CAHİT KOYTAK

Bağdatlı Şair 


Yıllardır bekler idim
Sarayın kapısında;
Her öğün sadaka çanağımı
Ve başımı eşiğine vurarak...

"Efendimiz, efendimiz, kulunuz
Hünersiz, sermayesiz,
Ne yapsın arastada?"
Diye her geçenle içeri
Haber gönderir idim.

Durdu durdu da, ahir
Sadaka çağımı kırıp
Ve umutlarımı tekmil,
Yollara düşer iken,
İlham geldi ki zâhir,
Ferman çıkardı, sahip:

"Gül satsın!
Can kokusun almazlara
gül satsın!
Gün ışığın görmezlere
mum satsın!
Güvercinlere
yem satsın!"
Sây kuldandır, kavlince
Ve pay da padişehten bilip:
"Gül satıyorum ha!
mum satıyorum!
Güvercinlere
yem satıyorum!"

Deyu avaz avaz çığırıp
Çarşı pazar koşarken
Kalabalıkta bir el
Tutup çekti yenimden;
Dönüp baktım ve bildim:

"Yine kör talih!" dedim,
"Yine kör talih ve kem nazar!
Evvel ahir müşterim...
Yine şu hinoğluhin simsar,
Yine şu sağır tellal,
Şu sağır, kısık sesli...

Pahasın kırmak için
Bak şimdi, kelepirci,
Mali nasıl kötüleyecek!"

"Seni ham şair!" dedi,
"Seni iş bilmez mum taciri!
Körlerin en hakiri,
Körlerin akılsızı seni!
Söyle, ne yapsın senin
Mumlarını, şu yatık
Mallarını kör talih?
Ne yapsın mumlarını senin
Bakarkör kalabalık?

Satabilirsen nasa
Gözlerini sat, ahmak!
Gözlerini sat önce;
Sonra gör bak;
Mumların;
Mumların ve güllerin
Nasıl kapışılacak!"

Cahit Koytak / Defter Dergisi Sonbahar 2000 sayısı