İSLAM HUKUK KAYNAKLARI-3

    Prof.Dr.Hayrettin Karaman Prof.Dr. Hayrettin KARAMAN

Hukuk_Ana Menü


HUKUKUN KAYNAKLARI -3


İcma':
"Şeri ve feri bir hükümde İslam müctehidle-
rinin ittifak etmeleri
" diye tarif edilen icma,
İslam hukukunun üçüncü önemli kaynağıdır. Ta-
rifteki "şer'i", dini ve hukuki demektir. "Feri"
ise itikada değil, amele ibadet, hukuk vb. âit,
bununla ilgili hükümler manasındadır.

İcmâ müstakil bir kaynak mıdır, yoksa bir
nassı belli bir manada anlamak ve uygulamak hu-
susunda meydana gelen ittifak olarak nassa mı
bağlıdır? konusu tartışılmıştır. Bir nassı (âyet ve-
ya hadisi) bütün müctehidler aynı şekilde anlar,
bundan aynı hükmü çıkarır ise icma müstakil bir
kaynak olmaktan ziyade nassa dayalı, nassın de-
lâletini kesinleştiren; başka bir deyişle delaletin
kesin olduğunu ortaya koyan bir vasıta olmakta-
dır.

Bu takdirde bağlayıcı kaynak yine Kitab ve-
ya Sünnettir. icmaın bu çeşidinde ittifak vardır;
yani bütün müctehidler bu manada icma'ı bağla-
yıcı olarak kabul etmişlerdir. Konu ile ilgili bir
nassın bulunup bulunmadığına bakmadan icma'ı
müstakil bir kaynak olarak kabul edenlere göre
icmâ, reylerin, ictihadların birleşmesinden de mey-
dana gelmiş olabilir, yahut biz bilmesek de icmâa
temel teşkil eden bir nas vardır; bu sebeple de ic-
mâ her hal ve karda bağlayıcıdır.

İmam Şafiiye göre, bildiğimiz bir nassa dayanmayan
icma, dayanan kadar kuvvetli olmayıp, ahad yolla rivayet
edilen hadisten de sonra gelen bir kaynaktır. Böy-
le bir icma için ."dinin kesin hükmünü aksettiri-
yor" demek yerine "bir nassa aykırı olması müm-
kün olmayan hüküm". diyebiliriz; çünkü birkaç
müctehidin gözünden kaçan bir nass (meselâ ha-
dis) bütün müctehidlere mechul kalmaz.

Fikir beyanına, açıkça ifade etmeye dayanan
icma yanında " açıklanan bir ictihad karşısında di-
ğer müctehidlerin süküt etmeleri, itiraz etmemele-
ri suretiyle hasıl olan icma " vardır ki buna
=s ü k u t i  i c m a= denir ve müteber olup olmadı-
ğı tartışılmıştır.

Geçmiş devirlerde, sahabe devrinden sonra
müctehidler genişlemekte olan İslam dünyasına
dağıldıkları için icma'ın meydana gelip gelmedi-
ğini tesbit güçlüğü ortaya çıkmış, bu sebeple bazı
hukukçular icma'ın meydana gelmesinin imkânsız-
liğını bile iddia etmişlerdir.

Günümüzde haberleşme vasıtalarının fevkalade gelişmiş olması, ilmi toplantı ve çalışmalardan haberdar olma imkânının çogalması sebebiyle icma'ın daha da kolay
meydana gelebileceği; yani tesbitinin kolaylaştığını
düşünen hukukçular da vardır.
 

