işgale son

üsame bin ladin
Usame Bin Ladin'in
El-Cezire Televizyonundaki Açıklaması


Allah'ın selamı , rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
Size mesajım , İslam ümmetini hezimete uğratmak için ustaca tezgahlanmış entrikalar ve cihada karşı yürütülen kışkırtma propagandalarıyla ilgilidir. Özelliklede bunlardan bazıları açıkça ortaya çıktıktan sonra.Örneğin "kitle imha silahlarını arama" bahanesiyle,mürtetlerin yardımını ve desteğini alan haçlıların , hilafet yurdu Bağdat'ı işgal etmeleri gibi .Ve yine " Yol Haritası " adıyla "Cenova Barış Girişimi " künyesiyle Mescidi Aksa'yı yıkmaya yönelik hileler, cihadı ve gözümüzün nuru Filistin'imizdeki mücahitlerin kökünü kazımak için yapılan girişimler ve bu yönde planalnmış güçlü teşebbüsler bulunmaktadır . Amerikalıların niyetleri, kendi deyişleriyle " daha hoşgörülü " olmaları için, Müslümanların inançları, metotları ve ahlaklarının değiştirilmesidir.Ve hemen hemen bütün beyanatlarında da aleni olarak bu gerekçe vurgulanmaktadır.

Bahsi geçen ifadelerden de açıkca anlaşılacağı üzere bu savaş dini ve ekonomik bir savaştır.

Irak'ın işgali , Siyonist - Haçlı şer zincirinin halkalarından yalnızca biridir.Daha sonra tüm dünyaya nüfuzlarını ve otoritelerini yaymak için, diğer körfez ülkelerinin işgali ardından gelecektir . Çünkü körfez ve körfez ülkeleri, zengin petrol rezervlerine sahip olmalarından dolayı , büyük devletlerin gözünde dünyayı kontrol altına almanın yegane anahtarları konumundadır.

Ey Müslümanlar , vaziyet çok tehlikeli,durum oldukça vahimdir. Vallahi ben sizlerin dinini ve dünyasını koruma ve kurtarma adına çaba sarf ediyorum. O halde bu karanlık ahvali anlamak, bu zorluk, bela ve illetden nasıl
kurtulacağımızı bulmak için bana kulak verin. Ve yine Allah için kalplerinizi bana açın .

Batının topraklarımızı işgali yeni değil oldukça eskidir . Bizimle onlar arasındaki mücadele , karşı karşıya gelme ve çarpışma yüzyıllar önce başlamıştır ve devam edecektir de. Nitekim Hak ile batıl arasındaki savaş ve mücadele kıyamet gününe kadar sürecektir .

Savaşın tezahürüne dikkat edin .İşgalcilerle diyalogumuz ancak silahlar aracılığıyla olacaktır. İşte bu , bugün ihtiyacımız ve uğrunda çaba sarf etmemiz gereken şey ve onların anladığı dildir [ Tarihe bir bakın ] Geçen yüzyıl[lar]da , İslam ülkelerinin haçlı ordularının işgalinden kurtuluşu ancak Allah yolunda cihad bayrağının kaldırılmasıyla gerçekleşmiştir .

Batı bugün "terörizmle mücadele" bahanesi altında cihadı kötü göstermeye çalışmaktadır.Bununla birlikte [Dünyanın her yerinde] cihad etmek isteyenleri [tutuklamakta ve ]öldürmektedir .Münafıklarda onlara bu girişimlerinde yardım ve destek sağlamaktadırlar. Çünkü batılılar , cihadın onların bütün komplolarını boşa çıkaracak etkin bir güç olduğunu bilmektedirler. İşte [düşmanı ürküten ve eriten] yol [apaçık] cihad yoludur , öyleyse [sizlerde] bu yola tabi olun !

