İSLAM HUKUKU'NUN TARİHÇESİ-3

     Prof.Dr. Hayrettin KARAMAN

Hukuk_Ana Menü


6-) Fıkıh Mezhepleri (Hukuk Ekolleri) ve bilginleri.

Gerek doktrin ve gerek içtimai bir müessese
olarak mezhep mefhumuna önceki bahislerde
temas etmiştik. Burada önemli sünni fıkıh mezheb-
leri ile bunların kurucusu ve mensubu olan fıkıh
bilginlerinden söz etmek istiyoruz.

Bilindiği üzere fıkıh mezhebleri, saliklerinin
(mensuplarının) itikadi mezheblerine göre
sünni ve gayr-i sünni olmak üzere iki gruba ayrılır.
Sünni kelimesi « s ü n n e t » ten yapılmış olup,
sünnete bağlı, «Hz. Peygamber ve ashabının yolunda
yürüyen demektir.»

Başından itibaren havâric, bir müddet sonra şia
sünnet ve cemâat (müslümanların çoğunluğu) yo-
lundan ayrıldıkları için bunlara ve daha sonraki
benzerlerine «gayr-i sünni, bid'at» mezhebleri den-
miştir. Sünnilerin fıkıh mezheblerinin bir kısmı,
uygulayan cemaatleri kalmadığı için tatbikattan
kalkmıştır; ancak kitaplarda istifadeye açık olarak
yaşamaktadır. İçlerinden bilhassa dört mezheb,
mevcut müslümanların büyük çoğunluğunun hala
mensup bulundukları mezheblerdir.

a-Hanefi Mezhebi:

İmamı:
İmam-ı A'zam Ebu-Hanife Nu'man b. Sabit
(8O-150/699-767). Türk veya İran asıllı olduğu zik-
redilen İmam, Irak-re'y mektebine mensup olup
Küfe'de doğmuş, Bağdâd'da vefat etmiştir. Fıkıh
sahasında en çok istifade ettiği hocası Hammâd b.
Ebi-Süleyman (v. 120/738) Şâ bi ve İbrâhim en-
Neha'i'den, bunlar Şurayh, Mesruq, Alkame, ve el-
Esved'den, bunlar da İbn Mes'ud ve Hz. Ali'den is-
tifade etmişlerdir.

İçtihad usulü:
Kısmen kendisinden nakledilen ifadelere, kıs-
men de ictihadlarına bakılarak çıkarılan neticele-
re göre İmamın ictihad prensipleri üzerine şun-
lan söylemek mümkündür: Birinci derecede Kur-
ân-ı Kerim'in açık ve dolaylı ifadeleri ve açıklama-
larına bakılır. Burada bir hükme raslanamazsa as-
hâb (peygamberin arkadaşları) ve tabiun (ashabı görenler)
bilginlerince malum ve meşhur olan hadisler ile
amel edilir. Sünnet'te de aranan bulunamaz ise
ashâb reyine (görüşüne) bakılır; bunlardan birisi
tercih edilir ve toptan terkedilmez. Tâbiün nesline
gelince onların reyleri hiçbir mânada bağlayıcı değildir.

Ebü-Hanife'nin ictihadında çokça kullandığı
kıyas ve istihsan nev'inden rey ictihadına gelin-
ce: Bunlardan kıyâsı daha önce ve sonra kullanan
başka müctehidler de vardır. Onun bu konuda bir
özelliği varsa «kıyası kaideleştirmek, çok miktarda
kullanmak ve henüz meydana gelmemiş (nazarı,
farazi) olaylara uygulamak. tan ibâret olabilir.
İmam Şâfii ve Zâhirilerin «naslara ve müteber
delillere rağmen keyfi hüküm» şeklinde vasıflandı-
rarak reddettikleri «istihsân», Ebu-Hanife'nin uy-
gulama ve anlayışına göre aslâ bu mânada değil-
dir. O istihsânı -daha kuvvetli ve tercihe şâyan
bir delil karşısında kıyâsı terketmek- şeklinde an-
lamıştır. Kıyâsı terketmeye sebep teşkil eden kuv-
vetli deliller de "nas, icma, zaruret (ihtiyaç, mas-
lahat) ve daha kuvvetli bir başka kıyas (bakış açı-
sı)dır". Şu halde istihsân, dinin ve hukukun mak-
sadın göz önüne alarak gerektiğinde kıyası (kıyas
tekniğini, kıyasa dayanan umumi kaideyi) terket-
mek, mana ve maksada şekli feda etmekten ibâret
olmaktadır ki, diğer imamların da buna fâzla bir
diyecekleri olamaz. Çünkü nassa karşı bile olsa
zaruret hâlini gözönüne almayan, zarurete ruhsat
tanımayan müctehid yoktur. Dinin maksadı, insan-
ların menfaati, genellikle ve çeşitli isimler altında
her müctehidin delil ve dayanakları arasında bu-
lunmuştur.

