Reflü, gastrit, ülser (1)
Reflü, gastrit, ülser (1)

Sindirim sistemi hastalıkları arasında ilk sırayı alan reflüde mide asidinin akciğere de kaçması, kişide astım benzeri belirtiler de yaratabiliyor. Bu yüzden yıllarca boşu boşuna astım tedavisi olanlar çok. Reflünün en yaygın belirtileri ise ses kısıklığı, boğaz-geniz şikâyetleri ve göğüste yanma hissi

ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

En yaygın sindirim sistemi hastalığı olan reflü, tekrarlayan ses kısıklıkları, ses yorgunluğu ve boğaz şikâyetleriyle kendisini belli ediyor. Reflüye bağlı geniz-boğaz şikâyetleri en çok sabah saatlerinde ortaya çıkıyor. Giderek daha çok adını duyuran reflü hastalığıyla ilgili bilgileri, bu konuda uzman bir isim, İstanbul Cerrahi Hastanesi Genel Cerrahi Direktörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel'den aldık.
Reflü hastalığı tam olarak nedir?
Mide içeriğinin istemimiz dışında yutma borusunun içine doğru, bazen de gırtlağa kaçmasına reflü diyoruz. Nadir de olsa bu hastalıkta mide içeriği akciğere de kaçabilir.
Hastalığın en sık şikâyeti ağıza acı su gelmesi ve göğüs arkasında yanma olması.
Giderek yayılıyor mu?
Reflü hastalığını neden giderek daha çok duyar olduk?

Bunun dört nedeni var. Birincisi sıklığı. Nüfusun yüzde 40'ını ilgilendiren en sık sindirim sistemi hastalığı reflü. İkinci neden ise tanıdaki gelişmeler. Endoskopi, PH metre ve manometre sayesinde reflü tanısını neredeyse rakamsal kriterlere bağlamak mümkün.
Dolayısıyla reflüyle karışabilecek başka hastalıkları daha kolay ayırt edebiliyoruz, hatta bazen tipik belirtilerini vermeden reflüyü yakalabiliyoruz.
Üçüncü ve en önemli neden ise tedavisindeki gelişme. Örneğin ülser tedavisinde cerrahi gereksinim yıllar içinde azalıp neredeyse yok olma seviyesine gelirken; reflü hastalığının tedavisindeki gelişim tamamen aksi yönde oldu. Yani artık biz cerrahlara çok iş düşüyor.
İlaç tedavisi ve bazı önlemleri ömür boyu almak istemeyenlerde reflü hastalığının kesin ve kalıcı tedavisi artık cerrahi diyebilirim. 30-40 dakikalık laparoskopik bir girişimle kişiyi reflüsüz kılıp, ertesi gün taburcu edebiliyoruz. Dördüncü önemli neden ise uzun süreli tedavi edilmemiş reflü hastalarının yaşayabilecekleri çok ciddi problemlerin artık daha iyi bilinmesi. Bu ciddi sorunlara en çarpıcı örnek, çok nadiren de olsa yutma borusu alt ucunda reflüye bağlı kanser gelişimi gözlenebilmesi.
Reflü hastası nelerden yakınır?
Kişinin mide içeriğinin veya yediklerinin istemeden ağıza doğru geri gelmesi ve buna bağlı olarak göğüs kemiğinin arkasında yanma hissetmesi en tipik şikâyettir. Amerikalıların 'heart burn' yani 'kalp yanması' olarak adlandırdığı bu durumu bizim hastalarımız ağıza acı su gelmesi olarak tanımlıyor.
Bu bazen yanma şeklinde olmayabiliyor ve ağrı olarak da algılanabiliyor. Bu tip bir göğüs ağrısı, ileri yaştaki birinde kalp kriziyle bile karışabiliyor. Nitekim kalp krizi geçirdiğini sanıp acil servise başvuran ileri yaştaki kişilerin yüzde 10-15'inde aslında problemin basit bir reflü atağı olduğu anlaşılıyor.
Reflü ses kısıklığı yapar mı?
Evet. Reflü hastalığı birçok kişide sık tekrarlayan ses kısıklıkları, seste çatallanma, ses yorgunluğu ve boğaz problemleri şeklinde kendini gösterir. Bunun nedeni ileri derecede asit özellikte olan mide içeriğinin ses tellerinde ve etrafındaki dokularda tahribat oluşturması.
Reflüye bağlı geniz-boğaz problemi olanlar daha çok sabah uyandıklarında şikâyetlerinin fazla olmasından yakınırlar. Bunun nedeni gece yatar pozisyonda uyurlarken, kendileri fark etmeksizin meydana gelen reflü. Hastalar yatar pozisyondayken yer çekiminin koruyucu etkisinden de mahrum olurlar. Uyku durumunun bilinçsizliğinin de etkisiyle genizlerine kadar yükselmiş olan asidin etkisine maruz kalırlar. Bu tip hastalar genellikle kulak burun boğaz doktorlarına başvuruyorlar. Tecrübeli bir uzman başka bir nedene bağlayamadığı ses teli tahribatının nedenini araştırırken genellikle doğru tanıyı koymakta zorlanmaz. Teşhisi koyduktan sonra izlenmesi gereken en doğru yol hastaların bir reflü merkezine yollanmaları. Reflü hastalığı profesyonel anlamda sesini kullananlar
için çok ciddi problemlere ve işgücü kaybına yol açabiliyor.
 

Astımla yakın ilişkide
Bu tahribat gırtlak kanserine zemin hazırlayabilir mi?
Tıpta 'larynx kanseri' diye bilinen gırtlak kanserinin risk faktörleri arasında reflü hastalığı da var. Ancak reflü ve kanser ilişkisi yutma borusu alt ucu kanseri açısından daha net ve kesin ortaya konulmuştur.
Başka ne gibi problemlere yol açıyor reflü hastalığı?
Erişkin yaşta ortaya çıkan astım hastalığının bile çoğu kez nedeni reflü hastalığıdır. Gece uyuduğunda reflüsü olan birinin ağzına oradan da akciğerlerine mide içeriği kaçabilir.
Hava yollarına sürekli kaçan bu çok az miktardaki asit, hava yollarında spazmlara yol açar. Bunun sonucunda da klasik astım bulguları ortaya çıkabilir. Bir de yutma borusu alt ucu sinirleriyle hava yollarının sinirleri beyinde ortak yollar kullanır. İşte bu mekanizmayla da reflü astım benzeri durumlara yol açabiliyor. Yani ataklar şeklinde gelen öksürük krizleri, hırıltılı solunumla karakterli astım tablolarının altında bazen reflü yatıyor.
Bu hastalar kimi zaman yıllar boyunca yanlış tedavilerle oyalanabiliyor. Tecrübesiz hekimler boşu boşuna yıllarca kortizon dahil anti-alerjik tedavilerle astım tedavisi yapabiliyorlar. Dolayısıyla önceden hiçbir akciğer rahatsızlığı bulunmayan ve 30'lu ya da 40'lı yaşlardaki birine astım tanısını koyarken altta yatan nedenin reflü olmadığının mutlaka araştırılması lazım. Çünkü eğer astımı tetikleyen reflüyse bunun tedavisi tamamen farklıdır. Bu durumdaki bir hasta 40 dakikalık basit bir cerrahi girişimle tamamen normale döndürülebilir.
Öte yandan gerçek astım hastalığının da reflüyü tetikleyebildiğini hatırlatmakta yarar var. Sonuç olarak astım-reflü bağlantısında hangisinin neden ve hangisinin sonuç olduğunun çok iyi bilinmesi lazım ki doğru tedavi yapılabilsin. Bu da ancak ve ancak bu konuyla ilgili ciddi tecrübe sahibi ekiplerin elinde mümkün olabiliyor.
 

