HENDEK SAVAŞINDAN İBRETLER


" Resulüllah Efendimiz Ebu
Süfyan'a hitaben :
- Bir gün olacak ki üzeri-
ne yemin ettiğin Lat'ı, Uzza'yı,
Hübel'i parça parça ettiğimi göz-
lerinle göreceksin...' diyordu. O-
nun bu işareti, Fetih senesinde
gerçekleşmiş, putlar parça par-
ça olmuştu."


  "HİCRET'in beşinci senesinde Mekke müşrikleri
civardaki Yahudilerle birleşerek Medine-i Münevvere
(Nurlu Medine şehri) üzerine on bin kişilik bir küfür
ordusu ile yürüdüler.

Yolda Beni Gatafan gibi birtakım Yahudi kabileleri de
bu küfür ordusuna katıldığı için, sayıları on bini bile
geçen Mekke müşrikleri bir hamlede Medine Müslü-
manlarını yutacakları inancı içinde kumlu çölde to-
zu dumana katarak âdeta uçarcasına yol alıyorlardı.
On bin kişilik müşrik ordusunun hücumuna mu-
kabeleyi düşünen Resul-i Ekrem Efendimiz ise Sel-
man-ı Farisi'nin teklifi üzerine Medine-i Münevvere
etrafında 27 gün süren bir hendek açtırma faaliyeti-
ne girmiş, üç bin kişilik Ashabı ile on bin kişilik kü-
für ordusuna buradan karşı koymaya hazırlanmıştı.

Nihayet küfür ordusu, vaktiyle bir harbi lehlerine ne-
ticelendirdikleri Uhud civarındaki sahrada toplandı,
sonra da hendeğin iç tarafındaki Sahabe çadırlarının
karşısında kuvvetini taksim ederek büyük bir şıma-
rıklık içinde yerlerini alıp karargah kurdular. Bu sı-
rada Beni Gatafan Yahudilerinden biri Müslümanların
bu güç durumundan istifade etmeyi düşünerek hu-
zur-u Risalete (peygamberin yanına) girip:
«- Medine hurmalıklarının yarısı kendisine ve-
rilirse müşrik ordusundan ayrılacağını teklif ediyor-
du. Tam o anda içeriye ÜSEYYİD Bin HUDAYR girdi.
Yahudinin kibir ve azamet içinde ayaklarını uzatarak
oturduğunu görünce:
"- Ey tilki gözlü herif, ayağını topla ve edebinle
otur. Eğer Resulullah'ın huzurunda hürmet hislerim
mani olmasa, sırtındaki şu kürkü elimdeki mızrağım-
la delik deşik ederdim" damesi üzerine Yahudi kalkıp
gitti ve Müslümanlar aleyhinde faaliyetine hız verdi...

Gündüzün hendek etrafında teke tek vuruşmalar
oluyor, geceleri de Ashab sabahlara kadar nöbet bek-
liyorlardı. Medine Müslümanlarının karşısında ittifak
etmiş ne kadar Yahudi kabilesi varsa hemen hepsi
Mekke Müşrikleriııi teşçi ederek (cesaretlendirerek):
«- Biz varken daha ne güne duruyorsunuz? di-
yorlardı.

Müşrikleri kuvvet yolu ile yenmek güçleştiği gün
elbette teslim olmak gerekmezdi. İslam siyaseti, harb
hilesi gerekirdi. Bu sırada Beni Gatafan kabilesinden
gizli Müslüman olmuş Naim geldi.
"- Ya Resulallah benim Müslüman olduğumdan
Yahudi ve müşriklerin haberleri yoktur; şu cihad'ın-
da sana yardımcı olmak istiyorum, harb hilesi yapa-
biIir miyim? " dedi.
Rasul-i Ekrem Efendimiz:
"- Ey Naim! Harb bir hileden ibarettir; ne ister-
sen onu yap! " buyurdular. Peygamberin iznini aldıktan
sonra şimdi iş Naim'e düşmüştü. Öteden beri dostu
bulunduğu Beni Kurayza kabilesine gitti. Kısa bir mu-
kaddimeden sonra sözlerine şöyle devam etti :
«- Siz Muhammed'le (A.S.) savaşmak
için buraya kadar gelmiş olan Beni Gatafan ile beraber
müşriklere yardım ediyorsunuz. Ya bunlar harbi ka-
zanamazlarsa ne olur? Bunlar kaçap Mekke civarın-
daki memleketlerine gider; ya siz? Sizin vatanınız bu-
rada? Müslümanlardan kendinizi nasıl kurtaracaksı-
nız?»

