*Vehbe Zuhayli ile*
Röportaj: Mehmet Baydemir - 25.04.2006 - milli gazete
Vehbe Zuhayli
Bölündük, sömürüldük
Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi eski Dekanı ve İslam Hukuku Profesörü Vehbe Zuhayli ile İslam dünyasının gerilemesindeki sebepleri, karikatür olayını, Irak’ta yaşanan gelişmeleri ve yeniden hakkı ve adaleti savunan bir medeniyeti nasıl kuracağımızı konuştuk. Dünyaya 400 yıl boyunca hakkı ve adaleti yaşatan Osmanlı’nın yönetim merkezi olan ve şu an Kutsal Emanetler başta olmak üzere ecdattan bize kalan emanetleri barındıran Topkapı Sarayı’nda gerçekleştirdiğimiz röportajı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

Hz. Peygamber’in getirdiği ilahi mesaja uyan Müslümanlar, kısa bir sürede, büyük bir medeniyet kurarak, Endülüs’e ve hatta ticaret yoluyla da olsa Çin’e kadar uzandılar. Fakat bugün Müslümanlar zillet içerisinde ve İslam coğrafyası kan ve gözyaşında boğulmuş durumda. Sizce Müslümanların gerilemesindeki sebep veya sebepler nelerdir?

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… İslam dini kıyamete kadar devam edecek olan evrensel bir dindir ve tüm ilahi dinlerin sonuncusudur. Son ilahi din olan bu dinde, insanın hayatında ve ahiretinde lazım olan her şey mevcuttur. Şöyle ki bu dinde izzet, doğru inanç esasları, toplumların yönetim şekilleri ve ayrıca ferdi ve toplumu yetiştirerek toplumsal düzeni kurma yöntemleri bulunmaktadır. Bu söylediğimiz ana kaynaklar ilahi vahiyden doğmaktadır. İşte bu ilahi kaideler, İslami tüm çalışmaları harekete geçirir.

Fakat şunu üzülerek belirteyim ki Hilafetin kaldırılmasıyla Müslüman toprakları sömürgecilerin ve İslam düşmanlarının eline geçmiş, Müslümanlar birçok devletlere, muhtelif cemaatlere ve gruplara bölünmüş ve bu bölünmeler, parçalanmalar sömürgecilerin ve İslam düşmanlarının âdeta İslam’a saldıracağı bir silah haline gelmiştir. İşte hilafetin kaldırılması ve Müslümanların muhtelif gruplara bölünmesi bugünkü Müslümanların her konuda batının gerisinde kalmasının ve her konuda zayıf düşmesinin en önemli sebeplerinden biridir.

İkincisi ise, İslam dininin biz Müslümanlara getirmiş olduğu ilahi emir ve yasaklarına uymamamızdır. Konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi Müslümanlar olarak hem bölük pörçük olduk hem de gerek siyasi yönden, gerek eğitim yönünden ve gerekse terbiye yönünden dinden çok uzak kaldık. İşte dinimize bu denli uzak kalmamız bizim her konuda başka milletlerden geri kalmamıza sebep oldu.

Üçüncü olarak da cihat ruhunu canlı tutmamamız gösterilebilir. Müslümanlar yeniden eski güçlerini, eski ciddiyetlerini yakalaması lazım. Bu yakalanan manevi ve maddi güçle düşmanlarının önünde dimdik ayakta durmaları lazım ki İslam düşmanlarının Müslümanları ezme, bölme ve parçalama çabalarını boşa çıkarsınlar. Şanlı tarihimize baktığınızda göreceksiniz ki düşmanlara galip gelmemizin en önemli sebebi canlı tutulan cihat ruhudur. Ama maalesef bugün o ruh Müslümanlarda yoktur. Bedir’deki cihat ruhu bugün kaybolmuştur.

İşte yukarıda saydığımız bu üç sebepten dolayı Müslümanların bugün dünya medeniyetlerinden geri kalmasına ve güçlerinin zayıflamasına sebep olmuştur. Onun için Müslümanlar her konuda ciddiyetlerini artırarak kendilerini düşmanlarına karşı güçlendirmeli, saflarını birleştirmeli, eğitime önem vermelidir ve yeni teknolojiler üretmelidir. Bunların gerçekleşmesi için de Müslümanların yeniden Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet-i Rasulullah’a dönmeleri gerekir. Kur’an ve sünnetle yeniden tanışma sonucu Müslümanlar kaybettikleri günlerini yakalayabilir.

Batılıların Efendimiz Hz. Muhammet (sav)’a bakış acısını ve geçtiğimiz aylarda Danimarka’da meydana gelen karikatür olayını bir İslam âlimi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Batı, her zaman üç çeşit kuvvetin temsilciliğini yapmıştır. Bunlar şirk güçleri, Haçlı güçleri ve Siyonizm’dir. Bu üç güç, her zaman olduğu gibi şimdi de Efendimizin ve getirdiği değerlerin karşısında duruyor. İslamiyet’in yayılmaya başlamasıyla bu şer güçler Müslümanlara saldırmaya başladı. Bugün olduğu gibi o zaman da İslam’a yapılan saldırıların arkasında Siyonizm vardı. Ama Peygamber Efendimiz (sav) ihlâsla çalışarak, bu üç çeşit askeri güce karşı koyacak İslam ordularını yetiştirmiştir. İşte peygamberin askeri akademisinden diplomalı bu mücahit Müslümanlar, Allah’ın da yardımıyla zaferden zafere koşarak bu şer güçleri her zaman mağlup etmişlerdir. Son zamanlarda Müslümanlara yapılan saldırılarda Müslümanlar hep mağlup olan taraf olmuştur. Bunun sebebi ise İslam düşmanlarının sahip olduğu askeri teknolojiye Müslümanların sahip olamamasıdır.