Ağız kokusu da yapar
Ağız kokusu şikâyetinin de reflü hastalığıyla bir ilgisi var mı?
Esas şikâyeti ağız kokusu olan birinde ilk etapta diş enfeksiyonu, sinüzit gibi nedenlerin olmadığından emin olmak lazım. Bunlar yoksa ağız kokusu nedenleri arasında mide fıtığı ve reflüyü de saymak mümkün.
Uzun süreli reflü hastalığı hangi sorunlara neden olabilir?
Çok ciddi problemlere yol açabilir. Yutma borusundaki sürekli tahriş yutma güçlüğüyle sonuçlanabilir. Daha ileri aşamada yutma borusu kısalabilir ve alt ucunda darlık gelişebilir. Bu durumda da kişi katı gıdaları yutamaz hale gelir. En korktuğumuz sonuç ise, sürekli tahriş altında kalan yutma borusunun alt ucunda kanser gelişimi.
Sürekli reflü çok uzun dönemde kanser riskini hatırı sayılır oranda yükseltir. Bu risk sigara kullanımının akciğer kanseri riskini artırması gibi bir durum. Yani her sigara içen kişide akciğer kanseri olmadığı gibi her reflüsü olanda da yutma borusu kanseri olmaz.
Ancak uzun süreli reflüsü bulunan bir hastada yutma borusunun alt ucunda 'barrett' diye adlandırılan bir yara gelişmişse işte bu durum kanser habercisidir. Bu kişide yutma borusu alt uç kanseri riski 100 kat artar.
Ancak burada iyi haber şu, barrett gelişmiş dahi olsa son iki-üç yıldır başarılı anti-reflü girişimle bunun geriletilmesi mümkün. Cerrahiyle kanser gelişimi riski tamamen ortadan kaldırılmasa da azaltılabiliyor.

Reflü, gastrit, ülser (2)
Reflü, gastrit, ülser (2)

Reflü hastalığı uzun zamandır devam ediyorsa ve tedavi edilmemişse kanser gelişebiliyor. Bu yüzden asitli içecek içmemek, dar giymemek, mideyi doldurmamak gibi 'anti-reflü' önlemler 'hayati' önem taşıyor

ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

Tedavi edilmeyen uzun süreli reflü hastalığının sonucunda uzmanları en çok korkutan risk, kanser gelişmesi. 'Barrett' diye adlandırılan bir yara, kanserin habercisi. Ancak İstanbul Cerrahi Hastanesi Genel Cerrahi Direktörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel, cerrahi yollarla bu riskin ortadan kaldırılabildiğini söylüyor.
Barrett tanısı nasıl konur?
Barrett tamamen müzmin reflü sonucu gelişir. Barrett tanısı sadece endoskop yardımıyla alınan biyopsilerle konur. Kesin tanı, yutma borusu alt ucundan alınan minicik parçaların bir patalog tarafından mikroskop altında incelenmesini gerektirir. Barrett de kendi içinde ciddiyet açısından farklı aşamalar içerir ve erken barrett'lide yapılacak iş basit bir anti-reflü ameliyatıdır. Ancak gecikmiş barrettlide çok ciddi, adeta kanser benzeri ameliyatlar gerekebilir.
Son yıllarda barrett'e bağlı kanserlerde yüzde 350'lere varan oranda artma olduğu biliniyor. Gelişen kanserin tipi yutma borusu adenokanseridir ve kanser geliştikten sonra tedavi şansı çok az. Beş yıl yaşama şansı yüzde 10'un altında ve kanser tanısı konulduğunda olguların yüzde 50'ye yakınında hastalık tedavi şansını yitirmiştir. Bu nedenle şu anda en büyük mücadele kanser gelişimini önlemeye yönelik.
Dolayısıyla ciddi reflü varsa doğru tanısının erkenden konulması ve tedavide gecikilmemesi son derece önemli. İlaç tedavisine yanıtsız reflü hastalığı durumlarında da hastaların etkin biçimde ameliyat edilmeleri gerekir.
Tedavide neler yapılıyor?
Bu hastaların büyük çoğunluğunda genelde sosyal yaşamı düzenleyici bazı önlemler ve diyetle, bazen de birtakım ilaçlar kullanarak hastalığı kontrol altına almak mümkün. Ancak öneri ve ilaçlar reflüyü ortadan kaldırmaz, sadece şikâyetleri kontrol eder. İlaç ve önlemlerin yaşam boyu sürdürülmesi gerektiği hastalara dürüstçe söylenmeli.
Anti-reflü önlemleri arasında şunlar var: Kola, soda gibi gazlı içecekler içmeyin, öğünlerde mideyi tıka basa doldurmayın, üç ana öğün yerine beş ufak öğün yiyin. Sıvıların yemeklerle birlikte alınmamasına özen gösterin. Özellikle akşam son öğünde fazla yemeyin, yemeğin ardından en az iki-üç saat sonra yatın. Dar kemerler takmayın, dar pantolonlar giymeyin.
Yatağın baş kısmını 20 santim kadar yukarı kaldırın, kilo verin. Sigara içmeyin. Reflü hastasındaki belirtilerin asıl nedeni yutma borusu alt ucunun tahrişi olduğu için bu tahrişi artırabilecek limonlu, asitli yiyeceklerden, çay-kahveden ve domatesli gıdalardan da kaçının. Çikolata, sarmısak, soğan, nane ve yağlı yiyeceklerden uzak durun. Alkol alımını kısıtlayın.
Reflüde ilaç tedavisine ne zaman ihtiyaç duyuluyor?
Eğer bahsettiğimiz önlemler yeterli olmazsa bazı ilaçları önermek için çok beklememek gerekir. Kullanılan en önemli ilaçlar; midenin asit salgılama yeteneği baskılayıcı ilaçlardır. Bu ilaçlarla midenin asit üretme yeteneğini azaltarak reflü belirtilerini ortadan kaldırabiliyoruz. Ancak şu noktanın unutulmaması gerekiyor:
Bu ilaçlar reflünün kendisini ortadan kaldırmaz. İlaçlar sadece yukarı kaçan mide içeriğinin asit, yani tahriş edici özelliğini azaltabilir. Oysa hemen her zaman mekanik nedenlere bağlı olan reflü sürekli devam eder ve bu nedenle ilaçlar kesildiğinde reflü belirtileri aynen geri gelir. Sonuç olarak iki-üç ay süren yoğun ilaç tedavisinden sonra reflü belirtileri kontrol altına alınamazsa en iyi tedavi seçeneği ameliyattır. Ayrıca bu hastalığın alternatif ve tek kalıcı tedavisi laparoskopik cerrahidir.

