(Üç Güzel İnsanın Hikayesi)  Yard.Doc.Dr. Enbiya YILDIRIM

Bir guzel insan. Etrafina hep guzellikler sunmak isteyen. Gonlu Rasulun getirdigi dinin sevgisiyle dolu. Coskulu bir nehir gibi. Etrafina faydali olmak, saadet menbai dininden uzaklasan insanlari guzellestirmek,  onlari rasulun bugunku temsilcileri, ashabi kilmak azim ve gayretinde. Bana dusen sorumluluklar var diyor icinden. Peygamberin civar beldelere gonderdigi elcilerden biri, Yemene giden bir Muaz da ben olmaliyim diye niyetleniyor gonlunden. Habibini ve onun kutlu ashabini muzaffer kilan rabbim, nusret ve teyidini elbette sadece onlara has kilmamistir. Beni de teyid edecektir, ben Onun dinine hizmet ettikce, inancinda. Ve bu insan, once kendisinden basliyor. 
Guzel olmasina ragmen, nefsini hakir gorerek daha da guzel olmam gerek diyor. Eksiklerini gidermeye cabaliyor. Hayatini Kuran ve sunnet merkezli bir idareyle daha da bir guzellestirip beziyor. Neticede yolda yururken, carsida alis veris yaparken, birisine selam verirken, tebessum ederken, karsisindakine ferahlik, surur veren bir hale geliyor. Insanlar onu gormekle mutluluk duyarlar. Herseyinden, yuruyusunden, konusmasindan, bakmasindan etkilenirler. Cunku onda bir baskalik vardir. Bu insan, artik vaktidir deyip etrafindakilere, gorduklerine anlatmaya koyulur. Islam olduklarini soyleyenleri yeniden dinlerine davet etmeye baslar. Onlari dunya ve ahiret saadetinin gereklerini yasamaya davet eder. Insanlarin gonul pencereleri ona acik oldugu icin etkilenme, kulak 
verme baslar. Halk tebligcinin anlattiklarindan ziyade anlatani ve yasantisini tarttigi icin, onda da ayni sey soz konusu olur. Beklemedikleri bu davet kisa sureli bir tedirginlige sebep olursa da, bir 
muddet sonra etrafinda sevgi haleleri, sevenler, dost meclisleri olusmaya baslar. Devam ettigi cami cemaatla dolar. Sohbetlerine herkes gelmeye baslar. Onu gormek bir mutluluk vesilesidir artik. Cunku o kalp kirmamakta, kimseyi hakir gormemekte, gonlunu herkese acmaktadir. Onun butun derdi kazanabildigi kadar insan kazanmak, ahiret sermayesine birseyler katmak, kucucuk te olsa etrafini aydinlatan bir mum olabilmektir.Gelenlerin tedaviye ihtiyaclari oldugunu gorur. Kullari ilk once rabbe kul yapmak gerktigi zaruretini fark eder. Sohbetlerinin ardindan insanlara Allaha kul ve her dem Onunla birlikte olmak icin bazi nafile ibadetleri tavsiye eder. Rabbin hakimiyetini ve Onunla manevi irtibati yirmidort saate yaymaya cabalar. Bunu yaparken, Hz. Peygamberden gelen bilgiler ile etrafinda guzel insanlar yetistirmis maneviyat erenlerinin tecrubelerinden istifade eder. Bunlari gelistirir ve bulundugu cevre insaninin durumunu da goz onunde bulundururak, yeni bir metodla ziyaretine gelenlere tavsiye eder. Zamanla sohreti genisler, gelen gidenlerin sayisi her gun artar. Cunku o maddi bir karsilik beklemeden hep kendinden fedakarlik etmekte, birseyler verebilmek, faydali olabilmek icin adeta cirpinmaktadir.Ve bir baska guzel insan. Degerlerini kaybetmis, hergun daha da dejenere olan toplumun karsisina gecer, kafa yorar. Elli altmis yilda, bir ulke insaninin tamamen tersine, bambaska bir haline getirilisine hayret eder. Bunun nasil basarilabildigini dusunurken, sistemin genc kusaklari kendi istedigi dogrultuda hamur misali yogurdugunu ve degisim sonunda karsisina boyle bir toplum ciktigini gorur. Benim de ayni metodu uygulamam gerekir der. Misyonerlerin, Osmanlinin yikilis doneminde dahi Anadoluda 110un uzerinde kolejlerinin olmasi da kendisine bir acilim saglar. Sonra Hz. Peygamberin yirmiuc yilda dunyanin en zelil ve en kaba toplumundan, bugun bizlerin radiyallahu anh diyerek andigimiz bir toplumu meydana getirisini aklina getirir. Baslar calismaya. Ozel talebe halkasi kurar. Yillar boyu has, ihanet etmeyecek, yariyolda birakmayacak, kendi hayati misali her turlu fedakarlikta bulunacak guzel bir kusak yetistirmeye cabalar. Yetistirdigi insanlari hizmet icin ulkenin degisik bolgelerine dagitir. Bu arada yeni talebeler yetistirmeye gayret eder. Okullar, dershaneler ve cesitli egitim muesseseleri acilmasina onderlik eder. Zamanla hizmet edenlerin ve kendisinin ustun fedakarligiyla Allahin dinine hizmet edecek ve belki de zamani adeta geri dogru cevirecek genis bir egitim ordusu yetistirmeye muvaffak olur. 
