FERHAT B.KAYMAZ

ARDIÇ GÖLGELERİ
Rüzgarlardan sözcükler çekip aldım,
Dizeledim, mısraladım,
Seni beynimin köylü yanından,
Seni beynimin varoşlarından çaldım.
Şerh düşülmemiş hayatlardan geçerek,
Geçerek kıyalar, kıyınçlar, varsamlar,
Günşehrinde bebelerin çığlığına tutunduk.
Tutunduk fırtınaya tutulmuş mayısın sancak kısmında,
Kıyıya vuran balıkların intiharına,
Ve izbe kentlerin pörsük ihtilal sancıları arasında,
Keyfimize sataşan yağmuru da buyur ettik aramıza,
Saframızda katıksız sevda şiirleri,
Harfler taşıdılar sâkiler.
Yusufa uzak düşler kurardık akşamları,
Adın olurdu yıldızların oynaştığı kar taneleri,
Koygun bir türkü olurdu,
Su kesmiş çocuk gözler,
Hafakan biteviye kösnücül gülüşler,
Daha güneş haymemize değmeden,
Bir yalnızlık olup birikirdi alnımızda.
Ağdıkça şiirler heybemizden...


Bir günah yağmuru altında başlamıştı,
Bir tevbe sağnağı altında bitmeli bu aşk.
Biraz isyan bu sevdada, biraz aşk,
Göğün göğsünde gizli esinli adın,
Ilgım değil bu, koca derya içinde yangın,
Bu sevda ki akla ziyan
Yaman çağında insanın.
Biraz isyan bu sevdada, biraz aşk,
Bir günah yağmuru altında başlamıştı,
Bir tevbe sağnağı altında bitmeli bu aşk.

Ey sesimin yabancısı,
Yüreğimin sancılı yanı,
Gelişini turnaların kanadından anladım,
Bir de baharın başlamasından.
Seni akşamları Murat'a ağışından,
İffetli yaşmağından tanırım,
Sana yalnız şu sayrılı çocukların adını soracaktım.

Alnındaki çizgiler,
Toprağımın karabahtlı kaderinden kalmadır.
Gözlerinin sessizliği devrimleri anlatır,
Suskun toprağın üstünde kırlangıçlar,
Devinmeye hazır dağların ardında kahır,
Sevdaların alnında,
Adımız vardır.

Ağdığı yeri ıslatamayan yağmur,
Seni hatırlatıyor,
Yağmurun korkusuyla rüzgarlaşan çocuklar,
Karanlık cümlelerle durgunlaşan
İçimdeki gömülü tabut
Seni hatırlatıyor,
Erken açan badem çiçeklerini,
Yüzündeki aşk günlerinden kalma efsunlu bulut
Seni hatırlatıyor
Buğdayların lohusalık çağında,
Geceleri harmanda dolunayla söyleşi,
Ay ışığının kurşuni bir hevesle
Başaklara şehvetli dokunuşu,
Çocuk ağzıyla ağlayışı bir haydutun.

Aşk; gözlerin kadar kara
Sözlerin kadar durgun,
Gözlerini karanlıktan utandır,
Gözlerini aydınlık seviyorum...

Eşkıyalar iner gibi dağlardan
Yırtarak çeperini
Fırat geçer ruhumdan
Seni sensiz yaşamaktan usandım
Usandım hayal meyal çocuksu
Yurtsuz kuşlar şefkat umar sesinden
Seni sensiz yaşamaktan usandım
Benim okyanus gibi bir yüreğim yok
Azizlerin rüyasını yormadım
Sana yalnız şu sayrılı çocukların adını soracaktım.

Toprağın ölümüyle dirileşen çocuklara
Annelerin ıslak gözlerinden kartopu devşir
Hasta dünyanın irinli eteklerinden
Sevdalar indir diye
Ey sesimin yabancısı
Yüreğimin sancılı yanı
Sana bir sayhanın ortasından sesleniyorum
Gözlerinde saklı yağmurları uyandır
Gözlerini ıslak seviyorum.

Dargın eller kadar küs kokuyor yanağım
Bende bitmeyen çocukluğum
Yeniden yaşlanıyor
Arzda cennet ararken kendine yalnızlığım
Terk ediyor günahlı gövdemi
Bir korkuluk gibi hoyrat bir boşluğa
Ey sesimin yabancısı
Yüreğimin asude yanı
Kırılgan duygular ardına saklıyorum seni
Seni gizlenmiş sevdaların içine
En ağlamaklı günlerini yaşıyor dışarıda nisan
Duygudur işte
En çelik inatlar bile
Ve tez çözülür insan
İçine kangren bir sevda düşünce.
mico_minik_by.gif (906 bytes)