MÜCEDDİDE İTİRAZ EDİNCE
"-Sabah
namazında cemaatin
beklediği muarızın (karşı gelen) şiddetli hasta olduğu haberi duyuldu.
Ziyaretçi-
ler, sırtında simsiyah kamçı izlerinden muzdarip (acı çeken) bulunduğunu,
geceki vurulan kamçıların ciğerlerine kadar tesir etmiş olduğunu hayretler
içinde müşahede ettiler. (gördüler, seyrettiler)."
"BİR Hadis-i
Şerifde haber verildiğine göre, Allah
Celle ve Âlâ (şanı yüce ve çok yüksek) , her yüz sene başında bir Müceddid
(yenileyen) gönderir ve bu Müceddid, o günün müslümanlarının ihtiyacına göre
hareketini tanzim eder (düzenler) ; zayıflayan dini bağları takviye etmek (kuvvatlendirmek)
, gafilleşen halk topluluğunu
dikkate ve şuura (bilince) kavuşturmak gibi vazifesini yapa-
rak halkın muhtaç olduğu dini cereyanı (akımı) teessüs ettirdikten
(kurduktan) sonra hizmetinin mükâfatına kavuşmak için kendisi huzur-u
ilâhiye (ilahi huzura) gider, fakat dâvâsını geride yetiştirdiği imanlı
mücahidler devam ettirirler.
İşte İmam-ı Gazali bu müceddidlerden biridir. "İhya-ül-Ulûm"u
bugün dahi büyük bir takdirle okunmaktadır. Ancak her müceddidin karşısında
birkaç mûterizin (itirazcı - muhalif) bulunması öteden beri âdet olduğundan,
Gazâli'nin, bu itirazcılarının içinde biri vardı ki, zehir zemberekti
doğrusu. Gazali'nin en büyük ve en kıymetli eseri olan "İhya-ül Ulum'u" ,
değil okumak; evinde, kütüphanesinde dahi bulundurmanın büyük günah olduğunu
iddia ediyor, içinde "Resul-i Ekrem'in
sünnetine aykırı hükümler var diye diretiyordu. Hattâ bu iddiasına o günkü
halkı da inandırmış olacak ki, kucak kucak toplattırdığı İhya-ül Ulum ları
bir odaya depo ettirmek imkânını dahi bulmuştu. Artık muhitte (çevrede) tek
İhya-ül Ulüm kalmadığına kani olunca, bir gece yatsı namazından sonra
cemaate kararını açıkladı:
- Yarın sabah namazına erken geliniz, hep birlikte kitapların
bulunduğu depoya gidecek ve içinde sünnete muhalif (aykırı) hükümlerle
halkı dalâlete (sapıklığa) sevkeden bu bid'at (sonradan türemiş) dolu
eserleri yakacağız.
Muhitin âlimi olarak tanınan bu zat, şimdiye kadar halk
üzerinde kazandığı itibarına dayanarak tasavvurunu (düşüncelerini)
gerçekleştinnek üzere geldiği evinde, kitapları nasıl yakacağını düşünerek
uyukladı. Az mı uyudu, çok mu uyudu; girdiği rüya âleminde Nur yüzlü iki
genç gelerek :
"- Biz Resülüllah'ın jandarmasıyız, seni götürmeye geldik, gitmemekte ısrar
edersen zorla götüreceğiz, kalk bakalım," dediler.
İtiraza zaman birakmadan da apar topar mescide getirdiler.
Bir de ne görsün! Bakar ki, mihrabda (İmamın namaz kıldırdığı yer)
Resulüllah (Allah'ın elçisi) (A.S) Efendimiz iki yanında Ebubekir, Ömer,
Osman, Ali (R.A) oturmuşlar, karşılarında İmam-ı Gazali ile konuşuyorlar.
Birden şaşıran muarızı da yanlarına çağırıyorlar .
İmam-ı Gazali Hazretleri elindeki "İhya-ül Ulüm"u
Resülüllah'a uzatarak şöyle konuşuyor :
- Yâ Resülallah, bu İhya-ül Ulüm'u âcizane ben yazdım ve içinde
sünnetinize aykırı bir ifadede bulunmadım sanıyorum; bu kardeşimiz ise
İhya-ül Ulûm' da Resülüllahın Sünnetine aykırı hükümler var, diye etrafta
şâyi etti (etrafa yaydı) ; halkın gece - gündüz okuyup istifade ettiği
eserleri bir odaya depo ettirerek yarın sabah yakmaya karar verdi. Lütfen
bir nazar buyurun (bakın) , Sünnetinize aykıra, yanlış bir ifade
kullanmışsam tashih buyurun (düzeltin) ; ben de yaptığım hatadan dolayı
tövbe istiğfar (Af dileyeyim) edeyim.
Bu sözlerden sonra Gazali şöyle devam ediyor :
- Eğer sünnetinize uymayan yanlış bir ifade yoksa, bu kardeşimizden
dâvâcıyım, iftira edenlere vurulan dayağın buna da vurulmasını istiyorum.
İhya-ül Ulum u şöyle bir gözden geçiren Resulüllah, Ebubekir e, o da
diğerlerine vererek hepsi de tetkik ettiler ve Sünnete aykırı hüküm
bulunmadığına karar verdiler. Bu durumda müfteri (iftiracı) olduğu sabit
olan muterize dayak vurmak üzere ayağa kalkan Hazret-i Ömer, birkaç kırbaç
vurduktan sonra Ebubekir'in (R.A.) şöyle bir teklifi ile karşılaştılar:
- Yâ Resulallah, gerçi bu kardeşimiz kitapta olmayan bir hatanın varlığını
iddia etmişse de, maksadı yine Sünnetinizi korumaktır, niyeti doğrudur,
izin verirseniz bu kadarı kâfidir, affedelim. Efendimiz kendisine ait olan
hakkını helâl ettiği-
ni, gerisini Gazali'nin bileceğini ifade ettiler. Gazalinin de muvafakati
(uygun görmesi) üzerine Hazret-i Ömer'in (R.A.)
elinden kurtulan ve cüz'i (az) ilmine güvenerek bir müced-
didi itham eden muarız mescidden çıkıp gitti.
Sabah namazında cemaatın beklediği muarızın şiddetli hasta olduğu haberi
duyuldu. Ziyaretçiler sırtında simsiyah kamçı izlerinden muzdarip
bulunduğunu, geceki vurulan kamçıların ciğerlerine kadar tesir etmiş
olduğunu hayretler içersinde müşahede ettiler.
Sıhhatine kavuştuktan sonra tevbe istiğfar ederek, "İhya-ül Ulum"u okumaya
başlayan Hoca Efendi, bu vâdide o kadar ilerledi ki, kısa zamanda İhyaül
Ulum'a şerhler, haşiyeler (açıklama - dipnot) yazacak kadar yükseldi. Bu
hikayesini de yazdığı eserlerine kaydeyledi. Bir rivayete göre, âhir
ömründe (ömrünün sonunDA) kamçı izleri yeniden açıldığından, " vefatı,
Müceddide itirazı yüzünden, yediği kamçılar sebebi ile oldu " dediler.
Ahmed ŞAHİN
Tarihin Şeref Levhaları'ndan
miço |