işgale son

Taliban ve Vehhabilik

Mustafa Özcan
yeniasya gazetesi
Kasım-2001


     Taliban’ın fikri ve dini kökenleri konusunda maalesef Türkiye’de kayda değer bir bilgi yok. Taliban’ın dini fikriyatının bağlı bulunduğu Diyobendilik nedir, ne değildir tam olarak bilinmiyor. Dolayısıyla onları Vehhabilikle veya selefilikle eşit düzeyde tutanlar var. Mesela, Olivier Roy... Bir de Diyobendilerin onanmaz rakipleri ve hasımları olan Brelviler de, zaman zaman benzeri suçlamalarda bulunuyorlar. Peki, hakikat nedir? Gerçekten de Taliban’ın fikir köklerini besleyen Diyobendilik bir harici veya Vehhabi mesleği midir? Bu noktada Taliban’ın Diyobendiliğin kötü bir kopyası veya tatbikatı olduğu söylenebilirse de, aslında Diyobendilik selefelik veya vehhabilik akımlarından oldukça uzak. Karıştırılmayacak kadar farklı. Pakistan ve Hindistan’da Necd selefiliğinin uzantıları, ehl-i hadis olarak anılıyorlar. Genel anlamda herkes ehl-i hadis kabul edilebilirse de onlar ‘bizim mezhebimiz hadistir’ dedikleri için bu isimle anılıyorlar ve imamlara taklidi tasvip etmiyorlar. Ya da muayyen bir mezhebe bağlılıkları yok. Her ne kadar damar olarak Hanbeliliğe bağlı iseler de, metod olarak İbni Teymiyye ve Muhammed Bin Abdulvehhab’ın arkasından gidiyorlar. Onların Hanbelilik yorumunu benimsiyorlar. Dolayısıyla ehl-i hadis kavramı bir pratiğin ifadesinden ziyade bir ekolü karşılıyor. Mezhebi taklidin yerini, doğrudan Kur’an ve hadise ittiba ve içtihadın alması gerektiğini savunuyorlar.

     Diyobendiliğe gelince...Cemaat ve bölük olarak ehl-i sünnet ekolüne tabiler. İtikaden Maturidi tarikatları da daha ziyade Çeşti. Özelde Çeştiye tarikatına mensup olmakla birlikte dört tarikatın hatta bütün tarikatların usulünü birleştiriyorlar. Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretleri gibi. Zaten ehl-i hadis veya selefilikle çatışma ve tartışma noktalarından birisi tasavvuf yanlısı olmaları teşkil etmektedir. Buna rağmen Kabil’de Taliban’ın tarikat tekkelerini kapattığı haberlerinın farklı nedenleri ve boyutu olmalıdır. Fikren de İmam Rabbani’nin takipçilerinden Şah Veliyyullah Dehlevi’ye intisap ediyorlar. Usul de Şeyh Muhammed Kasimi’ye furu da ise Şeyh Raşid Ahmed’e tabiler. Ebu’l Hasan en Nedvi gibi çağdaş alimler ve Nedve ekolünden gelenler Brelvileri tasvip etmedikleri halde, Diyobendi ulemasını taktir ve tebcil etmektedirler. Abdulfettah Ebu Gudde de bu hususta hocası Kevseri gibidir.
***
     Diyobendiler Hindistan’da ve Pakistan’da iki ateş arasında kalmış vaziyettedirler. Bir yanda ehl-i hadis’in saldırıları, diğer yanda da Hanefilik dairesindeki hasımları ve muarızları Brelviler. Brelviler Diyobendi ileri gelenlerini tekfire kadar varan saldırılarda bulunurken ehl-i hadis de onların kökenlerinin bir olduğunu ileri sürüyor ve onlara, ‘ yok birbirinden farkları’ şeklinde yaklaşıyor. Diyobendiler bir bütün olarak selefilik veya vehhabiliğin rumuz ve şuyuhu mesabesindeki İbni Teymiyye ve onun talebesi İbnü’l Kayyim el Cevziyye’den sahalarını istibra ediyorlar. Buna mukabil vahdet-i vücud meşrebinin ileri gelenlerinden Muhyiddin Arabi’yi benimsiyorlar. Muhammed Bin Abdulvehhab’dan fersah fersah uzaklar. Hatta onu ehl-i sünnet Müslümanlara karşı savaş açtı diye her fırsatta yeriyorlar. Hadise ehemmiyet vermekle birlikte bu mezhebi bağlantılarını aşındırmıyor. Bundan dolayı selefiler, Diyobendileri mezhebi görüşlerini teyid maksadıyla hadis ve Kur’an-ı kullanmak ve maniple etmekle itham ediyorlar. Diyobendilerin arasından Enver Şah Keşmiri, Müftü Muhammed Şefi gibi hadis otoriteleri çıkmıştır. Selefiler bile onların hadiste otorite olduklarını inkâr edemiyorlar. Zira bu hakikat, güneş gibi aşikar. Ama hadise bakış usulünde birbirinden ayrılıyorlar. Selefiler kendilerini Kur’an ve sünnet karşısında mutlak görürken Diyobendiler mukayyet görüyorlar. ‘Baş başa bağlı, baş da Kur’an ve hadise bağlı’ diyorlar.