Talebesi:
Ebu-Hanife Küfe'de âdetâ bir hukuk akade-
misi kurmuş, mali imkânları müsâit olduğu için
başarılı öğrencilerin masraflarını bizzat üstlenmiş
ve burada hukuk öğretimi yanında araştırma ve
tedvin (düzenleme) faaliyetini de yürütmüştür.
Bazen ictihad seviyesindeki talebe sayısının kırkı
bulduğu olmuştur. Bunlar arasında mezhebin ictihad-
larını tedvin edip kitaplaştıran, öğretim ve uygulama
ile yayan, kendi ictihadlarıyla zenginleştiren dördü
diğerlerinden önde gelmektedir. Ebu-Yusuf Yakub
b. İbrâhim (v. 182/798), Muhammed b. el-Hasen eş-
Şeybâni (v. 189/805>, Züfer b. el-Hüzeyl (v. 158/
775), el-Hasen b. Ziyâd el-Lü'lüi (v. 204/819).

İlk kitaplar:
Ebu-Hanife'nin akaid ve kelâm (İslâm düşün-
cesi) konulu eserleri bize kadar gelmiş olmakla be-
raber İslâm Hukuku konusunda bizzat yazdığı bir
kitabı zamanımıza gelmemiştir.

Ebu-Yusuf'un günümüze kadar varlığını koru-
muş iki eseri vardır:
a) el-Harâc: Harun Reşid için yazılmıştır. Siyâ-
set, idâre, mâliye, devletler hukuku konularını işle-
mektedir. Türkçe dâhil birçok dile çevrilmiş ve
neşredilmiştir.

b) İhtilaf-Ebi-Hanife ve'bni-Ebi-Leylâ: 148/785
yılında vefat eden, Ebu-Hanife'nin muasır ve hem-
şerisi İbn Ebi-Leyla isimli hukuk bilgini ile İmam'
ın görüş farklarını -kendi görüşlerini de kata-
rak- bahis mevzüu etmiştir. Şafii'nin el-Umm
isimli eserinde naklettiği bu kitap ayrıca da neş-
redilmiştir.

İmam Muhammed, arkadaşı Ebu-Yusuf'a nis-
betle daha çok eser venniştir. İyi bir talih eseri
olarak eserlerinin önemli bir miktarı zamanımıza
kadar gelebilmiştir. Bunlar:
a) el-Asl, yahut el-Mebsüt: İmam Muhammed
bu eserinde Ebu-Hanife ve Ebu-Yusuf'un fıkıh me-
seleleri ile ilgili görüşlerini -kendisininkini de ek-
leyerek- bir araya getirmiştir; her meselede olma-
makla beraber yer yer hükümlerin delil ve kay-
naklarını da vermiştir. Kitap basılmamıştır.
b) el-Cami'ul-kebir,
c) el-Câmi'us-sağir: Her iki eser de fıkhın çe-
şitli bölümlerine âit meseleleri ihtiva etmekte olup
basılmıştır.
d) es-Siyeri'l-kebir,
e) es-Siyeru's-sağir: Devletler hukuku ile ilgili
bulunan bu iki eserden birincisi es-Serahsi tara-
fından şerhedilmiş ve bu şerh ile birlikte birkaç
kere neşredilmiştir. Metnin türkçe tercümesi de
basılmıştır.
f-g) ez-Ziyadad, Ziyadetü z-ziyâdat: el-Camiul-
kebirde yer almayan meseleler için ek mâhiyetin-
de kitaplardır.

