Ramazan PAKDIL Hoca Ile |
|
Hafizliga Darbe Vuruldu
R. Pakdil: 1949 yilinda Usakin merkez koylerinden olan Bagbasi koyunde dunyaya gelmisim. Ilk tahsilimi ve ilk hatmimi 1960 yilinin ihtilal gunlerinde koyumde tamamladim. 1961-62 egitim doneminde hafizlik yapmak uzere Usak Kuran Kursuna kaydoldum. O zamanlar yatili ve yatili olmayan Kuran kurslari vardi. Yazin koyde islere yardim etmek, kisin da kursa gelmek suretiyle yatili olmayan bolume devam ettik. Hifzimizi uç senede bitirdik. Usakta Imam Hatip okulu olmadigi için 1965 yilinda Izmir Kestanepazari yurdu imtihanina girdik. Imtihani kazanarak burada bir sene hazirlik, arapça ve islami ilimler okuduk. Yasimiz biraz geçtigi için Imam Hatip orta kismini disardan verdik. 1969-70de Imam Hatip lise kismina kaydolduk. Imam Hatipin 6.sinifinda imamlik vazifesi almistim. 1972de kiraat okumak gayesiyle okul kaydimizi Istanbula aldirdik. Cenab-i Hakkin bir tevafuku aradigimiz hoca ayagimiza geldi. Ilk ve son olarak hocam Abdurrahman Gurses Hocaefendi o sene Fatih Imam Hatip lisesinde fahri Kuran ogretmeni olarak gorev yapiyordu. Ondan talebenin tedrisati bittikten sonra bir-iki saat talim ve tashih-i huruf dersi aldik. Hocamizi o zaman tanidik, ona sarildik, aradigimiz Kuran ilmini verecek zatin bu olduguna kani olduk, onu birakmadik. O da bizi birakmadi, sagolsun. Yuksek Islam Enstitusune devam ederken Hocaefendiden de asere dersleri aliyorduk. Son sinifta Haseki Egitim Merkezi açilmisti. Hocamiz kiraat ilminin takrib kismi için buraya devam etmemizin uygun olacagini ifade ettiler. Burayi kazandik. 1979 senesinde de icazet alarak mezun olduk. 1980den sonra buranin ikinci donem ogrencileri baslamisti. Hocamiz bizi, iki kisiyle beraber kendisine yardimci olarak uygun gormusler. O tarihten bu yana onun nezaretinde, Istanbulun muhtelif camilerinde yaptigimiz imamlik vazifesiyle beraber bu gorevi devam ettirdik. Son bes senedir ise kadromuzu imamlik vazifesinden Haseki Egitim Merkezi ogretmenligine aldirarak burada vazifemize devam etmekteyiz. Altinoluk: Efendim Kuran nedir ve sizin için ne ifade etmektedir? R. Pakdil: Kuranin kiraat ve tefsir alimleri tarafindan degisik tarifleri yapilmistir. Onlara hiç girmeden, kisaca soyle bir tarif verilebilir: Kuran Allah tarafindan, Cebrail vasitasiyla Peygamber Efendimiz (AS)e 23 sene içerisinde degisik esbab-i nuzula gore indirilen, tilavetiyle ibadet edilen Allah kelaminin toplamidir. Kuran en son ve mukemmel din olan Islamin ana kaynagidir. Bir musluman, hele hele dine hizmet etmek isteyen birisi için mutlaka bilinmesi, hazmedilmesi, ozumlenmesi, amel ve hayata geçirilmesi elzem olan bir kitaptir. Musluman Kuransiz dusunulemez. Altinoluk: Peygamber Efendimizin Size iki emanet birakiyorum. Bunlara simsiki yapistiginiz takdirde yolunuzu sasirmazsiniz. Bunlar Kuran ve sunnettir. buyurdugunu biliyoruz. Gunumuzde Kurana yapismak nasil olur? R. Pakdil: Kurana yapismak eline mushafi sik sik alip birakmamak veya guzel bohçalar içerisinde evlerde muhafaza etmek degildir. Kurana yapismak oncelikle Kuranin elfazini okunus kurallarina, tecvid kurallarina gore okumayi bilmektir. Kuran, tilavetiyle ibadet olunan ilahi bir kitaptir. Bu ibadetin sahih olabilmesi için de onun okunusunun duzgun ve kurallarina uygun