Fıkıh                                                                                          Salih Turgut


Ruh Çağırmanın Hükmü

Soru: İslam'a göre ruh çağırmanın hükmü nedir? Ruh göçüne (reenkarnasyona) inanmanın hükmü nedir? Son zamanlarda bazıları insanları bu fikre davet etmektedirler bu konuda ne diyorsunuz?

Cevap: Sorunun konusu akaidle ilgili olduğundan üzerinde önemle durulması gerekmektedir.

Günümüzde bazı mihraklar, İslam akidelerine tamamen ters bazı meseleleri hiçbir ilmi delile dayandırmadan çeşitli propaganda araçlarıyla yaymaya çalışmaktadırlar. Ciddi bir İslami eğitimden yoksun olan Müslümanlar da bu olumsuz propagandalardan ister istemez etkilenmektedirler. Bu tür yanlış fikirlerden etkilenmemek için Müslümanların uyanık olup İslami ölçülere dayanmaları gerekmektedir.

Bu kısa girişten sonra iki şıktan oluşan sorumuzun birinci şıkkı olan "ruh çağırma" meselesi üzerinde duralım. Bazıları ruh çağırmayı ölülerin ruhları ile ilişki kurup onlardan çeşitli konularda bilgi almak olarak tanımlamaktadır. Ruhlarla ilişki kurduğunu iddia edenler, özellikle tanınmış velilerin, ilim adamlarının ve peygamberlerin ruhlarıyla ilişki kurduklarını iddia edip elde ettikleri bilgileri ölçü olarak kabul etmektedirler.

İslam alimlerinin ruh çağırma (spritizma) ile ilgili tespitleri şöyledir:

1. Üstad Said Nursi (r.aleyh)'in tespiti:

Said Nursi bu mesele hakkında özetle şöyle demektedir: "Bazı şahıslar spritizma denilen ölülerle konuşma adı altında cinlerle konuştukları halde, bu konuşmayı büyük evliyalara hatta peygamberlere atfetmektedirler. Eskiden kahinlik denilen şimdi ise medyumluk olarak adlandırılan bu konuşmalar eğer İslam'a muhalif ise bu kesinlikle konuşmanın kötü cinlerle yapıldığının ispatıdır."

Üstadın sözlerinden açıkça anlaşıldığına göre ruh çağırma bir çeşit kahinliktir. Resulullah (s.a.s.) ise Müslümanları kahinlere başvurmaktan men etmiştir. Yine kahinlikle ilgili olarak Buhari ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir hadisi şerifte Hz. Aişe Resulullah (s.a.s.)'den şöyle rivayet ediyor: "Birtakım kimseler Resulullah (s.a.s.)'e kahinler hakkında ne buyurduğunu sordular. Resulullah (s.a.s.): "Aslı yoktur" buyurdu. Onlar: "Ya Resulullah onlar bize bazen bir şey söylüyorlar gerçek çıkıyor" dediler. Resulullah (s.a.s.): "O gerçek söz cinlerin taşıdığı bir sözdür ki, onu görür dostu olan kahinin kulağına ulaştırır. Kahinler de bu haberi yüz yalan ile karıştırır" cevabını verdi." (1)

2. Allame Muhammed el-Hamid'in tespiti.

Büyük alim merhum Muhammed el-Hamid bu konuda şöyle demektedir: "Ruh çağırma iddiası batıldır. Zira sahih bir hadiste (2) Resulullah (s.a.s.) Müminlerin ruhlarının cennette bulunduğunu kafirlerin ruhlarının ise siccin denilen yerde hapsedildiğini bildirmiştir. Ruh çağıranlara görünen şeytandan başka bir şey değildir. Şeytanın askerlerinin çeşitli kandırma yöntemleri vardır. Cahiliye döneminde şeytan putlara girerek putperestlerle konuşurdu. İslam tarafından putlar ve putperestler ortadan kaldırıldıktan sonra, şeytanın askerlerinin insanları kandırmak için başka yöntemlere başvurmaları mümkündür."

3. Said Havva'nın tespiti:

Said Havva ruh çağırma meselesi ile ilgili olarak özetle şöyle demektedir:

"19. ve 20. asırda maddeciliğin hayatın her yönünü kuşatması, insanların maddi olmayan, gaybla ilgisi olan her şeye yönelmesine neden olmuştur. Bunun sonucu olarak mahiyeti kesin olarak bilinmemekle beraber ruh çağırma olayı da insanların yoğun ilgisini çekmiştir.

