi doğa şart larıyla boğuştuğunu görebilmek mümkün. Öncelikle iklim insanı etkileyecek şekilde değişiyor. 3000 metre yüksekteki dağlardan, nem oranının ve sıcakların çok yüksek olduğu sıfır noktasına iniyorsunuz. Veyâ tersinden çıkıyorsunuz. .
yemen_foto_07
Belciriye Camii
Güzergah boyu dikkatimizi çeken bir başka durum ise yüksek dağların tepelerindeki kaleler. Sarp kayalıkların zirvesine yapılan kaleler o dönemlerde birçok savaşlara sahne olmuş. Hudeyde'den San'a'ya doğru ilerleyen, Osmanlı ordusu gerek bu kaleleri ele geçirirken gerekse de yüksek dağlar arasında kalan vadilerde ilerlerken çok zayiat vermiş. Çok zayiat vermişler ama bugün `Burası Osmanlı mezarı' diyebileceğiniz bir yer kalmamış. Bunun da nedenini şuna bağlamak mümkün: Yemenliler'de mezarlara isim yazma geleneği yok. Bu arada Osmanlı askerleri `Müslüman' oldukları için Yemenliler kendi mezarlarına defnetmişler. Dolayısıyla mezarlar birbirine karışmış. Şibam'da girdiği miz büyük bir mezarlıkta Osmanlı askerinin olduğunu söylüyorlardı. Ancak `Şurası Osmanlı mezarı' diyerek bir tek mezar dahi gösteremediler. Sadece şöyle bir ayırım yapıyorlar: "Uzun mezarlar Osmanlı askerleri ne ait, kısa olanlar ise Yemenliler'e!" Doğrusu Osmanlı'nın Yemen'de kaç askeri kayıp verdiğine dair kesin bir bilgiye ulaşamadım.

Osmanlı'nın torunları

O yılları anlatan Yemenli tarihçilerin eserlerinde Osmanlı ile Yemenliler arasındaki savaşın çok çetin geçtiği vurgulanıyor, her iki taraftan da çok sayıda insanın öldüğü belirtiliyor ancak rakam verilmiyor. Sadece 1936 yıllarında resmi bir görev için Yemen'de bulunan Suriyeli tarım mühendisi Ahmet Vasfi Zekeriya'nın "Şam'dan San'a'ya" adlı anılarında bir rakama rastladım. Osmanlı'nın 48 yıl süren son Yemen'deki son varlığı esnasında 480 bin Osmanlı askerinin öldüğünü tahmin ediyor yazar. Tabii ki bu rakamın tamamı Türkler'e ait değil. O dönemde Osmanlı yönetiminde olan illerden gönderilen askerler de buna dahil. Mezkur eserin yazarı Filistin ve Şam diyarından da çok sayıda askerin Osmanlı ordusuyla Yemen'e gittiğini bir daha geri dönmediğini yazıyor. Yazar "Suriye de her köyün bir Yemen acısı vardır" diyor.

Geri dönmeyen Osmanlı evlatlarının günümüze kadar sürüp gelen nesli var Yemen'de. Taiz'de girdiğimiz bir mahallede 'Buranın ahalisi Türk' diyorlardı. Ancak Türkçe konuşan kalmamıştı. Osmanlı'nın denizden çıkarak kampını kurduğu Hudeyde limanın da tanıştığımız bir Yemenli "Adım Ali Şahin. Aslen Diyarbakırlıyım" diyordu. Osmanlı'nın sahile yaptığı kalenin restorasyon çalışmalarını da yöneten mühendis Ali Bey Türk asıllı olduğunu söylüyordu. Ali Bey bizi Hudeyde'nin bir mahallesine götürdü. Mahalle, `Türk Mahallesi" diye anılıyordu. Söylediklerine göre mahalle sakinlerinden Türk asıllı olanlar varmış. Türk Mahallesi'nde yer alan ve Osmanlının kurduğu su sarnıcı hâlâ kentin su ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Mühendis Ali Bey "Daha uzun yıllar su ihti yacımızı karşılar" diye ekliyor.
Türk Mahallesi'nde bize gösterilen ilginç
bir yer daha vardı: Türk mezarı. Doğrusu Yemen'de Osmanlı'ya ait bir mezar yeri için kesin konuşulan tek yer burasıydı. Mahalle içerisinde, apartmanlar arasında kalmış bir boşluk. Moloz yığınlarının üstünden atlayarak girdiğimiz bu boşlukta dört tane mezar. Mahalle sakinleri buranın Türk mezarı olduğunu söylediler.

Sefer Turan
Devamı var