İslam Coğrafyası                                                                          M. Ahmet VAROL

Irak

Giriş

Irak, İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, Körfez Savaşı sonrasında uygulanan uluslararası ambargo, Kuzey Irak'ta yaşanan parçalanma, Güney Irak'taki ayaklanmalar ve bütün bu gelişmelere rağmen kesintisiz devam eden Saddam zulmü sebebiyle uzun süreden beridir gündemde olan bir ülke. Biz de bu sayımızda Irak hakkında bazı özet bilgiler vererek bu ülkeyi tanıtmaya çalışacağız.

Irak Hakkında Genel Bilgiler

Resmi adı: Irak Cumhuriyeti

Başkenti: Bağdat (Nüfusu: 5.000.000)

Diğer önemli şehirleri: Basra, Musul, Kerkük, Süleymaniye, Ramâdi, Necef, Hilla, Erbil, Ummu'l-Kasr, Kufe.

Yüzölçümü: 434.924 km2.

Nüfusu: 23.000.000 (1999 tahmini).

Km2 başına düşen insan sayısı: 44.7

Nüfus artış hızı: % 3.1

Etnik yapı: Irak halkının % 77'si Arap, % 19'u Kürt, % 1.7'si Türk'tür. Bunların yanı sıra her birinin oranı % 1'den daha az olan Farisiler (İranlılar), Lurlar, Nasturiler ve İber - Kafkas Çerkezleri yaşamaktadır.

Dil: Resmi dil Arapça'dır. Halkın dörtte üçünden fazlası Arapça konuşur. Yukarıda anılan etnik unsurların dilleri de konuşulmaktadır.

Din: Resmi din İslâm'dır. Irak halkının % 97'si Müslümandır. Müslümanların % 57'si Şii - Caferi, % 43'ü Sünnidir. Sünnilerin çoğunluğu Şafiidir. Ancak Hanefîlerin oranı da Şafiilerin oranından çok az değildir. % 2 oranında hıristiyan vardır. Hıristiyanların üçte ikiye yakını ortodoks, üçte bire yakını katolik az bir kısmı da protestandır. % 0.7 oranında Yezidi, % 0.2 oranında Sabii, çok az sayıda da yahudi mevcuttur.

Coğrafi durumu: Bir Ön Asya (Ortadoğu) ülkesi olan Irak, kuzeyden Türkiye, doğudan İran, güneydoğudan Basra Körfezi ve Kuveyt, güneyden Suudi Arabistan, batıdan da Ürdün ve Suriye ile çevrilidir. Topraklarının % 13'ü tarım alanı, % 10'u otlak, % 4'ü orman ve çalılıktır. Bölgelere göre değişiklik arz eden bir iklimi vardır.

Yönetim şekli: Irak'ta tek partili bir siyasi sistem hâkimdir. 22 Eylül 1968'den buyana yürürlükte olan anayasa devletin en üst yöneticisi olan devlet başkanına oldukça geniş yetkiler tanımaktadır. Hükümet devlet başkanı tarafından oluşturulur ve başkan istediği zaman hükümeti veya herhangi bir üyesini değiştirme yetkisine sahiptir. 250 üyeli, sınırlı birtakım yetkilere sahip parlamentosu bulunmaktadır. BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), Arap Devletleri Birliği, OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı), IMF (Uluslararası Para Fonu), İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.

Siyasi partiler: Irak'ta resmen tanınmış olan tek siyasi parti Arap Sosyalist Baas Partisi'dir. Bu partinin savunduğu Baas ideolojisinin kurucusu ve fikir babası hıristiyan asıllı Mişel Eflak'tır. Bu ideoloji sosyalizm, laiklik ve Arap kavmiyetçiliği ilkeleri üzerine oturur. Baas ideolojisine göre İslam, Arap medeniyetinin bir ürünüdür.