Beni Kurayzalılar hep bir ağızdan:
"- Doğru söylüyorsun ya Naim, çare nedir? " de-
diler.
Naim bunlara şu aklı verdi:
"- Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinden bir
kaçını kaçmayacaklarına inanmanız için yanınızda
rehin olarak isteyiniz. Ta ki sizi bırakıp da kaçmasın-
lar."

Gizli Müslüman Naim bu fikri Beni Kurayzalıla-
ra kabul ettirdikten sonra, oradan savuşarak, Mek-
kelilerin yanına geldi. Kureyşin ileri gelenlerini top-
layarak dedi ki:
«- Ben sizin en yakın dostunuz ve Müslümanla-
rın pek şiddetli düşmanıyım. Beni Kurayza Yahudile-
rinin Müslümanlarla işbirliği yaparak size ihanette
bulunduklarını duydum. Güya sizden rehin alacak ve
gizlice anlaştıkları Müslümanlara vereceklermiş. On-
lar rehin istemeye gelince sakın vermeyin! Beni de
kimseye söylemeyin."

Naim bu sefer de Beni Gatafan kabilesine gitti, on-
lara da Beni Kurayza'nın Müslümanlarla gizli anlaş-
ma yaparak kendilerinden rehin isteyeceklerini, ver-
memelerini tenbih etti.

Sonra Beni Kurayzalılar, müşriklerle Beni Gata-
fan'dan rehin istediler. Bu teklifi duyan müşrikler
"Naim haklı imiş." diyerek rehin vermediler. Verme-
dikleri için de Beni Kurayza "Eski dostumuz Naim
doğru söylemiş, müşrikler bizi bırakarak kaçıp gide-
cekler!" diyerek Kureyşlileri desteklemeyeceklerini
söylediler. Bunun üzerine küffar (kafirler) cephesinde
bozgun başladı, gizli Müslüman Naim tek başına bunların
içine büyük bir korku salmış oldu. Bu sırada çıkan bir
kasırga ve fırtınanın yardımı ile küffar ordusu bun-
ca gurur ve debdebe ile geldikleri Medine'den gizlice
on bin kişilik ordusunu çekerek kaçmak zorunda kal-
dı. Bu zaferin kahramanlarından biri şüphesiz ki giz-
li Müslüman Naim öldü. Düşmanı kendi içinden yık-
maya muvaffak olduğu için on bin kişilik küfür or-
dusunu on beş günlük muhasaradan (kuşatmadan) sonra
gerisin geriye çevirdi. Sonraları küffar ordusunun
o günkü başkumandanı; Resül-i Ekrem'e gönderdiği
bir mektubunda bu İslam siyasetinden yana yakıla
bahsederek şöyle diyordu:
"Lat ve Uzza ile Asaf, Naile putlarına yemin ede-
rim ki, böyle azim (büyük) bir ordu ile üzerinize
gelmekten maksadımız sizi teslim almadıkça geri
dönmemekti. Fakat sen bir hendek çıkardın karşımıza
ki, Arap böyle şeyleri bilmez. Onların bildiği kargı
ve kılınçların gölgesidir. Benden Uhud günü gibi
bir gün alacağın olsun.

"Harb hileden ibarettir." Hadis-i Şerifinin tatbiki
ile mağlub olan Ebu Süfyan'ın bu itiraf, tehdit dolu
mektubuna Resül-i Ekrem Efendimizin cevabı şöyle
oldu:
"- Allah'ın adıyla,
Allah'ın Peygamberi Muhammed'den (S.A) Sahar bin Harbe : Mektubun bana geldi: Şeytan seni Cenab-ı Hakk'a karşı mağrur etmiştir. Bizi teslim almadıkça dönmemek niyetine Cenab-ı Hak seni muvaffak etmez. Hak Teala hüsn-ü akibeti
(güzel sonu) bize verecektir. Bir gün olacak ki, üzerine yemin ettiğin Lat'ı, Uzza'yı, Hübel'i parça parça ettiğimi gözlerinle göreceksin, ey Galib oğullarının sefihi! "

Nitekim Şanlı Peygamberin işareti, Fetih sene-
sinde gerçekleşmiş; putlar parça parça olmuştur."



Ahmed ŞAHİN
Tarihin Şeref Levhaları'ndan

m
iço