Eğer insanlar kitap, sünnet ve onlara dayanan içtihatları bilselerdi bu tür vehimlere ihtiyaçları kalmazdı. Maddi olmayan fizik ötesi durumların mahiyeti hakkında insanlar ihtilaf etmişlerse de varlıkları kesindir ve bu madde ötesinde gaybi bir alemin var olduğunun kanıtıdır. Bazıları ruh çağırmayı tamamen inkar ederken bazıları da onu hak ve batıla ölçü olacak şekilde değerlendirmiştir. Bu iki bakış açısı da yanlıştır. Hatta peygamberlerin dışında herhangi bir insana masumiyet isnat etmek, kitap, sünnet ve onlara dayanan içtihadın dışında herhangi bir şeyi helal, haram kaynağı kabul etmek küfürdür. Hasan Eyüp: "Allah'ın Peygamberleri Kitapları ve Kıyamet Günü" adlı risalesinde ruh çağırma esnasında ortaya çıkan durumları cin ve şeytanların etkinlikleri olarak izah etmiş ve bu durumları insan ruhuna isnad etmenin mümkün olmadığını söylemiştir. Gönlün kabul edeceği de budur." (3)

4. Said Ramazan el-Buti'nin tespiti:

el-Buti, "Kubra'l-Yakiniyyat" adlı akaidle ilgili önemli kitabında özetle şöyle söylemektedir: "Adetleri, yalan söyleyip başkalarının akıllarını çelmek olan kötü insanlar olduğu gibi böyle davranan cinler de mevcuttur. Ruh çağırma neticesinde seninle konuşan şahsın, azgın bir şeytan olmadığını nereden bileceksin? Büyüklük ve peygamberlik iddia eden çoğu sapık ve delilerin ortaya attıkları ahmaklıkların kaynağının bu şeytanlar olduğunu bilmiyor musun? Evet ruh vardır. Fakat ruhların doğru olmaları zorunlu değildir." (4)

Yukarıda adları geçen İslam alimlerinin tespitlerinde "ruh çağırma" olayı bazen cinlere bazen de şeytanlara dayandırılmıştır. Bu farklılıkta herhangi bir çelişki yoktur. Çünkü tercih edilen kavle göre şeytan da cinlerdendir. Hatta Adem (a.s.) insanların babası olduğu gibi şeytan da cinlerin babasıdır. (5)

Yukarıda geçen bütün bu tespitlerden anlaşılıyor ki ruh çağırma olayı cinlerle ilişki kurma olarak adlandırılan kehanetten başka bir şey değildir. Ölmüş olan bir insanın ruhu ile ilişki kurulamaz. Dolayısıyla bu yolla elde edilen bilgiler de hak, batıl ölçüsü olarak alınamaz. Yukarıdaki sahih hadiste geçtiği gibi bütün malumatlar bazı doğru bilgiler içerse de bunun bir kaç misli yalan bilgi ihtiva etmektedir.

Sorunun ikinci şıkkı "ruh göçü (reenkarnasyon)"dür. İslami kaynaklarda buna "tenasüh" denmiştir. Tenasuh, ruhun bir bedenden diğer bir bedene geçmesidir. (6) Bu sapık fikir, İslam'dan önce eski Mısırlılarda, Yunanlarda ve bazı Yahudilerde mevcuttu. İslam tarihinde de Kaderi ve Rafizi'lerin bazı gulat (aşırı) kısımlarında ortaya çıkmıştır. (7)

Tenasuh fikrinin, başta haşr inancı olmak üzere İslam'ın temel inanç esaslarına ters düştüğü için İslam'la bağdaşması mümkün değildir. (8) Buna göre bu görüşe sahip olanların veya onu kabul ederek davet edenlerin Müslüman olamayacakları açıktır. Allah (c.c.) bizleri ve tüm İslam ümmetini bu tür sapıklıklardan korusun.

Dipnotlar

1.Müslim (39/35) Kitabu's-Selam, Kehanet babı, Hadis no: 2228
2.Muhammed Hamid, Rudud ala Ebatil, C. 1, Sh. 212, Sayda, 1977
3.Said Havva, el-Esas, Akaid kısmı, C. 2, Sh. 777, Mısır, 1992
4.Said Ramazan el-Buti, Kubra'l-Yakiniyyat, Sh. 283, Daru'l-Fikr, Şam, H. 1402
5.Taberi Tefsiri, Kehf suresi, 50. ayetin tefsiri
6.Seyyid Şerif Curcani, Ta'rifat, Sh. 68. İstanbul, tarihsiz
7.el-Bağdadi, el-Fark beyne'l-Fırak, Sh. 272, Beyrut, 1990
8.el-Bağdadi, el-Fark beyne'l-Fırak, Sh. 232-270; Kubra'l-Yakiniyyat, Sh. 314-316

Ana Sayfa Bu Sayıda