Tarihi: Irak topraklarının bir kısmı Hz. Ebu Bekir (r.a.) zamanında Halid ibnu Velid (r.a.) komutasındaki İslâm ordusu tarafından fethedildi. Irak'ın tamamının fethi ise ikinci halife Hz. Ömer (r.a.) zamanında gerçekleştirildi. Tarihte önemli birer ilmi ve ticari merkez rolü üstlenmiş, günümüzde de Irak'ın en önemli şehirlerinden olan Basra ve Kufe şehirleri Hz. Ömer (r.a.) zamanında kurulmuştur.

Hz. Ali (r.a.) zamanında hilafet merkezi Medine'den Kufe'ye nakledildi. Hz. Ali (r.a.)'nin oğlu Hz. Hüseyin de Kufe yakınlarındaki Kerbelâ'da şehid edildi.

Emeviler döneminde hilafet merkezi Şam (Dımeşk)'dı. Onlardan sonra gelen Abbasiler döneminde ise merkez Bağdat oldu. Abbasi halifelerinden Mu'tasım döneminde 835 yılında hilafet merkezi Samarra şehrine taşındı ve 892 yılına kadar da burası merkez olarak kaldı. 899 - 1030 yılları arasında 131 yıl süreyle Irak'ın güneyinde kalan bölgelerde ve bazı Körfez bölgelerinde Karmatiler hüküm sürmüşlerdir. Karmatiler, Fatimiler'e bağlıydılar ve Şiilerin aşırılarındandılar. Karmatiler, Abbasileri ve Şii bir yönetim olan Buveyhileri uzun süre uğraştırmışlardır. Abbasi hilafeti 892 yılında yeniden Bağdat'a taşındı. Ancak eski toprakların tümü üzerinde otorite sağlayamadı. Zaman içinde Abbasilerin siyasi alandaki otoriteleri zayıfladı ve siyasi otoriteyi Buveyhilere bırakarak dini otoriteyi ellerinde tutmakla yetindiler. Buveyhilerin izledikleri kötü yönetim Irak'ın çeşitli bölgelerinde ayaklanmalara ve bazı bölgelerin merkezi idareden ayrılmasına yol açtı.

1055'te Büyük Selçuklu hakanlarından Tuğrul Bey Bağdat'ı ele geçirerek Buveyhi saltanatına son verip Abbasilerle işbirliği içine girdi. Bu tarihten sonra Abbasi hilafeti Selçukluların desteğiyle ayakta kalmaya devam etti. Ancak Irak topraklarının tamamı üzerinde otorite sağlayamadı. Bazı bölgelerdeki yerel yönetimler yine varlıklarını sürdürdüler. Öte yandan sonraki yıllarda Abbasi hilafetiyle Irak'ta kurulan Selçuklu idaresi arasında çeşitli anlaşmazlıklar ve çarpışmalar oldu. Önceleri Büyük Selçuklular'a bağlı olan Irak Selçukluları, Basra Körfezi çevresinde 1194 yılına kadar hâkimiyet sürdüler. Bu tarihte Irak Selçukluları hâkimiyetine son veren Harezmşahlar bölgeye hâkim oldular.

Moğolların 1258'de Bağdat başta olmak üzere Irak topraklarını işgal etmeleri üzerine Irak'taki Abbasi idaresi sona erdi. Moğol istilacılar Harezmşahlar'ın saltanatına da son verdiler. Moğollar Bağdat'ta ve Irak'ın genelinde büyük bir katliam ve yıkım gerçekleştirdiler. Bundan sonra 3 yıl 4 ay süreyle hilafet makamı açık kaldı. Daha sonra Mısır'da yönetimi elinde bulunduran Memlüklerden Baybars, 9 Haziran 1261'de Abbasi veliahtı Ebu'l-Kasım Ahmedi'l-Mustansır bi'llah'ı halife ilan etti. Böylece Abbasi hilafeti Kahire'de varlığını sürdürdü. Moğollar Irak toprakları üzerindeki hâkimiyetlerini 1335'e kadar sürdürdüler.

1336'da Bağdat'ı başkent edinerek Irak topraklarına hükmeden Celayirli hanedanı kuruldu. Celayirli yönetiminin sürdüğü sırada, 1393 ve 1401 yıllarında Timur orduları iki kez Bağdat'ı işgal ederek yağmaladılar.