 

Reflü, gastrit, ülser (3)

Reflü, gastrit, ülser (3)

Anti-reflü ameliyatı artık karnı kesmeden yapılabiliyor. Karında birkaç delik açılarak yutma borusunun alt ucuna bir 'hokka' mekanizması yapılıyor. Böylece 'hokka'dan kaçak olmuyor

ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçla tedavi edilen reflüden kurtulmak için bazen ameliyat da gerekebiliyor. Reflüye yönelik cerrahi girişimler son dönemde çok gelişti. İstanbul Cerrahi Hastanesi Genel Cerrahi Direktörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel, kimisi birçok vakada başarılı sonuç veren, kimi henüz umut vaat eden cerrahi yöntemleri anlattı.
İlaçlar yeterli değilse ameliyat dışında bir yöntem yok mu?
Son 10 yıldır bazı endoskopik yöntemler deneniyor. Bunların çoğu başarısız. Ancak bizim de çok seçici olarak uyguladığımız stretta adı verilen bir yöntem ümit vaat ediyor. Bu yöntemde yutma borusu altı ucuna radyo dalgaları veriliyor. Böylece burada bir anlamda darlık oluşturarak reflüye engel olmaya çalışılıyor. Ancak stretta hâlâ emekleme aşamasında ve uzun dönem sonuçları bilinmiyor. Ayrıca kısa dönem sonuçları da anti-reflü cerrahisiyle kıyaslanmayacak oranda kötü. Bir de mide fıtığının üç santimden büyük olduğu ve barrettli olgularda uygulanamıyor. Ayrıca ölüm riski de olmak üzere yüzde 1 ciddi sorun riski bulunuyor.
Çok yeni olarak da bu yöntemin iyi sonuç verdiği düşünülen hastalarda bile yukarı asit kaçağının azalmadığının gösterilmiş olması.
Dolayısıyla bu yöntem aslında reflüyü tedavi etmek yerine sinsileştirmekte. Bu da hiç istenmeyen bir durum tabii ki. Sonuç olarak stretta yöntemi kesin olarak ameliyat olmak istemeyen ve başarı oranının azlığına ve uzun dönem yol açabileceği sorunların bilinmediğine dair yazılı olarak izin veren hastalarda kullanılabilir.
Kimlerin ameliyat olması gerekiyor?
Sekiz-12 haftalık ciddi ilaç tedavisi sonrası hâlâ şikâyetleri olan ya da şikâyetleri nüks eden hastalar ameliyat olmalı. Yaşı genç, sürekli ilaç kullanmak istemeyen ve sosyal hayat önlemleri ve diyet uygulamalarından bunalmış hastalar. Ayrıca erken dönem barrettli hastalara ameliyat önerilmeli.
Anti-reflü cerrahisi nedir?
Aslında 50 senelik uzun dönem sonuçları bilinen bir cerrahi yöntemdir.
İşin en güzel yanı bu eski ameliyat artık karnı kesmeden yapılabiliyor. Karında birkaç adet milimetrik delikler açarak yutma borusunun alt ucuna bir 'hokka' mekanizması yapıyoruz.
Nasıl mürekkep hokkasını ters çevirdiğimizde mürekkep dökülmüyorsa, bu ameliyatı olduktan sonra da mideden yukarı doğru kaçak olması imkânsız hale geliyor.
Ayrıca gene laparoskopik olarak mide fıtığını da tamir etmek mümkün. Bu oranda bir başarıyı ancak hastayı erken dönemde ameliyat
edebilmişsek ve tam hokka mekanizması yapabilmişsek bekliyoruz. Ameliyat sonrasında hasta aynı gün ya da bir gün sonra taburcu olabiliyor ve bir hafta kadar sonra işinin gücünün başına dönebiliyor. Kesi olmadığı için estetik sonuç da mükemmel oluyor. En önemlisi ar tık hastanın hiçbir ilaç almasına gerek kalmıyor. Ağza acı su gelmesi, göğüs arkasındaki yanma hissi, sık ses kısıklıkları gibi tüm belirtiler süresiz biçimde ve hem de hiç ilaç almadan tamamen ortadan kalkıyor. Yukarı kaçak ve yutma borusu tahrişi ortadan kalktığı için çok uzun dönemde yutma borusu kanseri riski de azaltılmış oluyor.
Burada şunu da belirtmek lazım: Amerika'da sigorta şirketleri nüks etmiş reflü hastalığının tedavisinde ilaç maliyetini artık ödemiyor, cerrahi tedaviyi ödüyorlar. Bunun nedeni en kesin, kalıcı ve ucuz çözümün cerrahi olması. Amerika'da son 15 yıl içinde anti-reflü ameliyat oranlarının 15 misli artmış olması da çarpıcı bir örnek.
Ameliyattan ne kadar sonra hastalar yarar gördüklerinin farkında oluyorlar?
Eğer çok ciddi reflü şikâyetleri olan biriyse ameliyattan sonra birkaç gün içinde "Hastayı yeni bir yaşam bekler" diyebilirim. Girişimin uygulandığı kişi özellikle gecikmeden ameliyat olmuş, henüz yutma borusu fonksiyonları bozulmamışsa ve hastaya tam bir hokka mekanizması yapabilmişsek ameliyattan sonra kişi çok ciddi bir yarar görür. Artık ilaçlar rafa kalkar, dar kemerler takılabilir ve yatağın arkası indirilerek rahat bir nefes alabilir demek mümkün.
Ameliyatın riskleri neler?
Kuşkusuz en yanlış cevap riski yok demek olur. Tıpta her müdahale hatta damardan kan almanın bile bir riski vardır. Her şeyden önce genel anestezi altında yapılan bir ameliyattan bahsediyoruz.
Dolayısıyla 70 yaşında, kalp hastası ya da ciddi şekeri olan bir reflü hastasında her türlü cerrahi girişim riskli olacağından ameliyat önermiyoruz. Ancak sağlıklı bir erişkine bu ameliyatın riski bir safra kesesi ameliyatındakinden farklı değil. Sonuç olarak kâr zarar oranına baktığımızda ihmal edebileceğimiz bir risk söz konusu.
Yan etkiler olabilir
Bu ameliyatların herhangi bir yan etkisi var mı?
Ameliyattan sonraki en sık karşılaştığımız problem yutma güçlüğü. Bu hastaların yüzde 5-10'unda olur; ancak genellikle 1.5 ay kadar sonra geriler ve kaybolur.
Dolayısıyla ameliyat sonrasında hastanın ciddi katı gıdalar almasına bir müddet sonra izin veriyoruz. Ancak bu durum da ameliyat öncesi manometri yapmaya başladığımızdan beri giderek az oluşuyor. Bir de hastaların gaz çıkarma miktarı geçici olarak artabiliyor.
Yasak listesi uzun: Çikolata, kahve...
 

  • Kola, soda gibi gazlı içecekler içmeyin.
     
  • Öğünlerde mideyi tıka basa doldurmayın
     
  • Üç ana öğün yerine beş ufak öğün yiyin.
     
  • Sıvıların yemeklerle birlikte alınmamasına özen gösterin.
     
  • Özellikle akşam son öğünde fazla yemeyin.
     
  • Yemeğin ardından en az iki-üç saat sonra yatın.
     
  • Dar kemerler takmayın, dar pantolonlar giymeyin.
     
  • Yatağın baş kısmını 20 santim kadar yukarı kaldırın, kilo verin.
     
  • Sigara içmeyin.
     
  • Reflü hastasındaki belirtilerin asıl nedeni yutma borusu alt ucunun tahriş olduğu için bu tahrişi artırabilecek limonlu, asitli yiyeceklerden, çay-kahveden ve domatesli gıdalardan da kaçının. Çikolata, sarmısak, soğan, nane ve yağlı yiyeceklerden zak durun. Alkol alımını kısıtlayın.
    Nasıl bir merkez?
    Reflüsü olanlara ne öneriyorsunuz?
    En önemlisi bu konuda özelleşmiş bir merkeze başvurmaları. Ülkemizde hâlâ birçok hasta gereksiz yere oyalanıyor ve cerrahi şansını kaybetme aşamasında olabiliyor.
    Hastanın tanı girişimlerinin mükemmel biçimde yapıldığı, gereken olgularda cerrahi şansının deneyimli ellerde sunulabildiği bir ekibe başvurması lazım.
    Ara sıra ya da tek tük böyle ameliyatların yapıldığı merkezler ve cerrahlar hastalar için en büyük tehlike. Çünkü her hastada ameliyat uygulanamayacağı gibi bu hastalara tek tip bir ameliyat da uygulanamaz.