İmam Muhammed'in buraya kadar isimlerini
zikrettiğimiz kitaplarına, sağlam ve mevsuk rivâ-
yetlere (nakil yollarına) dayandığı için "zâhiru'r-
rivaye" ismi verilmektedir. Bu kitapları Merv'li el-
Hâkim eş-Şehid (v. 334/945) el-Kâfi isimli tek ki-
tapta özetlemiş, es-Serahsi de bu özeti otuz ciltlik
el-Mebsüt isimli eserinde şerhetmiştir. Metin ve
şerh basılmıştır.' İmam Muhammed'in, rivâyet yo-
lu bunlar kadar sağlam olmayan Rakkıyyât, Key-
sâniyyât gibi diğer eserlerine de "nadiru'r-rivâye"
denilmektedir.

el-Hassâf'ın (v. 281/875) vakıf, muhâkeme usü-
lü, nafaka gibi konulardaki eserleri ile et-Tahâvi'
nin (v. 229/844) Şerhu-Me'âni'l-âsâr, eş-Şurut (no-
terlik), el-Muhtasar gibi eserlerini de ilk hanefi
kitapları arasında zikredebiliriz.


b-Şâfii Mezhebi:
İmamı:
Muhammed b. İdris eş-Şâfi'i (150-204/767-819)
Soyu, Hâşim'de Peygamberimizin soyu ile birleşen
Şâfii o zaman Şâm'a bağlı bulunan Gazze'de doğ-
muş, Mısır'da vefat etmiştir. İlmî seyahatleri sıra-
sında Irak'da Ebu-Hanife'nin talebesi Muhammed'
den. Medine'de İmam Mâlik'ten uzun süre istifade
etmiş ders almıştır. Bağdâd'da eski ictihadlarına
göre (mezheb-i kadim) eserlerini yazan Şâfii 200/
815 yılında Mısır'a gelerek değişen ictihadlarına
göre (mezheb-i cedid) bize kadar ulaşan yeni eser-
lerini yazmıştır.

İctihad usülü:
Muhtevâsına daha önce işâret ettiğimiz er-Ri-
sâle'de, Câmi'u'l-ilm ve İhtilâful-hadis (giriş kısmı)
isimli eserlerinde İmam Şâfii, hem usül ilmini ni-
çin yazdığını, hem de içtihad usülûnü detaylı bir
şekilde açıklamıştır. İctihad usülünü kaleme alış
sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:

a) Bazı müctehidler mürsel ve munkatı (râvi-
ler zincirinde eksiklik bulunan hadisler) ile amel
etmektedirler; halbuki bu hadislerin çoğu ya asıl-
sız, yahut da senedi tam ve sağlam hadislere aykı-
rıdır.

b) Birbirine aykırı gibi gözüken nasların (hü-
küm kaynakları, asıl deliller) nasıl uzlaştırılacak-
larına âit sağlam kaidelerin tesbit edilmemiş olma-
sı, bir kısım ictihad hatalarına sebep olmaktadır.

c) Bazı sahih hadisler -tâbiün müctehidlerin-
ce bilinmediği ve kullanılmadığı için- sonraki
müctehidlerce de reddedilmektedir; halbuki hadi-
sin sıhhati anlaşılınca bütün nesiller için bağlayı-
cı olmalıdır.

d) Sahabe fetvâları toplanınca bazılarının, sa-
hih hadislere uymadığı anlaşılmıştır.

e) Bir kısım müctehidler İslâmda müteber bir
kaynak ve metod olan kıyas ile bâtıl rey ve istihsa-
nı birbirine karıştırmaktadırlar.