Bağdat 1411'de Karakoyunlular'ın eline geçti. Karakoyunlular saltanatlarını 1468'e kadar sürdürdüler. Onlardan sonra da Bağdat ve çevresine Akkoyunlular hükmettiler. 1508'de Bağdat'ı ve Irak'ın tamamına yakın bir kısmını Safeviler ele geçirdiler ve 1534'e kadar buralar onların hâkimiyetinde kaldı. 1534'te ise Bağdat ve çevresini Osmanlılar ele geçirdiler. Osmanlılar, bundan bir süre sonra 1546'da, Basra bölgesinde de etkinlik gösterdiler. Ancak Basra 1699'da Osmanlılara bağlandı. 17. yüzyılın başlarında bir ara Safeviler yeniden Bağdat'ı işgal ettilerse de Osmanlı Devleti çok geçmeden geri aldı.

İngilizler I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle birlikte ilk önce Basra olmak üzere Irak topraklarını işgal etmeye başladılar. 1918'de Irak'ın tamamı Osmanlılar'dan ayrıldı. İngilizler 23 Ağustos 1921'de Şerif Hüseyin'in üçüncü oğlu I. Faysal'ı Irak kralı yaptılar. (Ürdün'ün ilk kralı Abdullah da Şerif Hüseyin'in ikinci oğludur.) Kral Faysal İngilizler tarafından korunuyordu ve onların bu ülkedeki çıkarlarını korumakla görevlendirilmişti. Kral Faysal'ın yönetimi 8 Eylül 1933'e kadar sürdü. Yerine oğlu Gazi kral oldu ve 4 Nisan 1939'a kadar krallığı sürdürdü. Bu tarihte Gazi'nin İngilizler tarafından gerçekleştirilen bir suikastla öldürülmesi üzerine 4 yaşındaki oğlu II. Faysal kral yapıldı. Ancak yönetimi II. Faysal'dan vekaleten aynı hanedandan Abdulilâh ibnu Ali kral naibi olarak elinde tutuyordu.

15 Temmuz 1958'de saltanata son verildi ve genç kralla birlikte bütün hanedan üyeleri öldürüldü. Bu olaydan sonra ülkede krallık rejimine son verilerek cumhuriyet düzeni ilan edildi ve ilk devlet başkanlığına General Abdülkerim Kâsım getirildi. Başlangıçta halkın desteğini elde eden Abdülkerim Kâsım daha sonra geniş çaplı ayaklanmalarla karşı karşıya geldi. Baasçılar 9 Şubat 1963 tarihinde gerçekleştirdikleri bir darbeyle Abdülkerim Kâsım'ı görevden alarak öldürdüler. Bundan sonra devlet yönetimine Baas Partisi hâkim oldu ve devlet başkanlığına da Albay Abdüsselâm Muhammed Arif getirildi. Daha sonra Baasçılar arasında bazı anlaşmazlıklar ortaya çıktı ve Abdüsselâm Arif bazı kişileri saf dışı etti. Abdüsselâm Arif'in 14 Mayıs 1966'da bir helikopter kazasında ölmesi üzerine yerine kardeşi Abdurrahman Muhammed Arif geçti. Onun döneminde ordu yönetimde önemli bir etkinlik kazandı. 17 Temmuz 1968'de de ordudaki Baasçılar Tümgeneral Ahmed Hasani'l-Bekr'in öncülüğünde bir darbe gerçekleştirerek yönetimi ele geçirdiler. Bu devrimle birlikte gençliğinden beri Baasçılar arasında yer alan Saddam Hüseyin de yönetimde etkili bir konuma geldi.