     

    Reflü, gastrit, ülser (4)

    Reflü, gastrit, ülser (4)

    Mide fıtığı, en yaygın hastalıklardan. 50 yaşın üstündekilerin dörtte birinde, 65'ten sonrakilerin yarısında görülebiliyor. Göğüste yanma, ağza acı su gelmesi, öksürük gibi belirtileri yüzünden reflüyle karıştırılıyor. Bazen kişide hem reflü hem fıtık oluyor

    ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

    Kas gevşekliğinin yol açtığı mide fıtığı, çoğu kez reflüyle karıştırılabiliyor. Marmara Üniversitesi Gastroenteroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Hastanesi Kozyatağı Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Nurdan Tözün, reflü-mide fıtığı ilişkisini anlattı.
    Mide fıtığı nedir?
    Mide fıtığı, anatomik nedenlerden dolayı midenin üst kısmının yemek borusuna doğru sarkmasına denir. Midenin üst kısmındaki kas gevşekliği nedeniyle ortaya çıkar. Yaygın görülen sorunlardan biridir. Mutlaka bir rahatsızlık vermesi gerekmez ancak bazen mide asidinin yemek borusuna kaçmasına yani reflüye neden olabilir. Yemek borusuna kaçan mide asidi de yemek borusu hasarına yol açar.
    Mide fıtığının görülme sıklığı nedir?
    65 yaşın üzerindeki insanların hemen hemen yarısında, 50 yaşın üzerindekilerin dörtte birinde mide fıtığı görülür. Ancak fıtığı olan kişilerde mutlaka reflü yakınması olması ya da reflüsü olan her kişide mide fıtığı olması gerekmiyor. Ayrıca mide fıtığı olan insanın mutlaka ilaç alması ya da ameliyat olması da şart değil. Bazılarında hem yemek borusunun altındaki kas gevşek, hem de anatomik yapı bozuk olabilir. Yani reflüyle mide fıtığı bir arada bulunabilir. Bu durumda da hastalar yaşamları boyunca ilaç kullanmak zorunda kalır.
    Eğer hastanın şikâyetleri ilaçla kontrol altına alınamazsa ameliyat öneririz. Mide fıtığı hayatı tehdit eden veya insanın hayat kalitesini her zaman bozan bir hastalık değildir.
    Mide fıtığı ve reflü arasındaki fark ne?
    Bazı hastalarda sadece reflü olur, mide fıtığı görülmez. Yani yemek borusunun altındaki kas gevşer ama fıtıklaşma olmaz. Mide fıtığına reflünün eşlik ettiği durumlarda hastalarda, mide ve yemek borusu bölgesinde yanma, ağza acı su gelmesi, göğüs ağrısı, öksürük gibi reflü belirtileri ortaya çıkar. Yemek borusuna sürekli asit kaçması, zaman içinde yemek borusunda iltihaba hatta darlığa yol açabilir, alt kısmında barrett adı verilen hücresel değişiklikler meydana getirir, bu da zaman içinde yemek borusu kanserine zemin hazırlar.
    Mide fıtığı bazen hiç belirti vermeyebilir de. Çoğu zaman mide fıtığı başka bir hastalığın tetkiki sırasında tesadüfen ortaya çıkar. Belirli bir yaştan sonra mide fıtığı olanların büyük bölümünde reflüye de rastlanır.
    Fıtığın uyarıcı belirtileri neler?
    Küçük boydaki fıtıklar hiçbir şikâyete yol açmaz. Orta ve büyük çaplı fıtıklarda ise göğüs kemiğinin altında yanma hissi, boğaza doğru yayılan ağrı, ağza birdenbire berrak bir su veya gıda artıklarının gelmesi, geceleri uykudan uyandıran öksürük, ses kısıklığı, boğazda gıcık oluşması, boğulma hissi gibi reflüye benzer belirtiler görülür. Bunlar sırtüstü yatma, öne eğilme, ıkınma ya da ağır eşya kaldırmayla daha kötü olabilir. Mide fıtığı ve reflü belirtileri birbirine karışabilir. Özellikle mide fıtığına ait bulgular aşırı geğirme, hastanın yediklerinin ağza gelmesi ve aşırı miktarda gazdır.
    Fıtık yutma güçlüğüne de sebep olabilir. Büyük çaptaki fıtıklar kendi ekseni etrafında dönerek fıtık boğulmasına ve acil tablolara yol açabilir. Bazen de ilk belirti fıtığın içinde yer alan ülserlerden kanama şeklinde olur.
    Mide fıtığının çeşitleri var mı?
    En sık görüleni kayan tipte dediğimiz mide fıtığıdır. Bir de anatomik bozukluk nedeniyle midenin önemli bir kısmı göğüs kafesinin içine doğru sarkabilir. Biz buna paraözofajeal herni diyoruz. Bu tür fıtıkların belirtileri daha değişik. Bunlar genelde hıçkırık, aşırı gaz, geğirme, ağrı gibi şikâyetlere yol açar. Hatta bazen bu fıtıklar kendi ekseni etrafında dönüp boğularak acil cerrahi müdahale gerektirebilir.
    Bazen de hem yemek borusunun yanından hem de diyaframdan göğüs boşluğuna doğru midenin sarkması şeklinde fıtık olabiliyor. Biz buna da mikst tip fıtık diyoruz. Mide fıtığı hastalarında nadiren yutmada güçlük, ilk belirti olarak görülebiliyor.
    Neler mide fıtığına sebep olur?
    Normalde yemek borusunun geçtiği boşluk, midenin yukarı geçişine izin vermez. Yani burayı saran kas güçlüdür. Bu kasın gevşemesi fıtıklaşma ve asit kaçağına yol açar. Karın içi basıncını artıran nedenler, sürekli öksürük, kusma, ıkınma, ağır egzersiz, ağır eşya taşıma fıtık oluşumuna yol açabilir. Gebelikte salgılanan bazı hormonlar yemek borusunun altındaki kaslara etki edip gevşemesine yol açabilir.
    Yaşlılarda mide fıtığı dokuların gevşemesinden ve esnekliğini kaybetmesinden ortaya çıkar. Anatomik olarak insanlarda fıtığın oluştuğu bu bölgede bir açı var. Mide fıtığı bu açının bozukluğundan kaynaklanabilir. Aşırı yağ yemenin mide fıtığı ve reflü oluşumunda bir etken olduğu da iddia ediliyor. Bunlar karın içi basıncını artırarak fıtıklaşmaya neden olur.
    Mide fıtığı nasıl teşhis edilir?
    Aslında fıtıkta şikâyete yol açan neden daha çok reflüdür. Hastada reflü belirtileri görülür. Bazı fıtık tipleri ise doğrudan doğruya kanama veya demir eksikliğiyle ortaya çıkabilir. Onun dışında hastalara herhangi bir nedenle endoskopi yapılırken ya da film, tomografi çekilirken tesadüfen fıtık görülür. Endoskopiyle mideye girildiğinde geriye, midenin üst kısmına doğru bakarken midenin üst kısmında gevşeme görülür. Ayrıca radyolojik incelemeyle de fıtık tespit edilebilir. Bu inceleme de hastaya baryum içirilir. Midenin üzerine baskı uygulanır. Hastanın ayakları yukarı, başı aşağı duruma getirildiğinde midesinde fıtık olup olmadığı da görülebilir. Fıtığın tetkik açısından en önemli sıkıntısı, özellikle yemek borusunun alt ucunun yerinin tespiti. Fıtık olduğu zaman mide yukarıya doğru yer değiştirince bu ayırımı sağlıklı şekilde belirlemek zordur.
     

