Milli Gazete - Kültür Sanat Bölümünden
Beyan Yayınları Biyoğrafi serisini yeni
kitaplarla sürdürüyor

İmam Şamil - İmam Buhari - Cafer Tayyar

    Bugüne kadar, değişik seri başlıklar altında 300’den fazla kitap yayınlamış bulunan Beyan Yayınları bu serilerini, yeni kitaplarla zenginleştirerek sürdürüyor. Son zamanlarda Roman, Edebiyat, İnceleme-Araştırma, Çocuk ve Şiir serilerinde yayınladığı kitapların dışında Biyoğrafi Serisinden de üç kitap yayınlayan Beyan Yayınları, yeni kuşaklara örnek alabilecekleri üç örnek insanın hayat modelini öneriyor.

Biyoğrafi serisinden yayınlanan ilk kitap, sadece Kafkas toplumunun değil, bütün dünya Müslümanların örnek aldığı bir mücahidin, İmamŞamil’in hayat hikâyesini anlatıyor. Zübeyir Yetik tarafından hazırlanmış bu çalışma, İmamŞamil’in hayatını, kişiliğini ve verdiği mücadeleyi tanıtmayı hedefliyor. Bu çalışma bize, ölümünün üzerinden yüzyılı aşan bir süre geçmiş olmasına rağmen İmamŞamil’in bu gün de unutulmaz bir önder oluşunun arkasındaki sırrı anlatmaya çalışıyor. İmamŞamil isminin, kendi döneminde olduğu kadar, günümüzMüslümanlarınca da özgürlük mücadeleleriyle birlikte anılmasını sağlayan temel etkenin ne olduğu yeni kuşaklara örnek bir hayat çevresinde sunuluyor.

Biyoğrafi serisinden yayınlanan ikinci kitap bir ilim adamının, İslâm dünyasının hadis konusundaki otorite ismi İmam Buhari’nin hayatını inceliyor. Neredeyse ömrünün tamamını, bütün bir İslâm coğrafyasında hadis araştırmakla geçirmiş bu büyük alimin hayatını Hüseyin K. Ece kitaplaştırmış. İslâm dünyasında Kur’ân’dan sonra en sağlam kaynak olarak kabul edilen Sahih-i Buhari’nin nasıl meydana geldiğini gözler önüne seren bu araştırma, bilinen anlamda bir biyoğrafi çalışmasından daha farklı özellikler taşıyor. Hüseyin K.Ece, kitabına öncelikle hadis konusunu inceleyerek başlamış. Daha sonra, İmam Buhari’nin hayatını ve eserini oluşturma sürecini anlatmış. Bu sürecin detaylarında yer alan bilgilerin değerlendirilmesi, İmam Buhari’nin kişisel özelliklerinin anlatıldığı bölümü meydana getirmiş. Eserin ikinci bölümü İmam Buhari’nin büyük eseri Sahih-i Buhari’ye ayrılmış ve onun çevresinde yapılan değerlendirmeler detaylı bir kaynak taramasıyla okuyucuya sunulmaya çalışılmış. Bugüne kadar yayınladığı kitaplarda titiz çalışmalarıyla ön plana çıkan Hüseyin K.Ece, İmam Buhari’nin hayatını anlattığı bu eserini de aynı titizlikle kaleme almış ve yeni kuşaklara örnek olabilecek bir hayatı bütün yönleriyle gözler önüne sarmiş.

Beyan Yayınları’nca yayınlanan Biyoğrafi serisinin üçüncü kitabı Cafer-i Tayyar ismini taşıyor. Yazarı Muharrem Ergül.Muharrem Ergül’ü yine aynı seriden daha önce çıkmış Mus’ab b. Umeyir, Selman-ı Farisi ve Amman b. Yasir kitaplarından tanıyoruz.Cafer-i Tayyar da daha önceki kitaplar gibi kolay okunup anlaşılabilirliğin hedeflendiği bir üslupla kaleme alınmış.Kolay okunan ve her seviyedeki okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği bir özellik taşıyor. Muharrem Ergül, İslâm tarihinin ilk dönemlerindeki zorlukları yaşamış bu ilk Müslümanların hayatlarını, verdikleri mücadeleleri ve günümüz insanına örneklik teşkil eden kişiliklerini anlattığı serinin son kitabında, Hz.Ali’nin kardeşi ve Peygamberimiz’in yeğeni Cafer-i Tayyar’ı tanımamıza yardımcı olmuş. Cafer-i Tayyar’ın, Habeşistan Hicreti ile ön plana çıkan mücadele hayatının, Mute Savaşı’nda şehadetle sonuçlanışının anlatıldığı bu çalışma, yüzyıllardır Müslümanların kalplerinde yaşattıkları bir kahramanın daha yakından tanınmasına imkan sağlamış.