olmasi gerekir. Ancak Kuran yalniz okunup ibadet edilsin için gonderilmemistir. Kuranin bir manasi ve muhteviyati vardir. Herkes mufessir olamayabilir ama ala kader-il imkan Kuranin manasi ile hemhal olunmalidir. Cenab-i Hak bizden ne istemektedir, murad-i ilahi nedir diye duzenli olarak meal ve tefsir karistirilmalidir. Anlamak da kafi degildir; hayata yansitmaya çalismak, amel safhasina dokmeye çalismak lazimdir. Bunlardan baska elfazin ezberlenmesi de daha iyi bir sarilmadir. Okuyorsunuz, ilgileniyorsunuz ama elfazi aklinizda tutmak için bir çaba gostermiyorsunuz. Bu da bir sarilmadir ama bizim nazarimizda tam degildir. Bir tesbihte bulunayim. Bir sair vardir; siirini okur geçersiniz. Bir sair de vardir; siirini ezberlersiniz, ozumser, siirin duygusunun içine girersiniz, okudugunuzda da irticalen okursunuz. Hangisi daha etkilidir? Tabii ki ikinci daha etkilidir. Kaldi ki Kuran Allah kelamidir. Kul kelamina ve siire tesbihi ve kiyasi kabil degildir. Ezberlenmesi ve ozumlenmesi daha elzemdir. Bu yuzden Kuranin elfazini okudugumuz gibi ezberlememiz, mumkunse hafiz olmamiz gerekmektedir. Ozellikle din hizmeti ile mesgul olanlar ezberlemeli ve manasini iyice hazmetmelidirler. Aksi takdirde eksikligi her zaman ve her yerde hissedilecektir. Manasi uzerinde dusunmeli, onu yasamaya çalismali ve çevremize, neslimize de bu duygulari asilamaya çalismaliyiz ki Kurana sarilmis olalim. Altinoluk: Bahsettiginiz bu boyutlardan baska, bir de Kuranin cemiyet hayati boyutu var. Kuran eksenli bir hayat mumkun mudur; Kuran eksenli bir hayatin ayirici vasiflari nelerdir? R. Pakdil: Biraz once musluman Kurandan ayri dusunulemez dedim. Kuran yalniz ferde degil, topluma da gonderilmistir. Tabii ki Kuran eksenli bir hayat muslumanin idealidir. Ferd için dusunuyorum ama toplum için Kuran eksenli bir hayat dusunmuyorum demek musluman itikadina terstir. O takdirde siz Kurani ayiriyor, ayetlerini parçaliyorsunuz demektir. Sen benim dunya ile ilgili islerime karisma, ben seni yalniz olulerime okuyayim, bir de namazda okuyayim. Bu dusunulemez; saglam bir itikad boyle olamaz. Bu Kuranin bir kismini inkar anlamindadir ve insani kufre goturur. Gerek ferdi ve gerekse toplumsal hayatta musluman Kuransiz dusunulemez. Boyle insanlar var denirse, biz onlarin cehaletine yorariz. Bilerek yapiyorlarsa o zaman hukumlerine kendileri razi demektir. Altinoluk: Kuran-i Kerimde Bu zikri (Kurani) biz indirdik; onu koruyacak olan da biziz buyuruluyor. Tarih boyunca Kuran nasil korunmustur ve su anda nasil korunmaktadir? R. Pakdil: Bu ayet-i kerimede Cenab-i Hak mukerrer tekidle, yani uzerine basa basa Kurani biz indirdik biz, hatta basina tahkik edatlari ekleyerek, Muhakkak, muhakkak Kurani biz indirdik biz, onu koruyacak olan da muhakkak biziz biz buyurmaktadir. Peki Cenab-i Hak bunu nasil yapacak? Imtihan sirri, Cenab-i Hak bazi sebepleri kendine perde yapar. O sebepler tahtinda emrini ve hukmunu icra eder. Bir musibet, bir sebeple beraber gelir. Allah kendini gosterip de cezalandirmaz. Hak kulundan intikamin yine kul eliyle alir/Bilmeyen ilm-i ledun onu kul yapti sanir demis buyuklerimiz. Allah Kuranin hifz hukmunu icra ederken, yine kullarini sebep yapmistir. Kullarinin içine onu okuma ve ezberleme ask ve istiyakini