Çünkü biz İslam'dan başka bir niyetle ve ona aykırı bir metodla onları engellemeye çalışırsak, sonumuz atalarımız Gassanilerin[1] sonu gibi olur. Gassanilerin ileri gelenleri [iktidar sevdası ile]y önetici olarak seçilmeyi amaçlardı ve [onların tahta konmuş] bu kişilerine "kral" adı verilirdi. Bu kral Romalıların çıkarlarını ve güvenliğini sağlamak için Arap yarımadasındaki kardeşlerini öldürürdü. İşte yeni Gassanilerin , yani Arap yöneticilerin durumu da böyledir.

Ey İslam ahalisi , eğer onları Kudüs ve Irak'ta işledikleri suçlar yüzünden cezalandırmazsanız ; size [hezimeti bolca olan] darbeler indirirler ,ta ki Mekke ve Medine'yi de elinizden alırlar . Bugün Bağdat, yarın Riyad ve dahası işgal edilir. [Bütün bunların karşısında durabilmek içinse] Allah bize yeter, O ne güzel Vekil'dir [ve yardımcıdır].

Bu devasa tufan nasıl durdurulur ?

Islahatçılardan bazıları , böyle zor zamanlarda halkın ve devletin birleşip tek yumruk haline gelmesinin zorunlu olduğu görüşündedirler . Haçlı - Siyonist saldırıyı defetmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Burada ciddi bir problem ortaya çıkıyor :
" O halde İslam dünyasındaki hükümetler, İslam ümmetini savunmaya ve Amerika ile dostluklarından vazgeçip bu görevi yerine getirmeye hazır mıdır ? "

Onlar ,ülke ve insanların ıslahının ve savunmasının, yöneticilerin kapısından geçtiğini savunmaktadırlar. Ben bu ıslahatçılara şunu demek isterim : "Eğer cihadtan geri kalmanızın bir mazereti varsa; bu sizlere [cihadın karşısına dikilip ]zalimlere bağlı olma zorunluluğu tanımaz. Yahut sizin ve sizin saptırdıklarınızın sorumluluğunu taşıma hakkını beraberinde getirmez. Kendi nefsiniz ve ümmetiniz konusunda Allah'tan korkun . Allah'ın ve dininin , sizin diktatörleri pohpohlamanıza ihtiyacı yoktur .

Araplar , ABD'nin baskısına boyun eğdiler .

Körfez devletleri , Irak askeri kuvvetleri karşısında tüm acizliklerini gösterdiler ve haçlılardan yardım istediler. Bilindiği gibi bunların başını ABD çekmektedir .
Bu devletler ABD'ye nasıl güvendiler ?

Velhasılı bu devletler Amerika'nın yardımını istediler ve aralarında ortak savunma antlaşmaları bulunan bir Arap devletine saldırmak için Amerika'ya destekçi çıktılar. Oysa bu antlaşmalar tamamen ihlal edilmek için[mi?], ABD'nin saldırısından birkaç gün önce Arap Birliği'nde yinelenmişti . Bu onların , ümmetin temel meselelerindeki konumlarının [apaçık] göstergesidir.

Bu sistemler , güç kullanma ve Irak'a saldırı konusunda tavır takınmak için çok fazla tereddüt ettiler .Bazen katılmayı tamamen reddettiler ,bazen de bu durumlarını Birleşmiş Milletler sözleşmesine bağladılar.Sonra ilk tercihlerine geri döndüler. Gerçekte , iştirak etme gereksinimi bu devletlerin yurt içi taleplerine bağlıdır. Bununla birlikte ,sonunda onlar Amerika Birleşik Devletleri'nin baskılarına boyun eğip teslim oldular ve haçlı saldırısına [destek olarak] hava ,kara ve deniz üslerini açtılar. Bunun sonuçlarının en önemlisi insanı İslam'dan çıkaran bir eylem oluşudur .