Başlangıçta kendini el-Bekr'in destekçisi olarak gösteren Saddam zamanla Baas Partisi içindeki bütün muhalifleri saf dışı etti. Bu hesaplaşmada Baas'ın ileri gelenlerinden birçoğu öldürüldü. Saddam Hüseyin, 1976'da başbakanlığı ve bazı önemli görevleri el-Bekr'den devraldı. 1979'da da devlet başkanlığını üstlendi. Saddam önce kendi çalışmaları ve kurmak istediği diktatörlük rejimi açısından tehlikeli gördüğü kimseleri idam ettirmekle işe başladı. Ayağının tozuyla bakanlardan ve yüksek rütbeli subaylardan oluşan yirmi kişiyi idam ettirdi. İdamlar sonraki yıllarda da devam etti. Saddam bununla da yetinmeyerek bazı suikast olaylarından dolayı pek çok insanı öldürdü. Saddam, Irak'taki İslami Hareket'i tamamen ortadan kaldırabilmek için elinden geleni yaptı.

Irak bir sınır meselesini gündeme getirerek 22 Eylül 1980'de ABD'nin de teşvikiyle İran'a karşı bir savaşa girişti. 8 yıl süren bu savaşta toplam 1 milyon insan hayatını kaybetti. 200 milyarı silaha verilmek üzere 420 milyar dolar maddi zarar meydana geldi.

Irak, İran'a karşı savaşında kendisini sürekli destekleyen Kuveyt'e 1990 yılı ortalarında, tartışmalı bölgeden petrol çıkarmak ve petrol fiyatlarını düşük tutmak suretiyle kendisini zarara uğrattığı gerekçesiyle bir ültimatom verdi. Arkasından da 2 Ağustos 1990'da bu ülkeyi tamamen işgal etti. Irak - Kuveyt krizinin başlangıcında olayların dışında görünen ABD işgal olayından sonra Irak'a karşı cephe oluşturmaya başladı. ABD savaş hazırlıklarını tamamladıktan sonra 15 Ocak 1991 tarihine kadar Kuveyt'ten çekilmemesi halinde Irak'a karşı savaş açacağını açıkladı. 17 Ocak 1991 gününün ilk saatlerinde de yanına aldığı sömürgeci güçlerle birlikte savaşı fiilen başlattı. Irak kuvvetleri her türlü teknik imkâna sahip birleşik güçler karşısında uzun süre dayanamadı ve teslim olmak zorunda kaldılar.

Körfez Savaşı Irak'ı tam bir kargaşanın, otorite boşluğunun ve ekonomik krizin içine itti. Savaş zaten ülke ekonomisini önemli oranda yıpratmıştı. Buna ek olarak ABD güdümündeki Birleşmiş Milletler örgütü bu ülkeye karşı bir ekonomik ambargo uygulamaya başladı. Otorite boşluğundan yararlanan güneydeki bazı Şii gruplar yönetime karşı ayaklanma başlattılar. Irak Kürdistanı olarak da adlandırılan Kuzey Irak bölgesi de büyük ölçüde Bağdat yönetiminin otoritesi dışına çıktı. Ancak bu bölgede merkezi bir yönetim oluşturulamadı. Biri merkezi Süleymaniye'de olan Talabani yönetimi diğeri de merkezi Erbil'de olan Barzani yönetimi olmak üzere iki ayrı Kürt yönetimi ortaya çıktı. Bu yönetimler kendi aralarında zaman zaman iç çatışmalara girdiler. Daha sonra bir ateşkes sağlandı ise de yönetimlerin birleştirilmesi konusunda herhangi bir ittifak sağlanmış değildir.

Dış Irak'ın aslında bütün komşularıyla problemleri vardır. Kuveyt'i işgal ederken gerekçe olarak kullandığı sınır problemi Irak'ın yıllar önce ortaya atmış olduğu ancak İran'la savaşı dolayısıyla gündem dışı tuttuğu bir problemdi. Anlaşmazlığa yol açan bölge buraları bir süre işgalinde tutan İngiltere'nin çekilirken, Irak'a mı Kuveyt'e mi ait olduğunu kesin şekilde belirlemeden, gerektiğinde kullanılmak üzere problem olması için bıraktığı bölgeydi. Irak, Körfez Savaşı sonrasında içine düştüğü durum dolayısıyla Kuveyt'in tartışmalı bölge üzerindeki hâkimiyetine göz yumuyorsa da bu bölge üzerindeki hak iddiasından vazgeçmiş değildir.

