Bir Röportaj


Emine Şenlikoğlu:

"İslam'ı Kırpma Hakkımız Yok"

Vahdet: Bugün dünyada genellikle Müslümanların mağdur edilmesi ve zulme uğraması birçoklarında ümitsizliğe ve karamsarlığa sebep olmaktadır. Bu karamsarlığı haklı buluyor musunuz? Haklı bulmuyorsanız bu karamsarlığın giderilmesi için neler öneriyorsunuz?

Şenlikoğlu: Tabii belirttiğiniz gibi haklı bulmuyorum. Haklı bulunmaz böyle bir şey. Allah'a söz vermiş bir insan, Allah'ın kulu olduğunu söyleyen bir insan hiçbir şekilde yolundan sapmaz, yoluna devam eder. Bu konuda Ahzab suresi 36. ayette Rabbu'l-Alemin mealen şöyle buyuruyor: "Allah ve Peygamberi bir işe hükmettiğinde artık mü'min bir erkeğin ve mü'min bir kadının işlerinde kendi isteklerine göre bir seçim hakkı yoktur." Allah bunu söylüyor zaten. Diyor ki benim çizdiğim çizgiden çıkma salahiyetiniz, böyle bir hürriyetiniz yok. Bunun giderilmesi için yani bu korkaklığın, bazılarının pıstığı, korktuğu, yıldığı, yorulduğu hallerin olumsuzluklarının giderilmesi için bir şeyler yapılabilir. Yorulan bir insan dinlenebilir, buna hak verebilirim; bir insan yılabilir, bir müddet ara verebilir. Ama pısmak, kaçmak, sinmek her şeyden sıyrılmak, bu affedilir bir suç değildir. Bunun tek telafisi vardır, imanı kuvvetlendirmek. Başka bir yolu yok yani. İmanı kuvvetlendirmek, bilinçli adım atmak, İslam'ı sloganik atmosferinden çıkarıp, Allah'ın istediği dine iman ederek yürümek gerek.

Vahdet: Müslümanların bugün karşı karşıya olduğu durumun en önemli sebepleri sizce nelerdir?

Şenlikoğlu: Bunların hakiki Müslüman olmayışı, birinci sebep bu. Bunu açarsak tembellik, özenli olmama, ifrat ve tefrite gidilmesi, hurafelere önem verilmesine işaret etmemiz gerekir. Hurafelerle dolu olan İslami saha ile karşılaşıyoruz. Maalesef birçokları hurafeleri doğru zannedip okudukları kadar, hurafe olmayan İslam'ın kendisi olan kaynakları okumamaktadırlar. Dolayısıyla Müslüman hakiki Müslümanlığını yapamadığı için, her şey bundan oluyor.

Vahdet: Bazı kesimlerde "fincancı katırlarını ürkütmeme" zihniyetine dayanan bir "İslam'ı sağından solundan kırpma" anlayışı yayılmaya başladı. Bu anlayışın birçokları tarafından rağbet gördüğüne şahit oluyoruz. Bu konuda siz ne diyorsunuz? Müslümanlar olarak İslam'ı sağından solundan kırpma hakkına sahip miyiz?

Şenlikoğlu: Fincancı katırlarını ürkütmemek olabilir. Bunu yadırgamıyorum. Ama ürkütmemek adına İslam'ı sağından solundan kırpmayı imanla bağdaştıramıyorum. Bu bir münafıklıktır. Bu bir felakettir. Bu aşağılık kompleksinden başka bir şey değil.

Vahdet: Sistemin sistematik baskıları birçoklarında "fişlenme" fobisi ortaya çıkardı. Bu yüzden neredeyse bazıları aynı inancı paylaştıkları insanlara sahip çıkmaktan, onlara yapılan haksızlıklara karşı sesini yükseltmekten korkuyor. Fakat gelişmeler gösteriyor ki sistematik baskıların hedefinde namazı ve eşinin başörtülü olmasını bile fişleme gerekçesi olarak kullanmayı mümkün kılacak şartları oluşturmak var. Bu konuda sizin görüşleriniz ve söz konusu fobinin esirlerine tavsiyeleriniz nelerdir?

Şenlikoğlu: Bir defa soru çok güzel; gerçekten bazıları tarafından aynen bunlar uygulanıyor. Fakat şahsım adına ben ne fişlenmekten korkuyorum, ne de herhangi bir şeyden korkuyorum. Korkulacak iş yapmıyorum; çünkü ben Allah'ın emirlerini yapmaya çalışıyorum ki Allah'ın emirlerini yapmak da korkmamayı gerektiren bir şey. Başta bir defa korku ölçüsü de çok önemli. Bu tür konularda korkusundan dolayı küçüldükçe küçülenlere şunu söylemek istiyorum: Sen ne kadar kendini saklarsan sakla, ne kadar kardeşine sahip çıkmazsan çıkma, işte beni fişleyecekler diye ne kadar İslam'dan yontmaya çalışırsan çalış, onlar seni fişlemişlerdir. Asla yaranamayacaksın dolayısıyla. Bir şiir vardı:

"Dünyaya yama yaptık kopararak dinimizden
Din de gitti dünya da sonunda elimizden"

şeklinde bir beyit var. Aynı şekilde bu korktuğu için kardeşine sahip çıkmayanlar sonunda görecekler ki kardeşleri de ellerinden gitmiş. Onlar da onlar tarafından da sevilmemişler. Ve dünya da ahiret de ellerinden gitmiş olacak. Bizim için ölçü ne ise onu yapmamız lazım. Sevdiklerimize sahip çıkacağız, sevmediklerimize de adaletli olacağız.