Saddam'ın tutuklanması onlara göre çok önemli ve tehlikelidir. Endişe ettikleri ve korktukları şey, diktatörlük rejimlerinin dışarıdan gelen silahlı güçlerce devrilebilirliğinin kapısı aralanmasıdır. Özellikle de Amerika Birleşik Devletlerinin Saddam'a, birinci körfez savaşını İran'a karşı açmasını emretmesi ve Saddam'ın bunu reddinin ardından, eski arkadaşlarının ihanet ve ABD ile işbirliği yapılarak yakalanmasına şahid olduktan sonra. Ve görülüyor ki savaş her şeyi tüketti ve bölgeyi bugüne kadar görülmemiş bir karışıklık içerisine soktu.

Onlar sıranın kendilerine geldiğinin farkındalar . Saldırıya karşı durma kararı alamıyorlar , ayrıca onların bakış açısına göre bunun için yeterli maddi kaynaklara da sahip değiller . Gerçekten de uzun zaman önce taahhütler ve gizli belgeleri imzalamaya mecbur edildiklerinde , büyük askeri güçler oluşturmaları engellendi.

Kısaca yukarıda değinilen işlere inançla devam eden yöneticilerden bazıları ülkelerini savunmaya güç yetiremezler.Bütün bunlara inanıyorsa ve defalarca bunu yapmışsa , bu ülkeyi nasıl savunabilir ?!

Müslümanlara karşı kafirlere yardım etme ilkesine inanan, ve Müslümanların düşmanlarının güven içerisinde yaşamaları için, kardeşlerinin kanlarının akmasına müsaade eden , namuslarının kirletilmesine ve malların gaspedilmesine izin verenler ; aslen kardeşlerini sevdiklerini ancak böyle bir tercihe zorlandıklarını açıklamalıdırlar . Şüphesiz ki bu zorlanma ( ikrah ) şeri olarak kabul görmez . Gerçekte onlar aynı ilkeyi diğer körfez devletlerine karşı takınmalıdırlar .

Kralların eski ve yeni tarihlerini okuyanlar ve anlayanlar ,Allah'ın merhamet ettikleri müstesna, onların bu tavizlerden daha fazlasını verebileceğini bilir ve görür.

Muhakkak ki yöneticiler , ülkelerinin çocuklarına, sürgün ederek , hapislere tıkarak , yalan ve iftiralarının peşi ardı Müslümanları tekfir ettiklerini söyleyip,onlara Haricilikle itham ederek ve bir kısmını da yargısız infazlarla katlederek, ihanet etmişlerdir.Onlardan bir çoğu bu liderlerin ihanet meyvaları olarak öldürülmüşlerdir . Bütün bunlar mayıs 2003 yılında Riyad'ta gerçekleştirilen patlamalardan önce cereyan etmiştir.

Müslümanlara karşı gerçekleştirilen bu hamle , bazı insanların Amerika'nın hoşnutluğunu kazanma umutları ile emirine amade olmasıyla gerçekleşti.
Yukarıda anlatılanlara dayanarak şunu söyleyebiliriz : Genel olarak bölge için , özel olarak ta Arap yarımadası için gerçek tehlikenin boyutları gün ışığına çıkmıştır.Yöneticilerin İslam dinini yürürlüğe koymak ve Müslümanları korumak için ehil olmadıkları artık ayan beyan ortadadır. Gerçekler ve kanıtlar, onların ümmet ve din düşmanlarının planlarını uyguladıklarını , ülkeleri ve insanları yüzüstü bıraktıklarını göstermiştir . Şimdi , yöneticilerin durumu ve bildiğimiz kadarıyla onların yürüttükleri siyaseti gözden geçirme vaktidir.Ve tabi olarak öne çıkan durum,onların arzu ve şehvetlerinin kıskacında, şahsi çıkarları peşinde koştuklarıdır.Ve yine bu kimselerin haçlılara bağlılıkları doğrultusunda, onların direktifleriyle hareket ettikleri aşikardır. Kusur ekonomik ve kişisel bir kusur değildir , aksine kusur metodun temelinde vardır . Kusur çok açıktır , habis inançlar ve yıkıcı kuralların hayatın alanlarından çoğuna yayılmasıyla meydana gelmiştir.Çünkü mutlak egemenlik ve itaat Allah'ın dinine değil yöneticiye gösterilmektedir .