Bir ucuncu guzel adam. O da diger iki guzel insanin derdiyle muzdarip. Dunyayi iyi tanimaktadir. Ayni gorus etrafinda toparlanabilecek insanlari biraraya getirip guc birligi olusturmanin geregine inanir ve farkli bir kulvar secer. Ilk once kendisine yakinlik edecek, sevinc ve kederi paylasabilecek dostlar aramakla ise baslar. Hz. Peygamberin yakin dostlari Hz. Ebubekr, Hz. Omer, Hz. Osman ve Hz. Ali misali, vefatina kadar kendisiyle ayni ugurda caba sarf edecek bir halka, fire vermeyecek bir istisare heyeti olusturur. Guzel peygamberin hicret sonrasi ilk icraatinin siyasi yapilanma oldugunu, inanan insanlarin haklarini savunmanin da ancak bu yolla saglanabilecegini gorur. Herseyini bu ugurda harcamaya koyulur. Yillarca hicbir fedakarliktan kacinmaz. Oradan oraya kosturur, ibadetten bir diger ibadete kostugu bilinciyle. Imaninin coskunlugundan ortaya koydugu performans coklarini hayrete dusurur. Ve bir zaman bu calismalarinin semerelerini toplamaya baslayacak hale gelir. Insanlar bozulmus duzen icerisinde kendilerine uzanacak bir durust el ararlarken nihayet onu fark ederler. Gorme safhasini gecip onu fark ettiklerinde cok degisik birisiyle karsi karsiya olduklarini anlarlar. Cunku o ve onun etrafinda toparlanmis olanlar halkin emanetine hiyanet etmezler. Milletin emaneti olan maddi serveti kendi sahsi menfaatleri icin kullanmazlar, halktan aldiklarini yine halka arz ederler. Emindirler. Gece yarilarina, sabahlara kadar calismayi insanlar ilk kez onlarda gorur. Ortaya cikan muhtesem neticeler teveccuhu iyice artirir. Hem caliskan hem de durust olan, evlerinin yolunu neredeyse unutan bu insanlar gonulleri fethe koyulur.Her uc insan icin, cabalayip durduklari yol, diger iki hizmete gore ikinci sirada degildir. Bununla birlikte, diger iki tarafin kendilerine veya kendilerinin iki taraftan birisine angaje olmasini da gerekli gormezler. Cunku calisma sahalari ayridir, hem boyle bir zaruret te yoktur. Siyasal hareket icinde yer alanlar, diger iki guzel insani ve yarenlerini kendi semsiyeleri altina almaya cabaladiklarinda, siyasal alanda geri plana dusmeleri durumunda, sikifikiligin digerleri icin sikinti verecegini cok iyi bilirler. Dogrusu diger iki guzel insan da siyasal hareketin kendileriyle icli disli olmasini istemezler. Cunku boylesi bir durum, hem bir kisim gonuldaslarin siyasi mulahazalarla kendilerinden uzaklasmasina, halkanin daralmasina ve marjinallesmesine sebebiyet verir hem de siyasal yakinligin bedelini agir bir baskiyla odemek durumunda kalirlar. Boylesi zor bir durumda ise hizmetleri mutlaka sekteye ugratilir.Hassas dengelerin gozetilmesi gereken ve kucuk seylerin kusmeye sebebiyet verebilecek kadar agir geldigi nazik ortamda, her bir tarafin digerlerinden bekledigi sevgidir, kosteklenmemektir. Meydan genistir, herkese kendi hizmeti icin yeteri kadar alan vardir ve bir tarafin buyumesi digeri icin ket degil bilakis zimnen destektir, ona yardimcidir. 
