*** NURULLAH GENÇ ***

YAĞMUR-3 ............................
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında 
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin 
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında 
Senden bir kıvılcım, süreyya bir şulenin 
Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü 
On asırlık ocağın savururdum külünü 

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım 
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak 
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım 

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü 
Mazluma sürgün evi;  zalime cihan düştü 
Sana meftun ve hayran,s ana râm olanlara 
Bir  belâ tünelinde ağır imtihan düştü 

Badiye yaylasında koklasaydım izini 
Kefenimi biçseydi Ebva'dan esen rüzgâr 
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini 
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar 
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya 
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya 

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım 
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu 
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü 
Kırıldı adaletin kılıcı, kalkan düştü 
Mahkûmlar yargılıyor, hakimler mahkûm şimdi 
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
 
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri 
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir 
Erdemin,bereketin doldurur haneleri 
Sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir 
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların 
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların 

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım 
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler 
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü 
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü 
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan 
Sensizlik bozulan dengeye ziyan düştü
 
Islaklığı sanadır ahimin, efganımın 
İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler 
Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın 
Nazarın ok misali karanlıkları deler 
Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin 

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım 
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar 
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım 

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü 
Beynimin merkezine olumsuz ferman düştü 
Silindi hayalimden butun efsunu ömrün 
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefesinle yeniden çizilecek desenler 
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek 
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler 
Anneler çocuklara hep seni içirecek 
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin 
Sana mümindir sema; sana muhtaçtır zemin 

Damar damar hep seninle, hep seninle dolsaydım 
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın 
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım 

Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü 
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü 
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın 
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
 
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım 
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım 
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım 
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım 
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım 
Bahira'dan süzülen bir yas da ben olsaydım 
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım 
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım 
Yeryüzünde seni bir gürmüş de ben olsaydım 
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım 
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım 

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım 
Batili yıkmak için kuşandığın kılıcın 
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım 

Nurullah GENÇ