Diğer [İslam olan]ülkelerde parlamento ve demokrasi kisvesi kullanılmaktadır. Bu sebepledir ki İslam ülkelerinin çoğu, tüm hayata yayılmış olan dini ve dünyevi büyük bozgunculuktan nasibini almıştır.Bu perişan durum başımıza belli ki,İslam dinini doğru ve kapsamlı anlayamadığımız için geldi . Çoğumuz İslam'ı namaz ve oruç gibi ibadetlerin yapılması olarak anlamaktadır.Bu ibadetlerin öneminin büyüklüğüne rağmen,İslam dini bunlarla sınırlı olmayıp,bütünsel anlamda kişiler-yöneticiler-Aydınlar ve dahasını bunların hareketlerinin vurulması gereken ölçü olduğu gibi,ekonomik,askeri ve siyasi meseler gibi hayatın her yönünü ve bütün meselelerini kapsamaktadır. Yine yöneticilerle [ve onlara karşı] olan muamelelerimizin nasıl olacağını [Allah'ın ayetleri]bize bildirmektedir . Bu yüzden , çözümün Allah'ın yüzyıllar boyunca kendisiyle bize [ikram ve] yardımda bulunduğu, Kuran'ı Kerim'de olduğu aşikardır.[Allah nice milletleri ona bağlılığından dolayı yüceltmiş, nicelerini de ona ihanetinden dolayı alçaltmıştır.]Çözüm Allah'ın dinine sımsıkı sarılmaktır. Açık olan odur ki O'nun hükümlerini uygulayan,cihad sancağını yükselten güçlü ve güvenilir liderlere ihtiyac vardır[Allah o günde yardım ettiği gibi bu günde o kimseleri kullar arasından seçip,yardımıyla destekler.]

Bu gidişattan rahatsız olan ve endişelenen sağ duyulu alimlerin , halkı tarafından itaat edilen liderlerin , ileri gelen makam sahiplerinin,tüccarlardan samimi insanların, baskıcı rejimlerin gölgesinden uzakta güvenli bir yerde bir araya gelip Ehlul-hal vel-akd (şura meclisi) için bir meclis meydana getirmeleri gereklidir. Bu tür rejimler meşrutiyetini kaybettikleri için onların bıraktığı boşluğu doldurmak amacıyla böyle bir konsey oluşturulmasına kuvvetle ihtiyac vardır. Zira imam (lider) seçmek ümmetin hakkıdır. Ümmet, İmam doğru yoldan saparsa onu doğruya iletmek, dinden dönme ve ihanet gibi durumlarda onu görevinden alma hakkına da sahiptir . Bu geçici meclis, Allah'ın izniyle durum düzelene kadar, dinin izin verdiği zorunluluk halleri dışında mümkün olduğunca az sayıdaki personelden oluşmalıdır . Durum düzeldiğinde şahısların sayısı arttırılmalıdır . Bu meclisin benimseyeceği yol Allah'ın kitabı ve peygamberin (s .a .v.) sünneti olmalıdır.Bu zor aşamada Müslümanları önemli ve öncelikli meselelere yönlendirmeli ,onları güvenli yerlere götürmelidirler. Öncelikleri ise kelimeyi tevhid altında birleşme ; İslam'ı , Müslümanları , onların topraklarını müdafaa etme, Irak'ta başlayan ve kimsenin nerede biteceğini bilmediği saldırıları püskürtmek için hazırlanmak olmalıdır .

Allah bize yeter , O ne güzel Vekil'dir ( yardımcıdır ) .

Usame Bin Laden
Zilkade 1424
Dipnotlar:[1]Pers imparatorluğunun Güney batısında yaşamış Arap halkı .

24,01,2004 El-cezire- cihad.net

mico_tasarım