    Belirtileri gibi tedavileri de benzer
    Mide fıtığı nasıl tedavi ediliyor?
    Orta yaşın üzerinde hiçbir belirti vermeyen tesadüfi bir fıtık bulunduğunda hastaya sadece basit tavsiyelerde bulunuyoruz. Bunlar reflüde hastalara önerdiğimiz tavsiyeler. Hastaların bazı gıdalardan uzak kalmaları gerekiyor. Çikolata, tereyağı, kahve ve çok asitli yiyecekleri yasaklıyoruz.
     

    Sigara kesin yasak
    Sigara kesinlikle içmemeleri gerekiyor. Çünkü sigaranın mide boşalmasına ve asit salgısına doğrudan etkisi var. Hastalara bir başka önerimiz gece yatarken gövdelerinin üst kısmını yüksekte tutmaları. Bunu yapmak içinde ya yatağın şiltesinin ya da yatağın üst kısmının altına bir yükseltici koymaları gerekiyor.
    45 derece eğimle sırtı dik tutarak yatmak tavsiye ediliyor. Gece yatarken bir şey yememeleri ya da yemek sonrası egzersizden kaçınmaları gerekiyor. Çünkü yiyip yatmak gıdaların geri gelmesine, ciddi reflüye, hatta gıdaların nefes borusuna kaçarak akciğerlere gitmesine ve akciğer enfeksiyonuna bile neden oluyor.

    Ameliyat önerilmeyenler

    Kişide gerek boyutu gerekse ciddi reflüsü nedeniyle tehlike teşkil eden bir fıtık varsa o zaman ameliyat öneriyoruz. Mide fıtığını tamamen geri çeviren bir ilaç yok. Özellikle yaşlılarda mide fıtığıyla birlikte kalp, şeker, tansiyon gibi başka hastalıklar varsa risk arttığı için ameliyat önermiyoruz.

     

    Reflü, gastrit, ülser (5)

    Reflü, gastrit, ülser (5)

    Gastritin başlıca nedeni, mideye yerleşmiş olan helikobakter pilori adlı mikrop, diğer nedeni ise başka hastalıklar için alınan ilaçlar. Bazen beş yıl güvenle kullanılan ilaç, altıncı yılda gastrite yol açabiliyor. Stres, yaygın kanının aksine gastrit nedeni değil

    ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

    Gastriti bilmeyen, hatta çekmeyen yok gibi. Peki sonundaki 'it' takısı ne anlama geliyor, biliyor musunuz? Marmara Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi olan Prof. Dr. Cem Kalaycı gastriti, "Tıpta herhangi bir organ isminin sonuna 'it' eki gelmesi, o organın iltihabı anlamına gelir. Gastrit, mide iltihabı, sinüzit sinüs iltihabı, apandisit apandis iltihabı, kolit kolonun iltihabıdır. Gastrit de mide iç cidarının, yani midenin en iç tabakasının iltihabı demektir" diye tarif ediyor.
    Mide neden iltihaplanır?
    Çeşitli nedenleri var. Ama yüzde 90 sebebi midede yerleşmiş olan helikobakter pilori adlı mikroptur. Muhtemelen yediklerimizle ilgili olduğu düşünülen bu mikrobun mideye girişi genellikle çocuklukta
    olur. Bu mikrobun Türkiye'de rastlanma sıklığı konusunda noktayı koyan çalışma, benim de içinde olduğum bir grup tarafından yaklaşık bir yıl önce gerçekleştirildi. Araştırmamıza göre Türkiye nüfusunun yüzde 80'inden fazlasında helikobakter pilori var.
    Peki bu mikrop mideyi nasıl etkiler?
    Mide şikâyeti olan kişilerin çoğu "Gastritim var" der. Mesela strese bağlı mide ağrısını ya da ülserini gastrit diye nitelendirir. Oysa bizim anladığımız anlamda gastrit, çok büyük ihtimalle sizde de var, ben de de var. Bu da herhangi bir şikâyet oluşturmaz.
    Gastrit, yalnızca helikobakter pilori adlı mikrop ülsere yol açarsa şikâyet verir. Mikrobun ülsere yol açma ihtimali ise sadece yüzde 5. Aslında bilinmeyen nokta da bu:
    Hâlâ, neden hemen hemen hepimizde olan bu mikrobun yalnızca yüzde 5 hastada ülser ortaya çıkardığını bilmiyoruz. Ama genetik faktörlerin rol oynadığından eminiz. Örneğin ailenizde ülser varsa, bu mikrop sizde kolaylıkla ülsere yol açabilir.
    Gastritin diğer nedenleri neler?
    Midenin en önemli düşmanları aspirin ve romatizma ilaçları. İlaca bağlı gastrit mide ağrısı, bulantı, kusma, kanama yapabilir.
    Bu ilaçları ne kadar süre kullanmak mide için tehlikelidir?
    Süre kişiden kişiye değişir. Bazen tek bir tablet bile gastrite ve mide kanamasına yol açabilir. Ya da beş sene kullanıldığı halde, hiçbir şey yapmayıp altıncı sene midede dayanılmaz ağrılara neden olabilir. Bu ilaçları kullananlarda maalesef gereksiz bir emniyet hissi var. Çoğu "Ben bu ilacı beş yıl kullandım, hiçbir şey yapmadı. İlaç mideme zarar vermiyor ki" der. Oysa ilaç altıncı sene yan etki yapabilir.
    Hasta, romatizma ilacı ya da aspirin kullanmak zorundaysa ne yapacak?
    Eğer bu ilaçları kullanması gerekiyorsa ve daha önce ülser geçirdiyse, hasta ömür boyu bir de ülser ilacı almak zorunda. Ülser ilaçları, aspirin ve romatizma ilaçlarının yan etkilerini çok büyük olasılıkla önler.
    Başka ilaçlar da mideye zararlı mı?
    Evet, yutulan her ilaç mide şikâyetine yol açabilir. Özelikle bulantı yapabilir. İlaçlar midenin iç cidarını tahriş edebilir, ülsere ve gastrite yol açabilir.
    Gastrit daha çok hangi yaşta çıkar?
    İlaca bağlı gastrit genellikle 50'den sonra görülür. Ama helikobakter pilori gastriti her yaşta, hatta çocuklarda bile görülebilir.
    Stres, gastrit oluşumunda etkili mi?
    Sanılanın aksine, günlük hayatın olağan stresleri, gastrite ya da ülsere yol açmaz. Stres sadece ağrı, bulantı, ekşime, şişkinlik yapabilir. Tıpkı baş ağrısı gibi. Stresten dolayı başınız ağrır, ama beyninizde kanser, başınızda migren olmaz. Ülser midede ve mide çıkışında yara olmasıdır. Bu yaradan da, helikobakter pilori adlı mikrop sorumludur. Bu mikrop, midede iltihap yani gastrit yapar, gastrit de bazen ilaçlar, bazen genetik nedenlerle ülsere dönüşür.
    Ülser mideye nasıl zarar verir?
    Midede veya mide çıkışında yaraya yol açar. Bunun sonucunda ağrı olur. Ağrı, karnımızın orta üst kısmında, herkesin mide olarak bildiği yerdedir. Ağrı, gece uyandıracak kadar şiddetli olabilir. Hastalar ülser ağrısını bazen batma, bazen de bıçak saplanması şekilde tarif eder. Sıklıkla sırta vurur. Açken de tokken de ortaya çıkabilir. Açken ülser ağrısı ortaya çıkıyorsa, yemek yemesi hastayı rahatlatır. Ağrı dışında hastaların yüzde 25'inde ilk belirti mide kanaması şeklinde ortaya çıkabilir.
    Mide kanaması nasıl oluyor?
    Gastrit şiddetli olunca midenin yüzeyinde tahriş yaptığı için o bölgedeki damarlara ulaşır ve kanamaya neden olur. Kusma sırasında ağızdan kan gelmesi veya dışkının siyah gelmesine mide kanaması diyoruz.
     