Bu çirkin karikatür saldırısı, İslam’a ve O’nun Peygamberine yapılan en büyük ve en alçak saldırıdır. Danimarka’da yapılan bu necis saldırıyı daha sonraları Batı dünyası da destekleyerek tekrar etmiştir. Danimarka, bu saldırıyı yapacak güçte bir ülke değildir. Ama O’nun destekçileri var. Bu saldırının, arka planında oynayan aktörlerini araştırdığımızda karşımıza yine Siyonizm çıkıyor. Bu iki güç İslam’a olan kinlerini Resulullah döneminde de ortaya koymuştur. Bu kin kıyamete kadar devam edecektir.

İslam’a ve O’nun mukaddesatına yapılan bu ve benzeri çirkin saldırılar Batı’nın ve Siyonizm’in, İslam karşısında erimesinin bir tezahürüdür. Batıl, zail olmaya mahkûmdur. Bu çirkin saldırıyı yapanlar insanlıktan ve edepten nasibini almamış alçak yaratıklardır. Tarihte bu saldırıları yapan zihniyetlerle bizleri bir mukayese ediniz. Daha yakın geçmişte bir film çıkardılar bu filmde oyuncunun biri Hz. İsa’yı temsil ediyordu. Mısır’daki El Ezher ulaması bunu şiddetle reddetti. Çünkü biz Müslümanlar, tüm peygamberlere inanırız ve aralarında fark gözetmeyiz. Onlar ise tüm peygamberleri tekfir eder mukaddesata saygı göstermezler.

Bu saldırılara nasıl karşılık verebiliriz?

Bu Haçlı ve Siyonist zihniyet, tarihte yapmış olduğu saldırıları övünerek okullarda ders olarak okutmaktadır. İşte bu olaylar onların tarihteki pisliklerinin sembolüdür. Bize düşen bu olaylar karşısında susmamaktır. Onlar her zaman maddi menfaatlerine ibadet ederler. Öncelikle mallarını boykot ederek, devlet bazında bizden özür dilemeye zorlamalıyız. Tüm gücümüzle karşılık vermeliyiz. Ta ki Birleşmiş Milletler, bu ve benzer olayların yeniden olmaması için bir kanun çıkarsın. Ayrıca böyle olaylar bizleri dinimize daha bağımlı hale getirmelidir. Dinimizi muhafaza etmeye itmelidir. Böyle saldırılara karşı biz Müslümanların daha uyanık olması lazım ki bir daha böyle çirkin saldırılarla karşı karşıya kalmayalım. Biz Müslümanlar önceden olduğu gibi bundan sonra da mukaddesatımıza sahip çıkmalıyız.

Bölgeye yakın olmanız sebebiyle Irak’taki duruma bizden daha vakıfsınız. Müslümanların, etnik ve mezhep olarak çatışmasının altında yatan sebepler neler? Bu çatışmaların arkasında kim var?

Şüphesiz Irak’ta meydana gelen mezhep çatışmalarının arkasında Amerika ve müttefikleri bulunuyor. İşgalden önceki Irak'a bir bakınız. Sünni’siyle, Şia’sıyla, Kürt’üyle bir tarlada çalışan işçiler, bir aile çocuğu gibiydiler. Sünnilerin, Şii camilerine saldırıları ne zaman görülmüş? Veya Şiiler ne zaman Sünnilerin camilerine saldırdı ve cami cemaatini katletti? Tarihte böyle bir olay yok. Ama bugün bakıldığında karşımızda başka bir Irak var. İşgal güçleri bazı grupları destekleyerek Müslüman’ı, Müslüman’a kırdırıyor ve Müslümanların gücünü zayıflatıyor. Üzülerek belirteyim ki bana göre Amerika’nın bu kışkırtmalarına en çok uyan bazı Şia guruplardır.

İran’ın Nükleer çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz Müslümanlar olarak kardeş İran’ın, İslam düşmanlarına karşı koyabilecek güce sahip olmasını canı gönülden destekliyoruz ve İran’ı tebrik ediyoruz. Şimdiden Allah mübarek etsin.

Son olarak Müslümanların, yaşadığı zilletten kurtularak, yeniden güçlü, hakkı ve adaleti savunan bir medeniyet kurmasının yolu nedir?

Biz Müslümanlar faydalı güçlere sahip bir milletiz. Bizim maden rezervlerimiz, petrol yataklarımız, insan gücümüz ve üretken beyinlerimiz var Allah’a hamdolsun. Bizde olan nimetler, başka milletlerde yok denecek kadar az. Ama bu saydığım Nimetlerin bizde var oluşu bir şey ifade etmiyor. Bu nimetleri kullanacak, iştahla canla başla çalışacak ruh gücümüzü ortaya koymamız gerekmektedir ki güç kaybeden dünyayı yeniden Allah-u Teala’nın razı olduğu şekilde onaralım. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde; ‘Dünyadaki nasibini unutma’ buyurarak, Müslümanların, dünyası için de çalışmasını ifade etmiştir. Bu durumda, Müslümanların daha çok çalışması ve yeni projeler geliştirmesi lazım.
TERCÜME: ŞERAFETTİN MOLLAOĞLU

mico_tasarım