KEŞMİR
KANAYAN YARA.
.
Kampta yanan yürekler


kesmir04.><br>
    Yokluk içinde eğitim Ambor<br>
    mülteci kampı 1990 yılında<br>
    Camu Keşmir'den kaçan Keşmirliler<br>
    için kurulmuş. Hayat standartları<br>
    normalin çok çok altında. Küçük<br>
    küçük toprak evlere insanlar<br>
    adeta tıkışmış. Girdiğimiz tek<br>
    odalı bir evde bir tek yatak var. Kaç<br>
    kişi kaldığını sorduğumuzda<br>
    aldığımız cevap "9 kişi." Ama<br>
    Keşmirliler'in en kötü şartlarda bile<br>
    eğitime önem verdiklerini<br>
    gördük.<br>
    <br>
    <font color=AMBOR MÜLTECİ KAMPINDA
Ertesi gün savaşın yoğun olduğu ve sınır
bölgelerine giden yollarda güvenlik olmadığı
gerekçesiyle savaş bölgesine gitmemiz uygun
bulunmuyor. Bölgeye gidişi bir gün sonrasına
sarkıtırken biz Keşmirli mülteci kamplarını dolaşmayı
kararlaştırıyoruz. İlk olarak başkent yakınlarındaki Ambor
mülteci kampma gidiyoruz. Burası 1990 yılında Camu
Keşmir tarafından gelen mülteciler için yapılmış. 1110
kişiden oluşan 214 aile yaşıyor. Hayat standartlarının çok
düşük olduğunu görmek için topraktan yapılmış evlerden
bir tanesine girmeniz yeterli. Evler genelde iki odalı.
Odalarda birkaç tane kullanılamayacak çanak çömlek. Bir
veya iki tane yatak.. Yataklara yatak demek için bin şahit
gerekli. Köşede oturmuş bir anne, kucağında bebeği. Kimi
zaman içerisinde tutuşturulmuş üç beş dal parçasının
bulunduğu toprak ocakta kaynayan bir kazan. Bu
kazanlarda neyin kaynatıldığını çok merak ettim. Zira
etrafta kum veya yaş yiyecek adına hiçbir şey yok! Ama
utandığımdan hiçbir kazanın kapağını açma cesareti
bulamadım.

Manzara tam takır!
Burada her aileye devlet tarafından 13 dolar kadar para
yardımı yapılıyormuş. İnsanların başka bir işde çalışma
imkanları da yok. Yaşamlarını böylece geçirmek
durumundalar. Girdiğimiz bir çadırda torunu olduğunu
tahmin ettiğim bir gencin sürekli yelpazelediği yaşlı bir
kadın vardı. Belli ki ayağa kalkamıyordu. Zaten 100 yaşını
çoktan geçmişti. Etrafta aynı manzara: Tam takır!.. Belki
de bu söz Keşmir mülteci kamplanııı özetlemek için en
lasa sözcük ola gerek!
Okuldaki minikler! Hastane olarak
gösterilen bina ise topraktan yapılı küçük bir oda... Yardım
gelirse belki de bir tek yatağın konabileceği veya sadece
birkaç çeşit ilacın konabileceği bir eczane minyatürü
olabilir! Hemen yambaşında ise bir ilkokul. Yetkililer
burasının devlet tarafından yapıldığını ve burada
öğrencilere kitapların ücretsiz verildiğini söylediler. Biraz
sonra kamptan biri yanıma gelerek kulağıma Arapça olarak
"Yalan söylüyor. Burayı Cemaat-i İslami yaptırdı" diye
fısıldıyordu. Bu arada bir başka yetkili "Burada çocuklar
10 yıl boyunca eğitim görürler diyordu"... Yani kesintisiz
10 yıl eğitim! Sınıflara girdiğimizde hoş bir manzara. Her
sınıfta 30 kadar öğrenci. Bir kısmı erkek bir kısmı kız
öğrenci. Üstelik kiz çocukları başörtülü. Zira Keşmir halkı
son derece dindar.

Dinlerine bağlılık ve eğitim
Kamplarda dolaştığunızda şunu gördük: Keşmirliler ne
kadar imkansızlıklar içerisinde yaşarlarsa yaşasınlar iki
şeye büyük önem veriyorlar: Dinlerine bağlılıkları ve
eğitim. Üstelik bu çocuklar o şartlarda İngilizce
öğreniyorlardı. Arkamızda acılar yığını bir topluluk
bırakarak başka bir kampa doğru yol alırken yol üzerinde
ilginç bir manzara ile karşılaşıyoruz. Cehlim nehrinin
kenarında başka bir kampta, ancak nehrin öte yakasında bir
okul. Küçük bir binanın damında erkek ve kız öğrenciler
açık havada ders okuyorlardı. Çocuklar kendilerini
kameraya aldığımızı fark edince öğretmenlerinin
isteği üzerine ayağa kalkıp bizi selamlarken en
azından hemen önlerinde akan Cehlim nehri kadar
coşkuluydular!

Yiyecek adına hiçbirşey yok
Bir başka mülteci kampı ise Muzafferabad'ın
biraz daha dışarısmda, Cehlim nehrinin hemen
kenarında bir çadırkamp! Binden fazla insanın
söylüyorlar burada. Burası bir önceki kamptan çok
çok daha kötü şartlarda bir yerdi. Burasıyla bir önceki
kampı mukayese ettiğimizde önceki kamp son derece
lüks kalmıştı buranın yanında! Hangi çadıra girdiysek
ortada ne yiyecek adına ne yatacak adına hiçbir şey görmedik!
Çadırların birinde ortada yerde küçük eski bir bez
parçası seriliydi. Belli ki yatak olarak kullanılıyordu.
"Bu çadırda kaç kişi kalıyor.?" diye sorduğumda aldığım cevap
"11 kişi" idi... Ve dışarda yine tek tük kaynayan bir saç
kazan! İçimde yine aynı duygular! Bir ara bir çadırın
önünde duruyoruz. Birisi hemen bağlarını çözmeye
çalışıyor. Diğerlerine nazaran biraz daha temiz ve aynı
zamanda tamamen boş. "Burası kampımızın okulu"
diyorlar. Bir diğer çadırın ise mescid olarak kullanıldığını
söylüyorlar. Doğrusu bu kampları dolaşırken aklıma İHH
geldi. Zira İHH üç yıldan beri Keşmir'e yardım götürüyor.
Ne kadar doğru bir iş yaptıklarını yerinde görünce insan
daha bir güzel duygulara kapılıyor. Keşmir
Müslümanları'na Yardım Komitesi de zaten İHH'nın
yaptığı yardımlardan büyük bir övgü ile bahsediyor.
kesmir05
MAYINLAR
Çok sayıda mülteci ve Keşmirli
mayınlara basmış ve sakat kalmış.
Çadırkentte ayağının birini
kaybetmiş olan adamcağız o haliyle 11
nüfusa bakmak zonında.
Normal insanlann iş imkanı bulamadığı
ortamda bu çaresiz adamcağız ne yapacaktı!

.....Yeni Şafak'tan    Turan Sefer.