Şimdi bütün şehir bir adama yöneldi
Adam dedimse senin benim gibi bir adam
Ama kadın değil bura önemli.
çünkü ben hiç görmedim bir kadının insanlar
tarafından asıldığını / kafasını ucu ilmekli ipe
uzattığını hiç duymadım / aslında görmekten öte
bu duymaktan öte.
Dedim ya şimdi bütün kent bir adama yöneldi
durmuşlar bir meydanda bekleşiyorlardı /
birşeyler anlatıyorlardı / biri vardı iyi ettim de
şemsiyemi aldım diyordu / besbelli yağmurdan
korkmuştu / öteki öğünüyordu yiyeceklerini
unutmadığından ötürü / hele biri vardı bayağı
kızıyordu karanlık adamların sarı idamlığı hâlâ
getirmediklerine.
Sonra beklenen çağ geldi
Kalabalık uğuldadı büyüdü
Daha çok yöneldiler bir noktaya
Karanlık adamların yanında sarı idamlığa
iyi bakıyorlardı.
İdamlık bir noktayı geçiyordu belliydi
Bakıyordu ama görmüyordu. Belliydi
Ezikti inceydi gölge gibiydi
Kalabalığa bakıp bağırmıyordu
Adımlarını dar atıyordu
bana kalsa buna gitmek demezdim / gitmek
istememek de demezdim / biz buna kabulleniş
diyemezdik/ biz bunda direniş de aramamalıydık
/ bu belki bir bağdı / koparılamayan / müşterek /
oluşumuzun içinde.
Adamın kafasında koskoca bir güneş var diyorum ben
Adamın kafasında sultanahmedin güvercinleri
Gülhanenin ağaçları
Oturacak yerleri parkların
Sonra yedi yıl hücrede beklemek göksüz
Dostoyevskinin göğe açılan penceresi. Yaşama tutkusu
Adamın dar adımları bunu anlamalıyız diyorum ben
Adamın göğe bakmayı unutması bu beni boğacak
Kalabalık bağırıyor / anlamıyorum
Canavar diyorlar / anlamıyorum
Niye ağlamıyor bu adam / bağıramıyor
ayaklar boşlukta / üç ayaklı terazi sallanıyor /
kalabalık simit yiyor sigara içiyor / siz hiç
gördünüz mü mosmor uzun ıslak paçaları korkak
idamlığı insanlar gördü / ayaklarına kara kan
oturmuş ben çorap sandım diyor biri.
Meydan boşalıyor caddelerde kapkara kalabalık
Yüzlerinde sezginin bozgunluğu
Demirleri kemiren parmaklar yorgun başıboş
Gözlere mermer gibi oturmuş korku
Ayaklarda boğuk bir telaş
Kör umursamaz bir sağırlık taşlarda
Üç ayaklı terazi sallanıyor boşlukta.
|