Kıyas:
 Herhangi bir mevzu ve meselede gelen hükme
dayanak teşkil eden vasfa " i l l e t " denilmiştir.
İllet (sebep) hüküm getiren naslarda bazen açıklanmıştır,
bazen de onu meydana çıkarmak ictihada bırakıl-
mıştır, İşte naslarda açıklanan veya ictihad yo-
luyla çıkarılan bu illet nerede bulunursa, nasların
getirdiği hükmün de (farz, vacib, haram, mek-
ruh, sahih, batıl., olmanın da) orada bulunması
mantık gereğidir; Kuran-ı Kerim de hem kıyaslar
yaparak, hem de akıl sahiplerini benzer vak'alar-
dan ibret almaya, sebep-netice bağlantısına dik-
kat etmeye davet etmek suretiyle kıyas metoduna
ışık tutmuştur. Usulcüler kıyası -illet birliği se-
bebiyle, nassların getirdiği bir hükmü, nassın te-
mas etmediği bir meseleye de intikal ettirmektir.-
şeklinde tarif etmişlerdir. Bu tariften hareketle de-
nilebilir ki -nasların, adını anarak temas etme-
diği meseleler için de- Şari' (Allah) aynı hükmü
koymuştur; ancak bu hüküm nasların temas etti-
ği meselelerde olduğu gibi açık değildir, müctehid
kıyas yapmak süretiyle var olduğu halde açık ol-
mayan bu hükmü ortaya çıkarmakta, usulcülerin
ifadesiyle - keşif ve ızhar - etmektedir.

Nasslar şarap içmeyi yasaklamış, bu yasakla-
ma şarap için - h a r a m - hükmünü getirmiştir.
İctihad yoluyla, şarabın yasaklanmasına esas teş-
kil eden vasfının iskar " sarhoş etmek " olduğu or-
taya konmuştur. Şimdi adına şarap denmediği hal-
de sarhoş etme vasfını (illetini taşıyan diğer sıvı
ve katı maddelerin de haram olduğunu söylemek,
bu maddelere de haram hükmünü teşmil etmek
bir kıyas sonunda olmaktadır. Allah'ın bu madde-
ler için de koyduğu fakat açıklamadığı hüküm kı-
yas vasıtası ile keşfedilmektedir.

Kur'an, cuma ezanı (iç ezanı) okunurken alış-
veriş yapmayı yasaklamış, haram kılmıştır; bunun
illeti cumaya gecikmeye veya cumayı geçirmeye
sebep olmasıdır. Kira, rehin, nikah muameleleri
yapmaya nas temas etmemekle beraber , bunlar
da sym illeti taşıdığı için haramdır. denilince kı-
yas yapılmış olmaktadır.

İllet ile hikmet arasmda fark vardır ve kıyas,
hikmete göre değil, illete göre yapılmaktadır; an-
cak hikmet ile illet arasında da bir ilişki, bir mü-
nasebet bulunacaktır. Hikmet, Şari'in hükmü ko-
yarken gözettiği maksattır ki, usulcüler bunu kısa-
ca -celb-i menfaat, def'i mazarrat- formülü ile ifa-
de etmişlerdir; yani ferd ve toplum için faydalı
olanı (yalnız aklın değil, bilhassa dinin faydalı ol-
duğuna hükmettiklerini) temin etmek, zararlı ola-
nı da ortadan kaldırmak. Mesela alkollü içki yasa-
ğında hikmet •vücut ve ruh sağlığını korumak.
israfı önlemek, aile ve toplum düzenini muhafaza
etmek...• diye ifade edilebilir ve bu ifadeyi -ilmin
ve düşüncenin gelişmesiyle- daha da genişletmek
mümkündür. İşte hikmet böylesine geniş ve bu se-
beple belli bir kalıba sokulup ölçü olarak kullanıl-
ması güç bulunduğu için kıyasta bunun yerine,
" hikmeti ihtiva eden, hikmetin gerçekleşmesini
sağlayan ve hükme temel teşkil eden vasıf " göz-
önüne almmıştır ki, buna illet dendiğini yukarda
zikrettik. Yine örneğimize dönersek içkinin zarar-
larının sarhoş etme vasfından geldiğini görürüz.
Bu zararları önlemek (hikmeti gerçekleştirmek)
için yasak hükmünü • sarhoş edici olma- vasfına
bağladığımız, • her sarhoş eden şey haramdır. de-
diğimiz zaman hem kıyas için zaptı, tesbiti müm-
kün bir ölçü elde etmiş, hem de bu ölçü (illet) ile
hüküm verdiğimiz zaman hikmeti gerçekleştirmiş
oluruz.

Hukuk_Ana Menü
mico_tasarım