Suriye İslami hareketinin tarihi
Suriye’de İslami muhalefet Esad dönemi ile sınırlı olmadığı gibi, kökenleri 19. yüzyılın sonlarındaki İslami cemiyet ve sosyal dayanışma kurumlarına kadar uzanmakta. İlk ciddi örgütlenme, 1930’lu yılların sonunda Hama kentindeki bazı aydın ve tüccarların öncülüğünde kurulan Cemiyet-i İhvan-ı Müslimin (Suriye Müslüman Kardeşler Cemiyeti) ile başladı. Grubun ilk başkanı Şeyh Abdülgani El-Hamid, Mısır’da öğrenci olduğu yıllarda Hasan el-Benna ile tanışmış, İhvan’ın Mısır’daki faaliyetlerinde bulunmuş ve ülkesine döndükten sonra da benzer bir örgütlenme başlatmıştı. Hareketin ilk dönemdeki üye sayısı sadece 500-600 civarında bulunuyordu. Örgütlenme sürecini, ikinci başkan Dr. Nuris Abdurrezzak zamanında da sürdüren Suriye İhvanı, kısa süre içinde Hımıs, Dera ve Deyri Zor gibi kentlerdeki diğer hayır cemiyetleri ile de güç birliği yaparak 1944 yılına gelindiğinde tüm Suriye’deki cemiyetleri bir çatı altında toplamayı başardı.

1944 yılında Mustafa Sıbai’nin başkanlığa seçilmesiyle cemaat yeni bir örgütlenme gerçekleştirdi. Genel Murakıp adını alan başkanın yetkileri sınırlandırılarak, ülkenin her kentinden cemaatin o kentteki sayısal büyüklüğüne göre temsilcilerin görev aldığı Kurucular Heyeti bir nevi cemaatin parlamentosu gibi işlev görerek, yönetim yetkilerini paylaştı. Yönetim kadrolarının atamalarının yapıldığı, cemaatin çalışma ilkelerinin tespit edildiği toplantılar, Halep ve Başkent Şam’da dönüşümlü olarak gerçekleştirilse de genel merkez fiilen artık Şam’dı.
1915 Humus doğumlu olan Sıbai, Fransız işgali döneminde yaptığı muhalif faaliyetleri nedeniyle hapse giren vatansever bir alim idi. Ancak Sıbai’nin muhalefeti sadece işgalci Fransız yönetimine karşı olmadı. 1948 yılında İsrail karşısında yaşanan askeri yenilgi sebebiyle mevcut yöneticileri suçlayan Sıbai, halk arasında yaptığı örgütlü tebliğ çalışmalarında önemli ölçüde taban bulmayı başardı.

İhvan parlamentoda
1947 yılındaki seçimlerden sonra İhvan parlamentoya 3 temsilci sokmayı başardı. Daha sonra ardarda gelen askeri darbelerle kesintiye uğrayan siyasi süreç, İhvan’ın güçlenmesini önleyemedi ve 1951 yılında yapılan seçimlerde, 142 üyeli parlamentoya 33 üye soktu. Buna karşın Cemaatin siyasi faaliyetleri fazla uzun sürmedi. Çünkü ülkede o kadar sıklıkla askeri darbe yaşanıyordu ki, hiçbir siyasi çalışma mümkün olamıyordu. Bunun yanısıra, 1950-54 arasında iktidarı elinden bulunduran diktatör Edip Çiçekli tarafından sert bir şekilde ezilen Sıbai’nin hareketi, o sıralarda yeniden yükselmeye başlayan Arap milliyetçiliği duyguları ve halkın arasında büyük rağbet gören Nasırcı anlayış nedeniyle ciddi bir direnç sağlayamadı. Hareket, 1958-61 Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) sırasında fazla bir faaliyet gösteremediği gibi, sağlık koşulları artık yönetime müsait olmayan Sıbai tarafından bir ara tamamen dağıtıldı. İhvan liderlerinden Adnan Saadettin’e göre ise, İhvan Arap Birliğini İslam Birliğinin ilk nüvesi olarak telakki ettiğinden dolayı, BAC’ı desteklemiş ve bu desteği fiilen göstermek için faaliyetlerini birlik lehine askıya almıştı.

Sertleşme
1958-61 arası ciddi bir muhalefet göstermeyen cemaatin, buna karşın Mısır İhvan’ına yaptığı muamele nedeniyle Nasır’a sempati duyduğu da söylenemezdi.

Nasır’a muhalefeti nedeniyle Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC)’nin dağılmasını destekleyen İhvan, ayrılmadan sonraki siyasi süreçte Abdülkerim En-Nehlevi çevresinde taplandı. Yapılan seçimlerde Suriye Parlamentosu’nda 10 sandalye elde ettiyse de bu toparlanma süreci kısa sürdü. 1963 yılındaki Baas Partisi iktidarı, ilk defa İslam’ın günlük yaşamdaki rolünü azaltmayı ve fiilen İslam’ı devletten soyutlamayı hedefleyen geniş kapsamlı bir siyaset uyguladı.