    Fiziksel bir hastalık yok sadece 'hassasiyet' var!
    Hassas bağırsak sendromu nedir?
    En sık görülen bağırsak hastalığıdır. Bu hastalıkta bağırsakta iltihap yoktur. Kramp tarzında ağrı, gaz, şişkinlik ve dışkılama bozukluğuyla kendini gösterir. Orta yaşlarda ve kadınlarda daha sık görülür.
    Neden ortaya çıkar?
    Nedenini tam olarak bilmiyoruz. Hassas bağırsak sendromu olanlarda yapılan tüm tetkikler normal çıkar. Bazı yiyecekler şikâyetlerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunların başında süt, gazlı yiyecek ve içecekler, baklagiller gelir. Çikolata, fazla alkol alımı, kahve de olumsuz etki eder. Bir de araştırmalar, bu psikolojik iç çatışma veya stresin etkili olduğunu gösteriyor. Hastaların bağırsak faaliyetleri strese veya duygusal faktörlere göre değişebilir. Bilinen bir başka şey de, bu hastaların bağırsak kaslarının olması gerekenden daha hassas olmasıdır.
    Belirtileri neler?
    Birine hassas bağırsak sendromu tanısı koyabilmek için hastada en az üç ay devamlı ya da tekrarlayan karın ağrısı ve huzursuzluğu olmalı. Hastada ya sürekli kabızlık, ya sürekli ishal ya da hem ishal hem de kabızlık vardır. Kabızlığa şişkinlik, karın ağrısı, gaz gibi birtakım belirtiler eşlik eder. Ayrıca bağırsakların tam boşaltılamadığı hissi, sık idrara çıkma isteği, yorgunluk, sırt ve bel ağrısı olabilir.
    Tehlikeli midir?
    Hayır. Ancak hayat kalitesini düşürür.
    Hassas bağırsak sendromu nasıl teşhis edilir?
    Fiziksel bir hastalık olmadığı için şu testle teşhis edilir diyemeyiz. Hassas bağırsak sendromunun belirtileri kolon kanseri, bağırsağın iltihabi hastalıkları, karın içindeki pankreas kanseri gibi bazı ciddi rahatsızlıkların belirtileriyle benzerdir. Bu nedenle hassas bağırsak sendromu tanısı koyabilmek için bu ciddi hastalıkların ekarte edilmesi lazım. Bu da kolonoskopi yoluyla yapılır.
    Peki nasıl tedavi edilir?
    Fiziksel bir hastalık olmadığı için tedavideki amaç şikâyetleri gidermektir. Bazen ağrıya ağrı kesici, ishale ishal durdurucu, kabızlığa müshil uygularız. Stresin ortadan kaldırılması için spor yapmalarını tavsiye ederiz. Ancak bazen inatçı şikâyetleri olanlara anti-depresanlar öneriyoruz.
    Tedavide beslenmenin önemi var mı?
    Evet. Birçok hastada uygun bir diyet şikâyetleri azaltır. Şu öneriler hastaların şikâyetlerinin hafiflemesine yardımcı olabilir: Öğünlerinizin sayısını artırın ama az yiyin. Akşam yemeğini yatmadan üç-dört saat önce yiyin. Öğünlerinizi atlamayın.
    Posadan zengin yiyecekler tüketin. Kurubaklagiller, lahana, bezelye gibi gaz yapan yiyecekleri ve size dokunan yiyecekleri az tüketin. Günde 2-2.5 litre su için. Sigara ve alkol tüketmeyin.

     

    Reflü, gastrit, ülser (6)

    Reflü, gastrit, ülser (6)

    Gastride yol açan helikobakter pilori mikrobunun tedavisi için bir mide ilacı, yanına da iki antibiyotik yetiyor. Bir-iki haftalık tedaviyle mikrop yüzde 90 başarı oranıyla, tamamen ortadan kalkıyor. Ancak hastaların tedavinin ardından sigara ve bazı ilaçlardan uzak durması gerekiyor

    ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

    Gastrit, iki haftalık antibiyotik tedavisiyle tamamen iyileşebiliyor.
    "Tedavide başarı oranı yüzde 90" diyen Marmara Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Kalaycı, hastaları iki konuda uyarıyor: Sigara içmeyin, aspirin ve romatizma ilaçlarından uzak durun.
    Ülser kusma ve bulantı yapabilir mi?
    Evet. Ülser mide çıkışında darlığa veya tıkanıklığa yol açarak kusmalara neden olabilir. Bazen midede yanmaya yol açabilir. Bunlar en sık rastlanılan ülser belirtileridir.
    Bu belirtiler birden mi ortaya çıkar?
    Sadece mide kanaması aniden ortaya çıkar. Kanama, genellikle kendiliğinden olur ya da aspirin ve romatizma ilaçları alındıktan sonra çıkar. Ancak bulantı, kusma, ağrı, yanma, gece rahatsızlıkları genellikle uzun sürer, bazen senelerce devam edebilir.
    Mide şikâyetleriyle gelen hasta, teşhis için nasıl aşamalardan geçiyor?
    Önce hastanın öyküsünü dinleyerek bir değerlendirme yaparız. Eğer yakınmasını açıklayacak bir durum varsa, mesela 'İlaç kullandıktan sonra şikâyetlerim başladı' diyorsa, bu ilaçları almamak, kullanmak zorundaysa da mideyi koruyan ek bir ilaç vermek yeterli olabilir. Ama kansızlık, kilo kaybı, kusma, yutma güçlüğü gibi durumlar varsa mutlaka ileri incelemeler yapılır. Bunun için iki yol var: Mide filmi çekmek ya da endoskopi yapmak. Mide filmi artık hiç kullanılmıyor. Eğer hastada ülser varsa bu, endoskopiyle birkaç dakikada teşhis edilebilir.
    Endoskopi nedir, nasıl yapılır?
    'Endo' iç, 'skopi' görmek demektir, yani 'içini görmek' anlamına gelir. 1960'lardan beri kullanılan bir teknik olan endoskopide ucunda bir kamera olan 10 milimetre kalınlığında yumuşak bir boru hastaya yutturulur.
    Bu boru mideye ve onikiparmakbağırsağına gönderilir. Boru geçtiği bölgeleri bir televizyon ekranına yansıtır. Hekim de görüntülere bakarak teşhis koyar. Endoksopi birkaç dakika süren bir işlem. Bu işlemden önce damardan hafif bir uyku ilacı yapıldığı için, hasta genellikle hiçbir şey hissetmez. Endoskopide ülser çok net görülür. Ülseri gördükten sonra midede mikrop olup olmadığını anlamak için küçük bir test yaparız.
    Endoskopi her zaman gerekli mi?
    Hayır. Özellikle 40 yaşın altındaki kişilerde midede gece uyandıran ağrı, sırta vuran ağrı, bulantı gibi ülsere benzeyen şikâyetler varsa endoskopi yapmaya gerek yok.
    Bu kişilere tahmini teşhisle de tedavi yapılabilir. Buna tıpta ampirik tedavi, yani tahmini tedavi denir. Bu durum tıbbı bir yanlış değildir. Ama alarm belirtileri varsa, yani her yediğini kusma, kilo kaybetme, kansız kalma gibi mide kanserini hatırlatan şikâyetlerin varlığında mutlaka endoskopi yapmak zorundayız.
    Gastrit nasıl tedavi ediliyor?
    Gastride yol açan helikobakter pilori mikrobu yüzde 90 oranında tedavi edilebilir. Bunun için bir tane mide ilacı, yanına iki tane antibiyotik almak yeterli. Bir-iki haftalık bir tedaviyle mide ülserini bir daha nüksetmemek üzere ortadan kaldırabiliyoruz.
    Ancak sıklıkla yapılan yanlışlık şu:
    Her mide şikâyetiyle gelen kişiye mikrop tedavisi yapılıyor. Oysa helikobakter pilori her mide yakınmasından sorumlu değildir. Çoğunlukla hastanın sorununun kaynağında stres ya da reflü gibi başka bir neden yatar. Bu yüzden de birçok hasta tedaviden sonra durumunda hiçbir değişiklik olmadığı için yine doktora başvurmak zorunda kalır.
    Mikrop tedavisinin başarılı olması için hastada ülserin ortaya çıkmış olması lazım. İlaca bağlı gastridin tedavisi ise çok kolay.
    İlacı kesip yanına da bir mide ilacı verirseniz, bu sorunlar büyük oranda ortadan kalkar.
    Gastrit tedavisinden sonra hastanın dikkat etmesi gerekenler neler?
    Ülser ya da gastrit tedavisi sırasında ve sonrasında hiçbir diyet gerekmez. Bu, 30-40 yıllık bir bilgi. Fakat kısıtlanması gereken iki şey var. Biri sigara, diğeri de aspirin ve romatizma ilaçları.
    Sigara mideyi nasıl etkiliyor?
    Sigara mide salgılarını bozarak ülsere yol açıyor. Ayrıca midenin fonksiyonunu bozduğu için ülserin iyileşmesini geciktiriyor, ya da iyileşmiş ülserin nüksetmesine neden oluyor. Alkolün ise gastrit ve ülser üzerindeki etkisi daha az önemli. Ülseri tamamen iyileşmiş birinin makul miktarlarda içki içmesinde bir mahzur yok. Ancak, reflüsü olanların alkolden uzak durması şart.
    Çok acı, baharatlı yemenin mideye zararı var mı?
    Hayır, baharatlar sağlıklı birine zarar vermez. Ancak reflü hastalarının baharatlardan uzak durması gerekebilir.
    Bir de şu noktayı vurgulamak istiyorum: Bir gıdanın bir insanı rahatsız etmesi, ille de bir mide hastalığının olduğu anlamına gelmiyor. Bazı gıdalar, bazı insanları rahatsız eder. Bu durumda da yiyeceği yememek lazım. Bunu doktor değil, o kişi bilir.
    Mide şikâyeti olanların nereye başvurması gerekir?
    Mide hastalıklarıyla ilgilenen bölüm, gastronterolojidir. Fakat mide şikâyeti toplumda çok yaygın olduğu için herkesin bu bölüme başvurması gerekmiyor. Birinci basamak sağlık hizmetleri için bir pratisyene, aile hekimine, sağlık ocakları veya iç hastalıkları uzmanına başvurulabilir.
     

    Türkler sütü genetik olarak hazmedemiyor!
    Çok sıcak veya çok soğuk mideye zarar verir mi?
    Hayır vermez. Ancak bu tür yiyeceklerin mide şikâyetlerine yol açması daha çok reflü belirtisidir.
    Mide üşütmesi denilen şey nedir?
    Genellikle yenilen gıdalardaki mikroba bağlı olan ishal, kusma ve karın ağrısıyla seyreden hastalıklar halk arasında bu şekilde tanımlanır. Ancak çıplak ayakla dolaşmanın, soğuk su içmenin mide üşümesiyle hiçbir ilgisi yoktur. İç organlar üşümez. Çıplak ayakla dolaşmanın sindirim sisteminde olumsuz etkisi yoktur.
    Geğirme neden olur?
    Yemeklerden sonra az miktarda geğirme olması normaldir. Ancak çok sık ve sürekli yüksek sesliyse kaynağında reflü veya hava yutmaya bağlı bir problem olabilir. Hava yutma genellikle stres, sıkıntı, heyecan, sinir sonucunda hava yutma ortaya çıkabilir. Bu hastaların çoğunda ciddi bir sorun yoktur, bu tıpkı tik gibi hastada yerleşmiştir. Asit baskılayıcı reflü ilaçları veya bazen antidepresanlar kullanılabilir.
    Hangi besinler mideye zararlı?
    Eskiden mide şikâyetiyle hekime başvuranlara süt önerilirdi. Oysa şu anda sütün ülseri azdırdığını biliyoruz. Süt içeriğindeki kalsiyum nedeniyle midedeki asit salgılamasını artırır. Gaz yaptığı için hastalara dokunur. Ama süt içmekten vazgeçmek istemiyorsanız, sütü gündüz saatlerinde içmeyi tercih edin. Akşam yemeklerinden, özellikle de gece yatmadan önce içilen süt, ülser hastalarında mide için zararlı olabilir. Sütün hazmedilmesi için gerekli olan birtakım maddeler özellikle Türklerde genetik olarak eksik. Bir de çiğ sebze ve meyveler şişkinlik ve gaz hissine neden olabilirler. Ama bunların hiçbiri fiziksel bir mide hasarı yapmaz.
    Yaygın bir şikâyet de şişkinlik. Bu niye olur?
    Bazıları erken doymaya, bazıları yemekten sonraki geğirmelere şişkinlik diyor. Özellikle de kadınlar 'Altı aylık hamile gibi karnım şişti' der. Şişkinlik bazen mideye bazen de bağırsağa bağlı ortaya çıkar. En sık sebebi, non ülser dispepsi, yani ülsere bağlı olmayan mide şikâyetidir. Bu da çoğu zaman strese bağlı gelişir.