vermistir. Peygamber Efendimiz (s.a.) Kuran daha nazil olurken purdikkat onu hafizasina naksetmeye çalisir, hiçbir kelimesini, harfini, harekesini zayi etmemek için Cebrail (AS)in soylediklerini hemen arkasindan tekrar ederdi. Kiyame suresinde bununla ilgili ayet-i kerimeler vardir: (Mealen) Ey Habibim! Acele ederek dilini kipirdatip durma. O Kuranin okutturulmasi ve cemi bize aittir. Biz onu senin hafizana naksederiz. Biz onu sana okudugumuz zaman sen onun kiraatina tabi ol. Demek ki hifz etme ve toplama gayreti Efendimiz (s.a.) ile baslamistir. Efendimiz (s.a.) huffazin ilkidir. Efendimiz (s.a.) bir ayeti hafizalarina aldiklarinda hemen onu ashabina aktarir ve vahiy katiplerine yazdirirdi. Hatta ayetlerin tertibini de bizzat talim ederlerdi. Tabii o donemde ilimleri hafizada toplama gelenegi vardi. Ayetler yazildigi gibi hemen de ezberleniyordu. Bu yuzden bir çok sahabi hafizdir. Altinoluk: Sonuç olarak Kuranin muhafaza yolu hafizliktir diyebiliriz miyiz efendim? R. Pakdil: Tabii. Allahu Tealanin kendi zatindaki kelamini korumaya ihtiyaci yoktur. Kullarina indirdigi kelamini ise yine onlari sebep yaparak korumaktadir. Altinoluk: Bizde kiraat egitimi verilmekte midir? R. Pakdil: Diyanet Isleri Baskanligina bagli merkezlerde kisa sureli ve uzun sureli egitimler verilmektedir. Kisa sureli egitimlerde daha çok eskilerin tekrari ve iyilestirilmesi hedeflenmektedir. Uzun sureli egitim ise uç senedir. Bu uç senenin ilk bir senesinde kiraat-i asere denilen ilim okutulur. Kiraat-i asere on okuyus demektir. On kiraat imaminin ve bunlarin ikiser ravilerinin rivayet farklari ve okuyus ozelliklerini, bilerek, yazarak, çizerek okuyup bitirmeye Kiraat-i asere hatmi denir. Bir de bunun takrib kismi vardir. Takrib de iki sene surer. Bir de tayyibe denilen ve nazimdan istifade edilerek hazirlanan kiraat kaidelerinin egitimi vardir. Kiraat-i asere bitirildikten sonra bu imamlarin ravilerinin, onlarin ravilerinin ravilerinin okuyus sekilleri -ki bunlara tarik deniyor- ogrenilmek, yazmak ve okumak suretiyle takrib hatmi yapilmaktadir. Boylece uç sene içerisinde Kuran-i Kerim butun okuyus sekillerine gore yazilip okunarak bitirilmektedir. Bu egitimi alanlara da icazet verilmektedir. Icazet sahibi okumaya ve okutmaya yetkili kisidir. Icazet kadim bir gelenektir. Bu icazet su anda Reis-ul Kurra olan Abdurrahman Gurses hocamizdan taa Peygamberimize (s.a.), oradan Cebrail (AS) oradan Allah (C.C)a vasil olmak suretiyle devam eden bir silsileye sahiptir. Bu icazet sahibine kurra hafiz denir. Icazet kidemine gore beldede bir kisiye Reis-ul Kurra makami verilir. Yasi ne olursa olsun bu ilmi kim en eski olarak bitirmisse, onun kideminde olmayanlara gore o reis-ul kurra olur. Eskilerin tabiriyle Akdem mukaddemdir Su anda en kidemli kurra hafiz reis-ul kurra Abdurrahman Gurses hocamizdir. Ondan once Gonenli Mehmed Efendi idi. Ondan once ise Yeralti Hatibi Hafiz Ali Efendi idi. Altinoluk: Peki efendim diger Islam ulkelerinde durum nedir? R. Pakdil: Bildigimiz kadariyla herkes kendi çapinda birseyler yapmaktadir. A. Gurses hocamizin ifadesine gore Misirda resmi egitim inkitaya ugramamis. Biliyorsunuz biz de resmen bir inkita oldu. Ama Misirda inkita olmamis. Diger Islam ulkelerinin çogunda kiraat ilimlerinde bir