Şâfi'i'ye göre Allah'ın bize bilgi verme ve ira-
desini açıklama vâsıtaları Kurân-ı Kerim'in açık
ifadesi, Sünnet'in açık ifadesi ve bunların bulun-
madığı yerde -yine aynı kaynakların ışığında ger-
çekleştirilen- istidlâl ve ictihaddır. Ancak bu vâ-
sıtalarla elde ettiğimiz bilgi ve hükümler aynı de-
recede değildir:

aa) Kitab (Kur'an) ve gerek senedinde, gerek
manasında ihtilaf bulunmayan mütevatir sünnet
ile hükmolunduğu zaman bu hüküm görünüşte ve
gerçekte (zahirde ve bâtında) haktır.

ab) Ahad yoldan gelen (ilk râvisi tek olan) ve
manasında da ittifak bulunmayan sünnet ile hük-
molunduğu zaman bu yalnızca görünüşte (hükme-
dene göre, zahirde) haktır ve gerçektir. Aslında
ve bâtındâ hak ve gerçek budur diyemeyiz; çün-
kü hadisi rivayet eden tek kişi yanılmış olabilir:
râvi yanılınca da bu sünnet Allah ve Rasülü'nün
irâdesini tam olarak bize aktarmış sayılmaz.

ac) İcmâ ve daha sonra da kıyâs vardır. Bun-
lar âhad yoldan olan hadisten de zayıftır. Haber
(hadis) varken kıyasa gitmek câiz değildir; su bu-
lunmadığında teyemmüme başvurulduğu gibi, an-
cak hadis bulunmayınca kıyasa gidilir.

Şâfii hadisin sıhhatini tesbit için sağlam ölçü-
ler koymuş, tevile muhtaç metinleri yorumlarken
-yorumun arapçaya uygun olması ve anlaşılan mâ-
nanın muteber bir başka delil tarafından teyid
edilmesi- şartlarını getirmiş ve sahâbe kavli (icti-
hadı) ile ancak -hadise aykırı olmamak ve ara-
larında ihtilaf bulunmamak- şartı ile amel etmiş-.
tir.

Talebesi:
Şâfii çok seyâhat etmiş ve gittiği yerlerde ilim
alış verişinde bulunmuştur. Yetiştirdiği talebenin
çoğu Iraklı ve Mısırlıdır. Bunlardan bir kısmı mut-
lak ve müstakil müctehid seviyesine gelmişler ve
kendi mezhebleriyle anılmışlardır: Ebu-Sevr (v.
246/860), Dâvud b. Ali ez-Zâhirî (v. 270/883), Ah-
med b. Hanbel, İbn Cerir et-Taberi (v. 310/922);
(Taberi, Şafii mezhebini er-Rabi'den öğrenmiştir)
bunlardandır. Bir kısım talebesi ise ictihad derece-
sinde bilgi edinmiş olmakla beraber Şafii'ye bağ-
lı kalmışlardır; ez-Zâferâni (v. 260/874), el-Buvey-
ti (v. 231/845), el-Müzeni (v. 246/877), er-Rabi,(v.
270/883), Harmele (v. 243/857) bunlardandır.

Kitaplar:
a)
er-Risâle: Bize kadar ulaşan ilk fıkıh usulü
kitabı olarak daha önce tanıtılmıştı.

b) el-Umm: O zamanlar adet olduğu üzere bu
çok önemli ve değerli fıkıh kitabı da imla, yoluyla
kaleme alınmıştır; yâni Şâfii irticalen veya ken-
di kitap ve notlarına bakarak dersi anlatmakta, ta-
lebesi de anlatılan ve okunanları not etmektedir.
el-Umm'un elimizdeki matbü nüshası. Şâfii'nin ta-
lebesi er-Rabi, el-Buveyti ve İbn Ebil-Carüd'un ri-
vayet ve nakline dayanmaktadır. Müellif bu ese-
rinde yalnızca meseleleri ve kendi görüşlerini sıra-
lamakla yetinmemiş, muhâlif görüşlere, delil ve
münakaşalara da geniş yer vermiştir. Matbü nüs-
hanın yedinci cildinde Şâfii'nin şu kitapları da ba-
sılmıştır: el-İstihsân, Beyânu-ferâizillah. Sıfatu'l-
emri ve'n-nehy, İhtilâfu-Mâlik ve ş-şafi'i, İhtilafu-l-
Irakıyyin, el-İhtilüf ma'a-Muhammed b. el-Hasen,
İhtilâfu-Ali ve'bni-Mes'ud, Siyeru'l-Evza'i. Yine bu
matbü nüshanın kenarında Şâfii'nin "Hadislerin
müdâfaasına ve açıklanmasına tahsis ettiği" İhtila-
fu'l-hadis isimli değerli eseri de basılmıştır.