     

    Reflü, gastrit, ülser (7)

    Reflü, gastrit, ülser (7)

    Midedeki ya da sırta vuran ağrı, gece sancıyla uyanma, şişkinlik gibi belirtiler ülserin işaretleri. Genellikle ilkbahar ve sonbaharda alevlenen ülser, çocuklarda da görülebiliyor. Ülser nedeniyle ameliyatlar giderek azalıyor. Ülserden bir-iki haftada ilaçlarla kurtulmak mümkün

    ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK

    Ülser, sindirim sisteminin herhangi bir yerinde oluşan yaraya verilen isim. En sık onikiparmakbağırsağı ve midede görülüyor. Marmara Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Kalaycı ülser oluşumu ve tedavisini anlatıyor.
    Ülserin belirtileri neler?
    Yanıcı ve kemirici tarzda ağrı en fazla rastlanan şikâyetlerden biridir. Ağrı daha çok açken olur ve genellikle bir şey yemek veya antiasit ilaç almakla geçer. Bazen tok karna da ağrı olabilir. Ağrının en önemli özelliklerinden biri sırta vurması ve gece uyandırmasıdır. Hastaların büyük çoğunluğu şişkinlik ve mide bölgesindeki ağrıdan şikâyet eder. Bu sorun genellikle birkaç hafta sürer, sonra hastayı şikâyetsiz bir dönem bekler. Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsiminde şikâyetler
    alevlenir. Onikiparmakbağırsağının bağırsakla hiçbir ilgisi yoktur, midenin çıkışına denir.
    İşte sorun buradaysa ağrı, yanma, bulantı ve kusma şikâyetleri olabilir. Bazen ülserin ilk belirtisi mide kanaması şeklinde olur.
    Ülser neden ortaya çıkar?
    En büyük nedeni helikobakter pilori adı verilen bir mikroptur. Tam nedeni bilinmemekle birlikte bu bakteri muhtemelen su ve gıdalarla bulaşıyor. Gelişmiş toplumlarda hijyen kuralları daha iyi olduğu için bakterinin görülme sıklığı azalıyor. Diğer bir önemli neden de, midenin en iç tabakasının bütünlüğünü sağlayan koruyucu faktörlerin dengesinin bozulmasıdır. Bu dengenin bozulmasında pek çok faktör rol oynar. Örneğin romatizma ilaçları, aspirin, aşırı miktarda sigara ve alkol tüketimi ülserin ortaya çıkmasına yol açar. Ancak sigara, romatizma ilaçları ve aspirinin ülser üzerindeki etkisi çok net. Bu üç faktör ya ülser yapıyor, ya ülserin iyileşmesini zorlaştırıyor ya da iyileşmiş ülserin nüksetmesine neden oluyor.
    Stres ülser yapar mı?
    Hayır, stres ülsere yol açmaz. Stres sadece ağrı, bulantı, ekşime, şişkinlik yapabilir.
    Ülser tedavi edilmezse ne olur?
    Tedavi edilmeyen ülserlerde mide delinmesi ve mide kanaması riski vardır. Mide kanaması daha önce hiç mide ağrısı olmayanlarda bile görülebilir. Mide kanaması kendini iki şekilde gösterir. Bu hastalarda kan kusma sık görülür. Kusma da ya kahve telvesi gibidir ya da kırmızı kan şeklindedir. Bu kusmaya hemen hemen her zaman siyah, katran renginde, cıvık dışkılama eşlik eder. Bazen mide kanaması hiç kusma olmadan sadece bu tür dışkılamayla kendini gösterebilir. Ülser kanaması yüzde 80 oranında kendiliğinden durur. Eğer durmazsa endoskopik tedavi gereklidir. Bu tedavide ucunda kamera olan yumuşak bir boru hastanın midesine gönderilir. İşlem sırasında kanayan ülserin etrafına özel iğnelerle ilaç verilir. Ya da kanayan damar özel cihazlarla yakılır. Bu teknolojik gelişmeler sayesinde ülser kanamalarında artık cerrahi girişime çok az ihtiyaç duyuluyor. Kanama miktarının çok olması bazen ölümle sonuçlanabilir. Mide delinmesinde de ani ve şiddetli bir ağrı oluşur. Karın çok sertleşir, hareket halinde mide ağrısı şiddetlenir. Bu durum acil ameliyat gerektirir. Ama artık tedavideki yeniliklerle delinme, mide çıkışında tıkanma gibi ciddi sorunlar giderek azalıyor.
    Tedavi edilmezse kansere yol açar mı?
    Hayır, mide ülseri zaman içinde kansere dönüşmez. Ancak genellikle mide kanserine başlangıçta ülser yanlış tanısı konulur. İlerleyen zamanda kanser daha çok problem yaratmaya başlayınca sorunun kanser olduğu anlaşılır.
    Bu durum da 'Ülseri kansere dönüştü' gibi yanlış bir kanı oluşmasına neden olur. İşte bu riske karşı mide ülserleri tanısı için mutlaka endoskopik tetkik yapmak ve yaranın etrafından biyopsi almak gereklidir. Bu testler yaranın iyi huylu olduğunu gösterse dahi, uygun bir tedavi sonrasında endoskopik incelemeyle yaranın iyileştiğini kontrol etmek gerekir. Ancak onikiparmakbağırsağı ülserlerinde kanser riski olmadığı için saydığımız incelemelerin bu tip ülserlerde yapılması şart değil.
    Ülser nasıl teşhis edilir?
    Öncelikle hasta öyküsünü dinleyerek, şikâyetlerinin kaynağında ne olduğunu saptamaya çalışırız. Daha sonra endoskopik incelemeye geçeriz. Ülsere neden olan şeyin helikobakter pilori mikrobu olup olmadığını anlamak
    için endoskopi işlemi sırasında mideden bir doku alırız. Bu doku mikroskop altında incelendikten ya da özel bir sıvının içine konulduktan sonra helikobakter tanısı konulur. Bu mikrobun varlığı, endoskopi yapılmadan da kan, dışkı veya nefes testleriyle tespit edilebilir. Nefes testinde bir tüpe üflenir, arkasından hastaya bir ilaç içirilir, yarım saat sonra ikinci bir tüpe üflenir. Aradaki fark değerlendirilir.
    Ülserin tedavisi nasıl yapılır?
    Eğer ülsere neden olan mikropsa bunu ortadan kaldırmak gerekir. Bu da çok zor bir iş değil. Hastaya mide asidini baskılayıcı bir ilaç ve iki tane de antibiyotik veririz. Bir-iki hafta ilaç kullanıldıktan sonra tekrar hastaya bir test yaparak mikrobun yok olup olmadığı kontrol edilir. Eğer ülsere romatizma ilaçları veya aspirin neden oluyorsa, bunun yanına mideyi koruyan başka bir ilaç veririz.
    Ülser çocuklarda da görülebilir mi?
    Evet. Ülsere neden olan helikobakter pilori isimli mikrop çocuklarda da yaygın olarak bulunur. Küçük çocuklarda ve bebeklerde huzursuzluk, yemekten sonra ağlama nöbetleri ve demir eksikliğine bağlı kansızlık ülserin belirtileri arasındadır. Ayrıca karın ağrısı çocuklarda dikkat edilmesi gereken bir başka nokta.
    Karın ağrısı da genellikle yemeklerden birkaç saat sonra ortaya çıkar ve yemek yedikten sonra azalır. Ayrıca çocuklar ağrının şiddetiyle bazen gece uykudan uyanabilirler. Kusma, kanama, iştahsızlık ve kilo kaybı da çocuklarda ülseri hatırlatan belirtiler arasındadır.
    Ülser riski kimlerde yüksektir?
    Onikiparmakbağırsağı ülseri 30-50 yaş arasında görülür. Erkeklerde kadınlara göre daha fazla rastlanır. Midenin içindeki ülserse 60 yaşından sonra ve kadınlarda daha çok görülür. Bunun sebebi kadınlarda daha sıklıkla romatizma ilaçlarının kullanımıdır. Kadınlarda ülserin sık olmasının bir başka nedeni de, âdet dönemlerinde alınan ağrı kesicilerdir. Âdet ağrıları olan ya da ülseri olan kadınların parasetomol türü ilaçlar almalarında yarar var.
    Kimlere ülser ameliyatı gerekiyor?
    Endoskopik tedavilerle durdurulamayan kanama, ülser delinmesi, endoskopik ve ilaç tedavilerine rağmen yanıt alınamayan mide çıkışı tıkanmalarında ameliyata ihtiyaç duyulabilir.

    - BİTTİ -