Vahdet: Başörtüsü zulmünde başörtülü bacılarımızın yalnız kalmalarını neye bağlıyorsunuz? Günden güne çemberinin genişletilmesi istenen bu zulme karşı nasıl bir tavır takınılmasını tavsiye ediyorsunuz?

Şenlikoğlu: Kaç gündür bu konu yüzünden gece uykularım kaçtı. Hele bir de DİSK de bu işe girmeye başlamış. Yavaş yavaş üniversite atmosferinden çıkarıp, fabrikalara vs., gün gelecek sokaklara... Bilemiyorum ama son derece yanlış yapıldığının farkındayım. Müslümanların iç dünyasında bir birikim meydana geliyor. Bir şey yapamayanlar bile kin ve nefretle doluyor. Nerede nasıl sonuçlanacak hiç bilmiyorum ama iyiye gittiğini görmüyorum. Gerçi sahiplenilmiyor değil, hepten sahipsiz değil başörtülüler. İslami medya tarafından sahipleniliyor. Bunu inkar edemeyiz. Hakikaten güzel de sahipleniliyor. Fakat halk bu konuda yeterince eğitilmemiş. Halkı bazıları ayakta uyutmaya başladı. İşte onlar gerici, onlar siyasi amblem olarak kullanıyorlar başörtüsünü diye diye halkı uyutma var. Hani biz öyle bir yöntem bulmalıyız öyle bir çalışmalıyız ki halkın uyutulduğunu halka ispat etmeliyiz. Ancak bu şekilde bu işin üstesinden gelebiliriz. Ama bunun için ihlas, ilim, yürek ve çalışma, aşk hepsi beraber yürümeli. Bir tanesi eksik olursa yürümez. Biz ferdi tebliği bırakmamalıyız. Allah Resulü nasıl yapmışsa biz de öyle yapmalıyız.

Vahdet: İslami camiada kadınların aktivitesi konusunda son zamanlarda oldukça dik inişler-çıkışlar oldu. Bazı zamanlarda kadınlar gayet aktif olarak muhtelif etkinliklere katıldılar. Özellikle siyasi alanda bir hayli boy gösterdiler. Sonra hakim sistemin başörtülülerin üzerine kırmızı çizgi çekmesi üzerine, "fincancı katırlarını ürkütmeme" politikası güdenler de onları biraz meydan dışına doğru ittiler. Öte yandan bazı dönemlerde İslami kimlik sahibi bazı kadınların faal olma iddiasıyla birtakım ahlaki ölçülerden taviz verdikleri görüldü. Bu sıralarda da özellikle İslami duyarlılığa sahip kadınların etkinliklerin dışında kaldıklarını görüyoruz. Bütün bu iniş çıkışları neye bağlıyorsunuz?

Şenlikoğlu: Şimdi onların fincancı katırlarını ürkütmeyeyim diye sessiz kaldıklarını sanmıyorum. Müslümanlarda bir imani yıpranış hissediyorum. İmanları eskidi yenilenmesi lazım. Fincancı katırlarını ürkütmeyeyim diye ses yapmayacak çok fazla kimse yok bu ülkede. İçe dönük bir kin ve nefret oluşmaya başladı. Faaliyetleri azaldı tabii ki. 28 Şubat sürecinin bunda birazcık etkisi var hiç yok değil. Ama tamamen her şeyi 28 Şubat sürecine mal etmemek lazım. Siz 28 Şubat sürecini başlatanlardan daha güçlü olabilirdiniz. Daha kararlı olabilirdiniz. Eğer İslami duyarlılık sahipleri 28 Şubat sürecini başlatanlardan daha keskin, daha aktif, daha çalışkan, daha idealist, daha realist, daha davasına düşkün olsalardı onlar hiçbir şey yapamazlardı. Yani dönüp dolaşıp yine imanın yıpranmışlığını görüyorsunuz. Daha önce coşkulu çalıştığı zaman acaba imanından dolayı mı coşkulu çalışıyordu yoksa bir militan aksiyonerliği içerisinde mi coşkuluydu? Şimdi bir bakıyoruz coşkulu militan efendim mangalda kül bırakmıyor. Ama adam namaz kılmıyor. Namaz kılmayan mücahid. Eee şimdi bu hakikaten Allah için mi uğraşıyor. Hayır bu sadece bir şartlanmadan, kendi davasına hakaret edildiği için şartlanma yani bir komünist gibi bir feminist gibi herhangi bir idealist gibi. Bunlar nasıl kendi davalarını savunuyorlarsa o şekil savunmaya girdi bazı Müslümanlar. Başörtülü veya sakallı ama namaz yok veya İslam İslam dedi ama aile içinde İslami kuralları feminizme göre ayarlamaya çalıştı ya da ezme kapasitesi varsa Adolf Hitler'i taklit etti. Buna benzer anormallikler oluştu. Onun için rahmetsiz bir yelpaze açılmıştı İslami kesimde. Çok kalabalıktı, çok ses vardı fakat bunlar Allah'ın dininden habersiz ama O'nun dinini yaymaya çalışıyorlardı. Bir kısmı böyleydi. Şuna inanın ki samimi olanlar yılmadılar, dönmediler sadece biraz yoruldular dinleniyorlar. Çok dökülenler de oldu. Ben inanıyorum ki bu süreç çok kısa sürede değişecek, herkes kendini yeniden silkeleyecek ve 28 Şubat sürecine bu kadar basit bir şekilde teslim olmaktan dolayı kendilerini tavşana benzetecektir insanlar.

Vahdet: Gösterdiğiniz yakın ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Ana Sayfa Bu Sayıda