DİNDARIN, SAVAŞTAKİ ŞECAAT VE ATILGANLIĞI.


mücahit
"Bir gece sabaha karşı, Medine kabristanından tekbir alarak şehre giren beş kişilik Fedaî grubunu Medineli Müslümanlar tebrik için sıraya dizilmişler; İslâmın azılı bir düşmanını susturmak için hayatlarını ortaya koyan bu aziz gazileri kutlamak için yollara dökülmüşlerdi."

  NURU ile bütün cihanı aydınlatmakta olan islâm
güneşinin ziyasından yarasalar gibi korkarak onu
balçıkla sıvamak isteyenlerin en başında Ebu Cehil'-
in geldiğini hepiniz bilirsiniz. Ancak, her devirde ol-
duğu gibi o gün de bu muannid kafir Ebu Cehil yalnız
değildi. Yanında kendi kafadarı bir de Kab bin Eşref
vardı ki, İslamın ve Resul-i Ekrem Efendimizin şedid
ve müfteri bir düşmanı idi. Söylediği şiirlerini pana-
yırdaki hitabelerini ve nihayet kabile reisleriyle olan
muhaverelerini tamamen İslamın aleyhine tahsis et-
miş, Fahr-i Kainat Efendimize en adi iftiraları isnad
etmekten bir an olsun hicab (utanç) duymamıştı.

İslamı kabule müsait bir kimse; bu Kab bin Eş-
ref kafirinin iftiraları ile karşılaşınca Müslüman ol-
maktan vazgeçiyor, fasih ve beliğ bir ifade kudreti-
ne sahip olan bu müfteri (iftiracı), Peygamber ve onun aziz
ashabına karşı ortaya attığı yalanlarını kendisi gibi
müşrik adamlarına tasdik ettirmek suretiyle İslam ve
Resul-i Ekrem Hazretleri aleyhindeki müthiş iftira fa-
aliyetine durmadan devam ediyordu.

Adeta tek başına Mekke müşriklerinin lideri ola-
rak küfrün müdafaasını tamamen iftira ve isnadlar-
la yürütmeyi şiar (adet) edinen bu herif hakkında Resul-i
Ekrem Hazretleri :
-- Bu müfteriyi susturacak bir fedâi yok mu?
buyurdular. Allah'ın Resulünün ağızlarından çıkan bu
cümle henüz tamamlanmadan Muhammed bin Mesle-
me yerinden fırladı ve :
- Ya Resülailah, bu azılı İslam düşmanını sus-
turmak için kendimi fedaya hazırım... dedi ve bunu
elde etmek için harb hilesini tatbik etmenin caiz olup
olmayacağını sordu.
Fahri Kâinat Efendimiz :
_- Onu zararsız hale getirmek için hatırına ge-
leni söyle ve yap, bundan dolayı sana bir şey lâzım
gelmez- buyurdular.

Muhammed bin Mesleme hemen kılıncını kuşa-
tıp; okunu, yayını hazırlarken Ashab-ı Kiramdan
Ebu Naile, Abbas, Haris ve Abes'in de kendisine ilti-
hak (katılmak) için geldiklerini gördü... Böylece beş
İslam fedaisi bir sürü etraf ve etbâı (adamları) bulunan
azılı kafir Kab bin Eşref'in fitnesine son vermek üzere
yola çıktılar. Geceleri kumlu çöllerde yürüyor, gündüzleri
hurmalıklarda saklanıyorlardı.

Nihayet Kab'ın icrayı faaliyet ettiği kalenin bu-
lunduğu mıntıkaya geldiklerini anlayınca ilk işleri
onun evini öğrenmek oldu. Ebu Naile arkadaşlarını
biraz ötede bırakarak evin kapısından Kab'ı çağırdı
ve onu şüpheye düşürmeden hemen söze başladı:
- Muhammed'in şehrimize hicreti bizim için felaket oldu.
Bütün kabileler bize düşman kesildiler, nerede rast
gelseler bize hücum ediyorlar. Hem de Müslüman olduğumuz
günden beri fakr-u zaruret içindeyiz.

Bu sözler İslâm'ın azılı düşmanı Kâb'm çok hoşuna gitmişti.