c - Maliki Mezhebi:

İmamı:
Mâlik b. Enes b. Amir, 179/795 yılında, hemen
bütün ömrünü geçirdiği Medine'de vefat etmiştir.
Hicaz ve hadis (eser) mektebinin reisi sayılır. Üs-
tadları arasında Zühri, Nâfı ve Rabia gibi hadis
ve fıkhın otoriteleri vardır. Bunlar ilimlerini meş-
hur "Medineli yedi fakihe", içlerinde Sâ id b. el-
Müseyyeb'in de bulunduğu bu yedi fakih ise ilim-
lerini Medine'de yaşayıp tabiuna üstadlık etmiş
büyük sahabeye borçludurlar.

İçtihad usülü:
Mâlik de diğer imamlar gibi önce Kitab'a baş-
vurur. Kitab'da bulamadıkları için Sünnet'e yöne-
lir. Hadislerin sıhhatini tesbit için koyduğu şart-
lar, râvilerin ahlâki durumları kadar hadis ve riva-
yet bilgileriyle de ilgilidir. Ahad yol ile nakledil-
miş hadisleri de kaynak olarak kabul etmekle be-
raber kıyası ve Medine tatbikatını (amel) bunla-
ra tercih eder. Ona göre Hz. Peygamber'i gören,
O'nunla beraber yaşayan ve O'nunla ashâbının
hâkimiyyetinde yeniden cemiyetleşen, örf, adet ve
teamüller edinen Medine halkının dini-hukuki ko-
nulardaki uygulamaları -diğer şehir ve ülke müs-
lümanlarının uygulamalarına nisbetle- farklı bir
değer taşımakta ve özellikle Hz. Peygamber'den
nakil işâreti taşıdığı konularda haber-i vâhid ye-
rine kaynak olma imtiyazına sâhip bulunmaktadır.
Bir kişi naklettiği haberde hata edebilir; halbuki
mezkur özellikleri taşıyan bir cemiyetin uygula-
ması daha az hatâ ihtimali taşımaktadır.
İmam Malik, müctehidlerin ittifakla kabul
edip, üzerinde ihtilaf etmedikleri hükümleri de
"i c m a" olarak kabul ve bununla amel etmiştir.

Talebesi:
Mısırlılar: İbnul-Kâsim (v. 191/807), İbn Vehb
(v. 199/814), Eşheb (v. 204/819). Asbağ (v. 226/
841). İbn el-Mevvaz (v. 269/882)...

Şimâli Afrika, Endülüs ve Sicilyalılar: İbn Zi-
yâd (v. 183/799), Esed b. el-Fürât (v. 213/828),
Yahyâ el-Leysi (234/848); Endülüs'te mezheb bu
zât sayesinde yayılmıştır, Sehnun (v. 240/854)...

Hicazlı ve Iraklılar: İbn el-Maceşun (v. 212/
827), Ahmed b. el-Muazzel (İbn el-Mâceşün'un
muâsırıdır.) ...

Kitaplar:
a)
el-Muvatta': İmam Mâlik'in bu meşhur
eseri fıkıh mevzularıyla ilgili bir miktar hadis ile
Medine tatbikatı (ameli), ashâb ve tâbiun fetvâ-
ları ve bizzat Malik'in ictihadlarını ihtiva etmekte-
dir. Birisi Yahyâ el-Leysi, diğeri hanefi İmam Mu-
hammed'e âit olan iki farklı rivâyeti vardır; her
ikisi de matbudur.

b) el-Esediyye: Esed b. el-Fürât, Ebü-Hanife'
nin talebelerinden Irak fıkhını öğrendikten sonra
Mısır'a gelerek İbn el-Kasim'den Mâlik'in fıkhını
elde etmiş ve bu bilgilerini mezcederek yazdığı ki-
tabına yukardaki isim verilmiştir.

