İMAM-I BUSİRÎ


İMAM BUSURİ VE KASİDE-İ BÜRDE.

Hicretin 7. yüzyılı, İslâm Düşüncesinin gelişmesini tamamladığı yüzyıldır. Düşünce ve sanat denemelerinin yemişleri birike birike, İslâm Toprakları, adım adım, karış karış kültür kesilmiştir. Binlerce bilgin, şair, kültür adamı, sessiz ve alçak gönüllü, çalışıyorlar ve arıların petek ördüğü gibi İslâm kültürünü yeryüzü tarlasına çiziyorlar ve boy veren eserleri biçiyorlar.

Mısır, bu kültür topraklarının başında geliyor. Bürüyen kaside'nin sahibi Şerafeddin Muhammed Büsiri Mısırlıdır. Dedelerinden biri Ebusirli olduğundan lâkabı Bûsirî olmuştur. Hicrî 608 yılında doğmuş ve 696 yılında ölmüştür. Bilgin, üstün ahlâklı ve takva eri bir müslümandı. Şiir ve belağatta eşsizlerdendi. Bir söze göre, şiir ve belagat üzerine birçok kitap yazmıştır.

Yine denildiğine göre, zamanın hükümdarının veziriydi. Peygamberi öğen birçok ,şiiri vardır. Bir gün felç geçirir ve vücudunun yarısı tutmaz olur. Bu Kasideyi yazar ve Allahtan Peygamber hatırı için şifa umar. Şiirin bittiği gece, İlm-i Ledün Sultanını rüyasında görür ve kasideyi huzurunda okur. Uyandığında felcin geçtiğini hayretle görür ve eli tutar ve ayağı yürür. Felç, yok denecek kadar azalmıştır. Kaside ismini bu mucizeden almıştır. İmamın hayat hikâyesinde, bu kasideye bağlı daha birçok harikalı olaylardan ve kerametlerden bahsedilir.

Kasidenin asıl adı, Kaside-i Bür'edir. Kaside-i Bere, Kaside-i Bürde, Kaside-i Büre, Kaside-i Bürdiyye, Kaside-i Büride gibi isimler de verilmiştir. Fakat en çok kullanılan isimler Kaside-i Bür'e ve Kaside-i Bürdedir. Peygamberin hırkasıyla mükâfatlandırılan Kâab bin Züheyrin Banet Suat Kasidesine de Kaside-i Bürde denildiği için, biz, bu kasidenin ismini türkçeleştirirken Kadise-i Bür'e adını esas aldık. Bür'e, kurtuluş, kurtarış gibi anlamlara geldiği için, bürde anlamını da içinde taşıyan BÜRÜYEN kelimesini seçtik. Böylece hem günahları ve suçları örten, hem insanı koruyan kurtaran, hem de şiirlilik noktasından da insanı bürüyen, bürüyerek başka bir atmosfere götüren gibi çok anlamları içinde bulunduran zengin özlü bir kelime ile birçok karşılıklar birden verilmek istenilmiş oldu. Bununla birlikte. Kasideye, KURTULUŞ KASİDESİ de denebilir, ŞİFA KASİDESİ de. Şiir, baştan sona, Peygamberi, O'na bakışı, Kuranı, islamı tam gerçeklik, samimilik, tabiilik düşünce ve şiir üslûbuyla, en keskin çizgiler ve bir sevgi ve bir saygı loşluğunda hep en önemli hedeflerden en önemli hedefe yönelerek getiriyor bize Veya bizi alıp onlara götürüyor. Büyük entellektüelin şiiridir bu. Abstrenin şiiri. Bir insanın iç oluşu, onarımı ve metamorfozu. Kasidenin başından bir duygu gecesine giren adam, biraz sonra ağaç hışırtılarını, sonra yolda geçenlerin seslerini işitir gibi oluyor. Daha sonra gölgelerini görür gibi. Daha sonra, sanki fıstık ağaçlarının arkasından bir ay çıkıyor. Göğün yakasında bir rozet gibi bir ay. Daha sonra Samanyolu. Şiirin sonuna doğru yavaş yavaş ortalık ağarır gibi oluyor. Bir duygu şafağına ve sabahına çıkarken içimiz gülpembedir, gül kokulu bad-ı saba ile
ürpermektedir.

Gerçek. Gerçek. Gerçek... Şiir, gerçekten gerçeğe dönüyor; yarmacıktan, geçici olandan hep uzaklaşıpor. Bir iç arınması oluyor. Peygamber, çağların önünde bir hakikat hükümdarı gibi görünüyor. Ve Kur'an, gerçeğin ve güzelin sonsuz prensipleri, solmaz gülü gibi açılyor. İslâm Medeniyetinin orta noktasında, İslâm Tarihinin orta noktasında,İslâm Ülkelerinin orta noktasında, İslâm Düşüncesinin ve İslâm Sanatının orta noktasında, İslâmın dış ve iç çizgilerinin orta noktasında, yüreğimizin orta noktasında, Şiir, hakikatın merkez noktası etrafında dönüyor.

Sezai Karakoç