     Hanefi mezhebinin hadis alanındaki kaynaklarına işaret eden İlai’s-Sünen yazarı Zafer Ahmed Osmani de bunlardan bir diğeridir. Diyobendilerin selefi olmaları bir yana, şarkta selefiliğin ve vehhabiliğin tartışmasız en büyük hasmı kabul edilen ve İbni Teymiyye’nin çağdaş en büyük muarızı olan Düzceli Muhammed Zahid el Kevseri’yi imamları kabul ediyorlar. Bundan dolayı selefiler, Diyobendileri Kevseri’ye mal ve nisbet ediyorlar. Aynı ekolden Enver Şah Keşmiri de, Feyzü’l Bari adlı eserinde İbni Teymiyye’nin kelam bahsinde teşbihe yakın bir yerde durduğunu söyler. Dolayısıyla Molla Ömer’in veya Taliban’ın selefilik anlayışına yatkın olduklarını söylemek sıhhatten ari ve kıymetten sakıttır. Bin Ladin’le işbirlikleri ise tarikat geleneğinden kopup gelen Çeçenlerin işbirliğiyle mukayese edilebilir. Selefiler, kendilerini ehl-i tecdit olarak görürken Diyobendileri, ehl-i cumud ve donuklar zümresi olarak nitelendirirler.
Selefiler kendilerine paye çıkarmak için Keşmiri ile İbni Abdulvehhab’ı karşılaştırırlar. Onlara göre Keşmiri, mücerred bir molladır. Ama İbni Abdulvehhab ihya hareketinin lideri ve müceddittir ! Övünç kaynaklarından biri de İbni Abdulvehhab’ın kelam ve mantık uslubundan uzak durmasıdır. Onlar Keşmiri’yi bidata meyletmek ve tasavvuf denizine dalmakla suçlarlar. Hatta Keşmiri’yi zamanın Kevseri’yi olarak yadederler.
***

     Karşılıklı suçlamalardan biri de Diyobendilerin, Vehhabileri Hazreti Peygambere saygısızlıkla suçlamalarıdır. Diyobendiler keşif ve mükaşafe ve tevessüle inanırlar. Bu yönüyle Selefilerden ayrılmaktadırlar. Dolayısıyla Vehhabilere göre, Diyobendiler ehl-i bidat, Brelvilere göre de vehhabi. Diyobendiler de bu yakıştırmalardan dolayı dün bugün şekva halindedirler (Bak : Ed-Diyobendiyye: Tarihuha ve Akaiduha: Seyyid Taliburrahman, Daru’l Kitabi Ve’s-Sünneti-Karaçi, Sh: 23). Tasavvufla şeriatın mezcedilmesini savunan Diyobendiliğin anlayışında üç temel vardır: Ebu Hanife’yi taklid, tasavvuf ilimleriyle birlikte hadise tabi olmak. İbni Arabi’ye musahabet ve muhabbetleri selefilerin muhalefetlerini celbeder. Bizim de yakından müşahade ettiğimiz üzre, son dönemlerini Medine’de bizzat Resulullah’ın huzurunda murakabe ile geçiren Muhammed Zekeriyya Kandahlevi ekolün son önemli muhaddislerindendir. Kandahlevi’nin İbni Arabi sevgisi selefilerin dikkatlerinden kaçmamıştır...Diyobendiler mezhep bağlılığı çerçevesinde Kur’an ve sünnete daha yakın iken muhalif ekol Brelviler ise hurafaye daha yakın ve yatkın bulunuyorlar. Brelvilerin bir özellikleri daha cedelci ve polemikçi olmalarıdır..

mico_tasarım