- Ben size böyle olacağını haber vermedim mi?
dedi ve ilâve etti :
- Ne duruyorsunuz, isyan etseniz ya?

Ebu Naile :
- İsyan edeceğiz ama, şu anda çoluk çocuk açlık ve
sefalet içindeyiz; sen bize biraz erzak yardımın-
da bulun. dedi.

Bu teklifi, kendinden daha şedid (şiddetli) bir İslâm düş-
manı olan karısı ile görüşmek üzere içeriye giren Kab'-
ın ayrılışından bil-istifade (istifadeyle) Ebu Nâile
arkadaşlarına durumu haber vererek evin etrafını sardırdı.
Karısı muvafakat etmemişti (uygun görmemişti) ama, Kab'ın
böylesi kundakçılık her zamanki işlerindendi; onun lafına
bakmadan dışarı çıktı ve Ebu N'aile ile, Müslüman-
lar arasına nasıl ayrılık atacağını müzakereye baş-
ladı.

- İsyan etseniz ya? Daha ne duruyorsunuz?
diye sık sık ikazlarda bulunuyordu. Ebu Naile :
- Bu çok ciddi mes'eleyi burada sokakların
arasında değil de, şöyle tenha bir yerde konuşalım.

diyerek ay ışığında koluna girip kabile evlerinin tü-
kendiği harman yerine kadar konuşa konuşa götür-
dü. Daha evvel vereceği erzaka mukabil Ebu Naile'-
nin silahını rehin olarak evine bıraktırdığından ken-
disinden gayet emin olan şedid İslam düşmanı, yeni
yeni planlardan bahsediyor, Kâinatın Efendisi hak-
kında aynı iftira ve isnadlarını tekrarlıyordu. Resül-i
Ekrem hakkındaki ağır isnadların tekrarına daha
fazla tahammül edemeyen Muhammed bin Mesleme
nihayet meydana çıktı ve üzerinde Kelime-i Şehadet
yazılı kılıncını Ebu Cehil yapılı, azılı İslâm düşma-
nının ensesine indirdi. Bu sırada gecenin sükunetini
ihlâleden (bozan) derin bir çığlık kopmuştu. Bir anda evle-
rin pencerelerinden ışıklar görünmüş, Reisleri Kab
bin Eşref'in öldürüldüğünü anlayan bütün kabile, pür
(tam) silâh hadise yerine koşmuşlardı.

Ashab-ı Kiram için asıl mes'ele şimdi başlamıştı.
O âna gelinceye kadar Allah'ın Resulü ve Kitabı hak-
kında bir iftira makinesi halinde durmadan işleyen
o koca kafayı kılınçlarının ucuna taktılar ve ay ışı-
ğında çöle doğru açıldılar.

Hâlen çocuklarını diri diri çukurlara gömecek
kadar vahşet ve dalâlette olan müşrikler ise, izlerin
ne tarafa gittiğini tesbit etmek için araştırırlarken,
ansızın çıkan bir kum tipisi her tarafı allak bullak
ettiği için şaşırıp kaldılar.

Bir gece sabaha karşı Medine kabristanından tek-
bir alarak şehre giren beş kişilik fedai grubunu ise,
Medine Müslümanları tebrik için sıraya dizilmişler,
İslâmın bu azılı düşmanının susturulmasında hayat-
larını ortaya koymaktan çekinmeyen bu aziz gazilerin
zaferini tes'id (kutlama) maksadıyla yollara dökülmüşlerdi.

Resul-i Ekrem Hazretlerinin derin iltifatlarına
nail olan İslâm fedai grubunun, Hicretin üçüncü se-
nesi iptidasında (başlarında) Medine'ye getirdikleri ilk
İslâm düşmanının başı idi bu... Böylece kendilerini dağlardan
dahi kavi (kuvvatli) zanneden azılı İslâm düşmanları, İslâm fe-
dailerinin bu türlü cansiperâne çalışmaları ile zarar-
sız hale getirilerek, canları Cehenneme yuvarlandı.
Darısı asrımızdaki Ebu Cehillerin başına!"




Ahmed ŞAHİN
Tarihin Şeref Levhaları'ndan
m
iço