Bu uc guzel insanin fedakarliga dayali gayretleri ulkenin gidis yonunu cevirir hale gelmeye baslayinca, o zamana kadar ufak torpulerle gidisati durdurmaya calisanlar, ilk once siyasal hareketin onunu kesmeye cabalarlar, butun silahlarini cikararak. Cunku mudahele edilmezse halkin teveccuhu bir daha onu alinamayacak hale gelecektir. Bir strateji gelistirerek, butune saldirmak yerine, parcalayarak yutma ve dagitma metodunu gelistirirler. Topyekun saldiri neticesinde siyasal gelisim sendelemeye baslar gibi olur. Ancak bunun icindeki guzel insanlar hedeflerine kilitlenmis ve her turlu sikintiya hazirdirlar. Yeise dusmezler ve badireyi salimen atlatabilmek icin ellerinden gelen gayreti sarf ederler. Bu sureci bir gun yasacaklarini bildiklerinden yikilmazlar, gogus gererler. Onlari gayretleri sebebiyle bugunlere getiren rableri elbetteki yine onlarla beraberdir, yardimcilaridir. Bir takim hatalari olsa da... 
Ancak beklemedikleri bir sey olur: Diger iki taraftaki sevgili dostlar -kendilerine de zarar gelecegi endisesiyle- bu badireyi salimen atlatabilmenin yolunu ararlar. Cikis yolu olarak ta karsi cephede yer almayi gorurler. Bunu yaparken hedef saptirma gayretinde, kendilerini atis menzili disina tasima cabasindadirlar. Ancak onlarin bu cikislari, o an hedefte olanlari, karsi cepheden saldiranlardan daha cok yikar. Beklemedikleri yerden salvolarin gelmesi hic ummadiklari bir seydir cunku. 
Her uc tarafin da bizzat gordugu gibi, bugun hedefte siyasal alanda calisanlar durmaktadir. Bu, silahlarini onlara dogrultanlarin hedefi darmadaginik ettikten sonra, siranin digerleri uzerine gelmeyecegi anlamina elbette gelmemektedir. Esasinda bunu kendileri de bilmektedirler. Zaman kazanmak, biz zararsiziz imaji yaratarak sempati toplamak, biraz da ilerisinin ne hayirlar getirecegi beklentisi onlari buna sevk etmekte, karsi cephede yer almaktadirlar. Sac ayagi misali uc mesnedli savma hareketinin ezilenin disindaki iki tarafa rahat hareket etme imkani sagladigi gozlerden kacmamaktadir. Ancak, birinci hedefi yikanlarin ikincisine gelince duracaklarini ve oksayici bir tavir takinacaklarini dusunmenin makullugu muhakeme edilmelidir. Ayrica uc temel anlayisa dayali tavrin, ezilen tarafa saldirmayi mubah kilacak bir mazeret olup olmadiginin, bir takim beklentiler ugruna muminleri gadre ugratmanin dogrulugunun da tedkiki gerekir. Tum bunlarin yaninda, siyasal hareket icindeki insanlarin gonullerinde acilan onulmaz yaranin, gelisen Islami surecte kardeslige vuracagi darbeyi de goz onunde tutmak icap eder. En nihayet, rabbe hizmet etme adina, Allah icin calisan mumini ezip, onun uzerinden atlayarak rabbe vasil olunabilir mi meselesinin de dusunen dimaglarca nazara verilmesi gerekir. 

Netice: Cok guzel insanlarin beklenmedik cikislar yapmasi, akillara durgunluk vermekte, anlasilir bulunmamaktadir. Ancak burada tedavi edilmesi gereken bir yon oldugu ortaya cikmaktadir. Problem bizimle guzel insanlar arasindaki irtibatta kendini gosterir gibidir. Kutsallastirma goze carpmaktadir. 
Hz. Peygambere yuklenmeyen bir takim vasiflar sark gelenegine uygun olarak bazi guzel insanlara yuklenmektedir. Gonulden sevilenler hatadan vareste kabul edilmektedir. Oncelikle bu hastaligin  tedavi edilmesi gerekmektedir. Bunu takip eden ve belki de birincisiyle baglantili olan ikinci hastalik ise, guzel zevatin nefislerine tabi olmayacaklari, yaptiklarini ilahi isaretle yaptiklari, ettikleri ve soylediklerinde mutlaka bir hikmet vardir anlayisidir. Iki hastaligin tedavisiyle birlikte bir ucuncu hastalik ta, istisare edilen zumreleri biblolar olmaktan cikarip, sadakati mutlak teslimiyette aramanin otesine gecmek, gerektiginde Hz. Omer, gerektiginde de Hz. Ebubekr tabiatinda dusuncelerini soyleyebilecek, ikazlari yapabilecek hur iradeli ferdler haline getirmektir. Bu uc merhalenin asilmasi, buyuk insanlarin infiale sebebiyet veren buyuk hatalarini buyuk oranda engelleyecektir. 
Atilacak en buyuk adim, bizlere enerji veren dinamikleri insanlik makamina indirmektir. Insani insan olarak gorebilmektir. Bu sanildigi kadar kolay olmayan, aksine oldukca zor bir istir. Çünkü insanimiz sevdiklerini tabulastirmaktadir
 


Yard. Doç Dr. Enbiya Yıldırım, 1997