İSLAM FEDAİLERİ NASIL ÇALIŞTILAR ?

mücahit
"Sabah, güneş kale duvarları  üzerinden ışıklarını saçarken, kapı açıldı. İşçiler bağlara gitmek üzere yollara döküldüler. Aralarında şöyle konuşuyorlardı:
- Bu gece İslâm fedâileri, liderimiz Ebu Rafi'nin evine baskın yaparak onu öldürdükten sonra kaçıp gitmişler.."


  İSLAM'IN ilk intişar (yayılma) günlerinde düşmanlıklarını
aleni olarak ortaya koymaktan çekinmeyen müşrik-
ler, Hicretin üçüncü senesinden itibaren faaliyetlerini
gizlemeye, Müslümanları imha planlarını perde arka-
sından yürütmeye başladılar. İslama düşman teşki-
latlar kurup, sinsi faaliyetleri organize edenlerin ba-
şında, Hayber yakınındaki bir hisarda (kalede) yerleşmiş bu-
lunan Ebu Rafi gelmekteydi.

Bulunduğu mıntıkanın en zengini olarak bilinen
Ebu Rafi, civardaki müşriklerin silah ve erzak ihti-
yaçlarını karşılıyor, el altından azılı İslam düşman-
larına verdiği paralarla din düşmanlığını körüklü-
yordu.

Ebu Rafanin işi bununla da bitmiyordu. Pana-
yırlarda iyi nutuk çekenleri, toplantılarda tesirli şiir
söyleyerek dinleyenleri aldatmasını bilenleri, halkın
içine sızarak casusluk yapmakla meşhur olanları hep
arayıp buluyor ve onlarla dostluk kuruyordu. Hat- .
ta bunlara istedikleri kadar para veriyor, Resül-i Ek-
rem aleyhine şiirler söyletip, panayırlarda İslamı zem-
meden (kötüleyen) nutuklar çektiriyor ve Müslümanların iç işlerini casusluk için casuslar gönderiyordu.

Bütün bunları büyük bir gizlilik içinde yürüten
Ebu Rafi, bu uğurda harcadığı paranın büyük bir ye-
kün tutuşundan üzülmek şöyle dursun, derin sevinç
duyuyordu. "Daha falan ve filânın da başını kopart-
tıracağım" diyerek, ileri gelen İslam mücahidlerini de
öldüreceğini, göğsünü şişire şişire söylüyordu. Müs-
lümanlar bu münafık Ebu Râfiden epey ziyan gör-
müşlerdi.

Nihayet Ashab-ı Kiram'dan Abdullah bin Atik,
Abdullah bin Utbe, Abdullah bin Enis ve Ebu Katade
bu münafık'ın mel'anetinden kurtulmak ve gizli faa-
liyetlerine bir son vermek için, aralarında müşavere.
ederek beş kişilik fedai mangası halinde yola çıktı-
lar. Kararları kat'i idi... Kendilerini fedâ edecekler,
fakat bu azılı İslam düşmanına haddini bildirip inti-
kam alacaklardı.

Güneş batarken Ebu Rafi'nin oturduğu kal'anın
yakınına yetişen fedailer, saklandıkları yerden içeri
girmenin çaresini düşünmeye başladılar. Bu sırada
merada çalışmaktan dönen Yahudi işçileri kafadan
içeri giriyorlardı.

Abdullah bin Atik, hurma ağacının dibindeki ça-
lılıkta duran arkadaşlarına :
- Siz burada durun, ben bir kolayıııı bulup içe-
ri gireceğim, diyerek kal'anın kapısına doğru yürü-
dü; yaklaşınca da kaza-yı hacet ediyormuşcasına etek-
lerine bürünerek çömeldi.

Herkes içeri girmiş, kapıcı da beklemekten usan-
mıştı :

- Ey. Allah'ın kulu, gireceksen gir, yoksa dışa-
rıda kalırsuı; ben kapıları kilitleyeceğim, diye bağı-
rarak kale kapısının arkasına girip kapıyı itmeye
başladı.

Abdullah bin Atik bundan ötesini şöyle anlatıyor:
- Hemen çömeldiğim yerden kalkarak hızla içe-
ri girip bir köşeye. sakIandım. Dışarıda kimsenin kal-
madığına kani olan kapıcı da kapıları kapayıp kilidini
arkasında bir çiviye asarak meskenine çekildi. Orta-
lık iyice kararıp herkes uyuyuncaya kadar bekledim;
sonra kalkıp kapının kilidini açıp hazırladım. Yavaş
yavaş kalenin içinde gezerek tarif edildiği şekilde,
Ebu Rafi'nin evini buldum. Masalcının birine söyletti-
ği hikaye bittiği için, o da artık istirahate çekiliyordu.
Yavaş yavaş basamaklardan çıkıp yattığı odadan içe-
ri girdim. Uyumuşlardı. Fakat karanlıkta nerede yat-
tığını bilmediğim için :
- Ebu Rafi! diye seslendim.
- Kimsin? diye cevap verdi.
Sesin geldiği tarafa bütün kuvvetimle bir kılınç
indirdim. Hemen sesimin tonunu değiştirerek :
- Ebu Râfi, kiminle konuşuyorsun? dedim.
O da cevaben :
- Evde yabancı biri var, kılmçla beni wrduu
dedi.
Bu sefer, kılıncımın hedefini bulduğunu anlaya-
rak hemen taş basamaklardan inmeye başladım, ka-
ranlıkta nereye vurdu isem, ayağımın yaralandığını
gördüm, aşağıda gömleğimi yırtıp yarayı sardıktan
sonra ay ışığından istifade ile kapıdan dışarı çıka-
bildim.

Arkadaşlârım merakla beklemekteydiler, vaziyeti
onlara haber verdim, ikna olmadılar :
- Belki ölmemiştir, sabaha kadar beklemeliyiz,
ya o bizi, yahut da biz onu, diyerek ağacın dibinde-
ki çalılıklar içinde Ebu Râfi'nin ölüm haberini bekle-
meye başladık.

Sabah güneş kale duvarlarının içerisinden ışıkla-
rını saçarken, kapı açıldı, işçiler bağa - bahçeye git-
mek için yollara döküldüler. Konuşmalarına kulak
verdik, şöyle diyorlardı:
- Bu gece İslâm fedaiIeri, reisimiz Ebu Râfi'nin
evine baskın yaparak onu öldürdükten sonra kaçıp
gitmişler!"




Ahmed ŞAHİN
Tarihin Şeref Levhaları'ndan
m
iço