bocalama olmus. Biz 1979 senesinde Suriye, Urdun, S. Arabistan, Kuveyt ve Iraki içine alan bir gezi yapmistik. Bu ulkelerin medreselerini ve egitim muesseselerini gezme firsatimiz olmustu. Sunu gorduk: Oradaki kiraatla ilgili çalismalar bizden daha ileri seviyede degil. Bizim kadar detayina inmiyorlar. Ama Misirda inkita olmadigindan daha koklu çalismalar yapildigini hocamiz ifade etmislerdi. Altinoluk: Kuran egitimi konusunda neler diyeceksiniz? R. Pakdil: Kuran egitimi denince benim aklima okuma, anlama, ezberleme ve usulune uygun okutma geliyor. Bunun için ise kesintisiz sureklilige ihtiyaç var. Kesinti oldugu zaman verim alinamiyor. Benim annem kendi ifadesine gore Kuran hatmini bes veya alti senede bitirmis. Niye oyle olmus? Kisin giderler bir kaç ay okurlarmis, yazin koyde is yaparlarmis, guzun geri geldiklerinde bakarlarmis ki geçen kis okuduklarinin çogunu unutmuslar. Mecburen geriden alip tekrar baslarlarmis. Ertesi sene de ayni, ayni derken bes-alti senede ancak bir hatim yaparlarmis. Meslek hayatimizda yasadiklarimiz da annemin dediklerini tamamlar niteliktedir. Biz senelerce cami imamligi yaptik. Yaz kursuna gelen talebeleri okuttuk. Yaz basinda 50-60 hatta duruma gore 100 kisi gelirdi. Sonra egitim zor gelir veya baska maniler çikar, talebe sayisi duserdi. Devam edenler de zaten ancak bir-iki ay okurlardi. Ondan sonra da zaten okullar baslar. Ertesi sene talebe annemin dedigi duruma gelmis olur. Bir bakarsiniz ki ogrendiklerinin çogunu unutmus. Netice alabilmek için onu geriye dondurmek zorundasiniz. Bu sekilde olmak uzere bir talebe yaz tatillerinde, durumuna ve devamina gore, ancak dorduncu senede bir hatim yapabilir. Bu yuzden mesafe alabilmek ve egitim verebilmek için devamlilik sarttir. Bu hafizlik için de boyledir. Bizim zamanimizda hafizlik çalisirken Cumartesi tatili dahi verilmezdi. Tatil iki gun oldu mu soguma olur diye dusunulurdu. Hatta su anda hafizlik çalistiran arkadaslar bilir; Pazartesi gunu talebenin dersi genellikle gevsektir. Pazar gunu çocuk birakmis, gezmis, oynamis ve dersini yapamamistir. Bu tatilde mi verilmesin? Verilsin, tabii ki çocugun da dinlenmeye ihtiyaci vardir. Fakat biz vakiayi soyluyoruz. Bir gunluk kesiklik bile hafizin dersini etkiler. Dolayisiyla Kuran egitiminin verimli olabilmesi için devamlilik sart ve lazimdir. Olmasa olur mu? Olur da iste anneminki gibi veya yaz kurslarindaki gibi olur, yani olmaz. Yaz kurslarina gelenler içerisinde 100 kisiden devamina gore bir-iki senede 10,15 veya 20 kisi ancak okumayi ogrenebiliyor. Kaldi ki hafizlik gibi Kurani bastan sona ezberlemeyi gerektiren bir egitimde devamlilik olmadigi zaman verim hiç olmaz. Belki hiç olmaz denemez ama olursa da çok geç olur, saglam olmaz ve bunu basaranlarin adedi çok dusuk olur. Bugun Turkiyede son senelerde yilda ortalama 7000 hafiz belge aliyor. Bu artik binlere degil belki yuzlere duser. Niye? Çocuk 15 yasindan sonra ben hafiz olacagim demez. Hafizlik çocugun kuçuk yasta velisinin tesvikiyle bitirilen bir egitimdir. Kanaatim su anda binlerle ifade edilen hafiz sayisi yuzlere dusecektir. Yaz tatillerinde, hafta sonlarinda bu is olur deniyorsa hafizlik buyuk darbe almis demektir. Kanaatimiz bu yondedir. Altinoluk: Verdiginiz bilgiler için tesekkur ederiz.
|