c) el-Müdevvene: Sehnun, yukarda bahsedilen
el-Esediyye'yi Kayravanda müellifinden okumuş,
sonra Mısır'a gelerek İbn el-Kasım'e arzetmiş, tas-
hihler yapmışlar, böylece el-Müdevvene vücuda
gelmiştir. Fıkıh konularına göre tertiplenmiş bulu-
nan bu eserde kırk bin mesele, dört bin hadis, otuz
altı bin eser (sahâbe, tâbiün ictihadı) vardır; kitap
matbudur.

d) el-Mevvaziyye: İbn el-Mevvâz'ın bu eseri.
İbn Ferhun'a göre maliki mezhebine âit en dol-
gun ve mevsuk eserdir.

d-Hanbeli Mezhebi:
İmamı:
Ahmed b. Hanbel (184-241/780-855). Aslı Merv
bölgesinden, kendisi Bağdâd'da doğmuş, ilim mak-
sadiyle birçok seyahatler yaptıktan sonra yine Bağ-
dad'da vefat etmiştir. Fıkıh sâhasındaki en önemli
hocası İmam Şâfii olduğu için onun üstadlarının
sahâbeye doğru seyri, Şâfii'ininki gibidir.

İçtihad usulü:
Onun da usulünde Kitab ve Sünnet birinci ve
ikinci kaynak olarak yerlerini almışlardır. Hadisin
sıhhati (güvenilir oluşu) sâbit olunca buna mu-
hâlif hiçbir hüküm ve şahsa itibar etmez. Uydur-
ma olmadığı sâbit olmakla beraber sahih derecesi-
ne çıkamamış hadisleri de kıyas ve re'ye tercih
eder. İmamın üçüncü kaynak ve dayanağı sahâbe
kavlidir. Bu da, ikiye ayrılır:
Eğer sahâbe bir hükümde ittifak etmişlerse
buna da hiçbir re'y, kıyas ve tatbikatı tercih et-
mez. Sahâbe arasında görüş ayrılığı varsa bu tak-
dirde ya Kitab ve Sünnet'e yakınlığını göz önüne
alarak birini tercih eder, yahut da tercih yapma-
dan görüşleri nakleder. Mesele ile ilgili olarak sa-
hâbeden de bir görüş nakledilmemiş ise büyük
tabiilerin reylerini de kendi re'yine tercih eder.
Bütün bu kaynaklarda aranan bulunamamışsa za-
ruri olarak kıyasa başvurur. Ahmed b. Hanbel gi-
bi kıyası çok az ve zaruri halinde kullanan müc-
tehidler ile Zâhiriyye mezhebinin imamları Dâvüd
b. Ali ve İbn Hazm gibi kıyası hiç kabul etmiyen
müctehidler -istishâb- denilen bir başka hüküm
kaynağını geniş ölçüde kullanmışlardır. Buna gö-
re Allah'ın haram kıldığı haram, helâl kıldığı he-
lâldır. Bunların dışında kalanlar ise istishab kai-
desine göre mübahtır, serbest bırakılmıştır. İstishâ-
bın terim olarak manası: Evvelce var olanı var
(isbat), yok olanı da yok (nefiy) kabul etmektir.

Talebesi:
Ahmed b. Hanbel'in talebe ve eski tabileri ara-
sında oğlu Abdullah'tan başka el-Esrem (v. 273/
886), el-Mesrüzi (v. 275/888), Ebu-İshak İbrâhim el-
Harbi (v. 285/898), el-Hıraqi (v. 334/945), meşhur-
dur.

Kitaplar:
a)
Müsned: Kırk bin kadar hadisi ihtiva eden
bu eser Ahmed b. Hanbel'in en önemli kitabıdır.
Kendisi doğrudan fıkha ve usüle ait önemli bir şey
yazmamıştır. Fıkhi görüşlerini de hadislerle ver-
meye çalışmıştır.

b) Muhtesaru'l-Hıraqi: İbn Kudâme tarafın-
dan genişçe şerhedilmiş bulunan bu eser Hanbe-
li Mezhebınin müteber kaynakları arasındadır.
İbn Kudame, İbnu'l-Kayyim, İbn Teymiyye gi-
bi Hanbeli fıkıh bilginlerinin eserlerinden ileride
bahsedilecektir.

Hukuk_Ana Menü
mico_tasarım