Baas, reformist ve solcu liderlerle mücadeleyi savunan İhvan’ın öncülüğündeki Sünni muhalefete savaş ilan ederek, ikinci lideri İsam el-Attar’ı Almanya’ya sürdü. 1960’ların ortasından itibaren liderliğin konumu ve bazı fikri ihtilaflar nedeniyle bölünmeler yaşayan İhvan, alternatif liderler çıkararak, üçe bölündü. Bunlardan Hama ekolünü temsil eden Mervan Hadid ile, bu kez silahlı bir mücadeleye girişen hareket, 1968 yılından itibaren Filistinli El-Fetih’le birlikte eğitim gördü. Esad döneminde devlet adamlarına yönelik suikast kampanyasını yoğunlaştıran Hadid, 1976 yılında yakalanarak, hapiste işkence ile öldürüldü.

Karşı adım
Esad, İhvan’ın öncülük ettiği ve giderek kitlesel bir boyut kazanan isyanların artması üzerine karşı bir hamleyle, anayasaya başkanın Müslüman olma şartını koydurarak, 1974 yılında umre yaptı ve kitlenin göreceği şekilde düzenli olarak cuma namazlarına katıldı.
Ama tüm bu imaj değişiklikleri, 1970’li yıllar boyunca İhvan’ın Şam, Hama, Humus ve Halep gibi kentlerinde yönetime karşı şiddet eylemlerini artırmasını önleyemedi. Suikastlerde hedef, Suriyeli komünistler, Aleviler, Sovyet askeri uzmanları ve devlet görevlileriydi. Esad’a yönelik bir suikastin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine 8 Temmuz 1980 tarihinde İhvan’a üyeliği idam cezasını gerektiren bir suç olarak öngören 49 nolu yasa çıkarıldı. Rejimin devrilmesi konusunda müttefik olan tüm İhvan ekolleri, bunun yöntemi konusunda ihtilaf halindeydi. Mevdudi ve Nedvi gibi saygın alimlerin arabuluculuk girişimleri de fayda vermemişti.

hama katliamı
Şiddetin tırmandığı 1979-1981 yılları arasında büyük kentlerde yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyonlar düzenlendi. Rejimle İslami muhalefet arasındaki silahlı çatışmaların artması Şubat 1982 tarihinde Hama’da yaklaşık 25 bin kişinin (1000 tanesi asker) öldüğü ve kentin büyük bölümünün yerle bir olduğu katliamla zirveye ulaştı. Kent, 15 gün boyunca havadan ve karadan bombalanmış, içindekilerle birlikte yerlebir edilmişti.
Daha sonraki günlerde, büyük kentlerin tümüne yayılan kanlı operasyonlarda binlerce insan hayatını kaybederken, delil olup olmadığına bakılmaksızın kendisinden şüphelenilen sayısız insan, bir daha kendilerinden haber alınmamak üzere hapse atıldı. İnsan hakları kuruluşlarının da yoğun tepkisine yol açan sertlik politikası, 1980’li yıllar boyunca devam etti.

Değişim
Esad’ın batıyla ilişkilerini iyileştirmeye başladığı 90’lı yıllarla birlikte, biraz da sindirilecek muhalif kalmadığına olan inancın verdiği güvenle, siyasi tutuklulara karşı nisbi bir yumuşama başladı. İlk olarak 20 Aralık 1995 tarihinde yayınlanan ve Kasım 1995 tarihinden önce cezaya çarptırılmış birçok İhvan ve Komünist Partisi mensubuna affı öngören yasa Esad’ın onayıyla parlamentodan geçti. İsrail ile süren barış görüşmelerinin olumlu şekilde ilerlediği bir sırada, uluslararası camianın karşısına demokrat ve özgürlükçü görüntüyle çıkmayı arzu eden Esad, ülkesindeki her şeyde olduğu gibi, dünyanın gidişatına uygun olarak liberalleşme konusunda da başı çekmek istiyordu. Bu çerçevede, Suriye İhvan-ı Müslimin teşkilatının lideri Abdülfettah Ebu Gudde’nin (1997’de öldü.) yıllar sonra Şam’a gelerek Esad’la görüşmesi, sistemle İslami muhaleftin arayı düzeltmeye başladığını gösteren bir işaret olarak değerlendirildi.

Şu ana kadar yaklaşık 5 bin muhalifin serbest bırakılması, olumlu bulunmakla birlikte, serbest bırakılan kişilerin yoğun bir takip altında tutulması ve çoğulcu anlayışa tahammülsüz bir sistemin hala yürürlükte olması İslami muhalefetin gelişiminin şu aşamada imkansız olduğunu gösteriyor.