1980'de İran - Irak Savaşı'na yol açan sınır problemi de eskidir. Bu problem aslında 1975 Bağdat zirvesinde imzalanan bir anlaşmayla sonuca bağlanmıştı. Ancak İran'daki yönetim değişikliği üzerine Batılı güçlerin tahrikleriyle Irak bu anlaşmayı geçersiz saydı ve İran'a saldırdı. İki ülkenin 1988'de 598 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını karşılıklı olarak kabul etmesiyle İran - Irak Savaşı sona erdi. Ancak sınır problemi kesin bir çözüme kavuşturulmuş değildir.

Irak'la Türkiye arasında Fırat ve Dicle ırmakları sularının kullanımı konusunda bazı anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Irak, Körfez Savaşı sonrasında içine düşmüş olduğu durum dolayısıyla bu meseleyi de gündem dışı tutuyorsa da ileride bu konunun iki ülke arasında herhangi bir probleme yol açıp açmayacağı konusunda kesin bir şey söylenemez.

Her ikisi de Baas rejimiyle yönetilmesine rağmen Irak'la Suriye yıllardan beridir anlaşamamaktadır. Körfez Savaşı'nda da Suriye, Irak'a karşı cephe içinde yer aldı. Bunun yanı sıra Irak da Suriye'deki rejime muhalif siyasi gruplara siyasi ve lojistik destek vermektedir. Son yıllarda bu iki ülke arasında kısmen bir yumuşama yaşandıysa da problemler çözülmemiştir ve husumet devam etmektedir.

Körfez Savaşı, Irak'ın, İran karşısında kendisini maddi yönden sürekli destekleyen Suudi Arabistan'la da arasının açılmasına yol açtı.

Irak'ın en önemli dış meselesi ise belki, BM tarafından sürekli uzatılan ekonomik ambargo uygulamasıdır.

İç problemleri: Kürt meselesi Irak'ın çok eski bir meselesidir. Kürtlerin çoğunlukta olduğu Kuzey Irak'ın bağımsızlığını isteyen birçok örgüt kurulmuştur. Bunların içinde en çok isimleri duyulanlarsa Celal Talabani'nin liderliğindeki Kürdistan Yurtsever Birliği'yle Mesud Barzani'nin liderliğindeki Kürdistan Demokratik Birliği'dir. Irak'ın Körfez Savaşı sonrasında içine düştüğü durumdan cesaretlenen bu örgütler kuzeyde özerk bir yönetim oluşturma çalışmaları başlattılar. Bu örgütler amaçlarını gerçekleştirmek için 19 Mayıs 1992'de etkin oldukları bölgede bir seçim gerçekleştirerek 105 üyeli bir Kürdistan parlamentosu oluşturdular. Ardından anılan iki örgütün koalisyon hükümeti niteliğinde bir Kürdistan hükümeti oluşturuldu. Ancak iki örgüt arasındaki ittifak uzun sürmedi ve çok geçmeden bu iki örgütün taraftarları birbirlerine karşı silahlı mücadeleye girdiler. Bütün bu gelişmeler Irak Kürdistanı'nı tam bir kargaşanın, yönetim boşluğunun ve belirsizliğin içine itti.

Irak'ta yönetimin Şiiler ve Türkmenler karşısında izlediği politika da iç problemlere yol açmaktadır. İran'da şah rejiminin sona ermesinden sonra Irak halkının çoğunluğunu oluşturan Şiilerin ileri gelenleri de Irak İslâm Inkılabı Yüksek Meclisi adlı bir örgüt oluşturarak yönetime karşı bir mücadele başlatmışlardı. Körfez Savaşı sonrasında Güney Irak Şiileri bir ayaklanma başlattılar. ABD de bu ayaklanma için gerekli şartları oluşturarak Irak kuvvetlerinin 36. paralelin güneyinde hareket etmelerini yasaklamıştı. Türkmenler de çeşitli örgütler etrafında toplanarak yönetime karşı mücadele etmektedirler.

İslami Hareket: Baas Partisi'nin iktidarı ele geçirmesinden sonra izlenen baskı politikası Irak'taki İslâmi faaliyetlere büyük darbe vurdu ve açıktan İslâmi faaliyette bulunulmasına imkân bırakmadı. Uygulanan baskı politikası İslâmi düşünce sahibi pek çok insanı da vatanını terk etmeye zorladı. Bununla birlikte insanların İslâmi yönden bilgilendirilmelerini ve şuurlandırılmalarını amaçlayan gizli faaliyetler durmadı. Bu faaliyetleri yürüten cemaatlerin başında da Müslüman Kardeşler cemaatinin Irak kolu gelmektedir. Bu cemaatin faaliyetlerinin gençler arasında basite alınamayacak bir etkisi oldu. Halkın çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Irak Kürdistanı'nda faaliyet yürüten Irak Kürdistanı İslâm Birliği adlı örgütün mensupları da Müslüman Kardeşler çizgisindedirler. Bu örgüt eğitime ve kültürel faaliyetlere ağırlık vermekte bölgede hâkimiyeti ele geçirme mücadelesi veren gruplar arasındaki çatışmalardan uzak durmaya çalışmaktadır.

Irak Kürdistanı'nda faaliyet yürüten bir diğer İslâmi cemaat de Şeyh Osman ibnu Abdilaziz'in kurduğu ve halen liderliğini kardeşi Şeyh Ali ibnu Abdilaziz'in yaptığı Irak Kürdistanı İslâmi Hareketi'dir. Bu hareket kısmen İran'a yakınlığıyla bilinmektedir. 1994 başlarında bu hareketin mensuplarıyla Talabani'nin milisleri arasında bazı çatışmalar oldu. Bu örgütün merkezi ünlü katliama sahne olan Halepçe şehrinde bulunmaktadır.

Irak halkının çoğunluğunu oluşturan Şii cemaat arasında en etkili olan örgüt Irak İslâm Devrimi Yüksek Meclisi'dir. 1982'de kurulan ve liderliğini Muhammed Bekr el-Hakim'in yaptığı bu meclis çalışmalarını daha çok İran'dan yürütmektedir.

Ekonomi: Irak, petrol rezervi bakımından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alır. 1993'deki mevcut petrol rezervi 100 milyar varildi. Doğal gaz ve petrokimya bakımından da zengindir. 1993'teki doğal gaz rezervi de 3 trilyon 100 milyar m3'tü. Petrol ve doğal gaz gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 12'dir. Uluslararası ambargo Irak'ın petrol, doğal gaz ve petrokimya üretimini önemli oranda etkilemiştir.

Irak tarım yönünden de iyi durumdadır. Tarım ve hayvancılıktan elde edilen gelirin milli gelir içindeki payı % 20'dir. Tarım sektöründe çalışanlar tüm çalışan nüfusun % 12'sini oluşturmaktadır. Ancak uluslararası ambargo tarımı olumsuz yönde etkilemiştir.

Para birimi: Irak Dinarı

Kişi başına düşen milli gelir: Körfez Savaşı öncesinde 1950 dolardı.

Sanayi: Irak'ın sanayi kuruluşlarının başında petrol arıtma ve petrokimya tesisleri gelir. Bunun yanı sıra gıda maddesi, meşrubat, sigara, tekstil ürünü, giyim eşyası, mobilya, kâğıt, kimyasal madde, plastik, çimento, tuğla ve diğer inşaat malzemeleri, toprak eşya, madeni eşya ve büro malzemeleri üreten sanayi kuruluşları bulunmaktadır. İmalat sanayisinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 10'dur. Çalışan nüfusun yaklaşık % 11'i sanayi sektöründe iş görmektedir. Buna petrol tesislerinde çalışanlar da dahildir. Uluslararası ambargodan diğer sektörler gibi sanayi sektörü de büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenmiştir.

Vahdet