 

Başörtülü “Mağdur” öğrenciler için
Hukuk Kılavuzu

Başörtülü “Mağdur” öğrenciler için Hukuk Kılavuzu isimli kitabı, 1997/1998 öğrenim yılı başından itibaren lokal olarak İstanbul’da bazı fakültelerde başlayıp daha sonra yayılarak tüm fakülte ve yüksekokullarda uygulanan, “başörtüsü yasağı” konusunda öncelikle mevcut yasal durum ile, fiili durumun mukayesesini içermekte.

Yasalarda üniversite öğrencilerinin başlarını örtmelerine engel herhangi bir hüküm bulunmadığından, yasal durumun detaylı ve doğru olarak bilinmesi önem arzetmekte.. Daha sonra yasakçıların argümanları ve bunların eleştirisine yer verildi. Yasakçıların ileri sürdüğü bir argüman tek tek ele alınıp tahlil edildi.

Mevcut fiili durumdan bahsedilmesi, yasalarda yasaklayıcı herhangi bir hüküm olmamasına rağmen, keyfiliğin hangi boyutlara ulaştığının gözler önüne serilmesi açısından önemli.

Bütün bu bilgilerden sonra yasal başvuru yolları (ihtimaller de mümkün olduğunca hesaplanarak) verilmeye çalışılmış. Yasal başvuru yolları açıklanırken aralara örnek savunma metinleri ve dilekçe örnekleri de yerleştirilerek kolay anlaşılabilirlik sağlanmaya çalışılmış.

Yasal prosedür, disiplin soruşturmasından başlayarak, iç yargıda başvuru yollarının izahı ve en son başvuru mercii Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvurunun açıklanması ile bir bütünlük sunulmuş.

Ayrıca, faydalı olacağı inancıyla örnek mahkeme kararları da kitaba eklenmiş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru formu orijinal haliyle kitapta yer alırken, son olarak Bursa’da yaşanan olayların bir özeti ve örnek dilekçelere yer verilmiş.

Kolay anlaşılabilir bir dil ve üslup seçilerek yargı yoluna müracaat basite indirgenerek sunulmuş.

Hukuka aykırılıklar karşısında açılacak dava sayısında ve adil kararların oluşumunda bir artış gözlenirse, çalışmanın amacına ulaşmış olacağı vurgulanıyor.

Kitap bir yönüyle de Anadolu’nun çeşitli üniversitelerinde aynı mağduriyeti yaşayan öğrencilerin hakları konusundaki bilgilenmelerini de önemsemekte.

Yazarın hukukçu kimliği yanında iki yıla yakın, sorunun bütün yönleriyle pratiğini yaşamış olması kitabı daha bir anlamlı kılmakta.

Mazlumder İstanbul Şubesi’nin avukatlığını yürüten Serap Yaşar beş yıl Fransa’da bulundu ve bu esnada Avrupa’da yaşanan uygulamalara da yakından tanık oldu.

Mazlumder İstanbul Şubesi Yayınları arasından çıkan kitap Azim Dağıtım ve bayilerinde satışa sunuluyor. Ayrıca Mazlumder İstanbul Şubesi merkezinden kitabı temin etmek mümkün.

Yaşadığım Avrupa,

Vehbi Vakkasoğlu’nun 30. kitabı olarak Nesil Basım Yayın’dan çıktı.

Kitap, “Batı Batıcıdır” diye başlıyor. 6 yıl Avrupa’da çalışarak, Batı’yı içinden tanıyan yazar, bize kanlı, kinli ve çirkin yüzlü bir medeniyeti etkileyici olaylarla anlatıyor. Özellikle de konu İslâm ise, Batı, kaba, katı ve ilkel bir çifte standartla hareket ediyor.Bosna’da, Çeçenistan’da, Kosova’da akan kanlar, bu iki yüzlülükten kaynaklanıyor.

İnsanlıktan, faziletten, sevgi ve şefkatten sür’atle uzaklaşan bir toplumun hazin hikâyesi var bu eserde. Ancak, İslâm dünyasının büyük bir ölümü, hâlâ çağdaşlık, uygarlık, evrensel değerler gibi özentilerini Batı’da arıyor. Oysaki, Yaşadığım Avrupa, Batı’dan alınacak insanlık dersi olmadığını çok açık biçimde en acı örnekleriyle ortaya koyuyor.

Bırakınız başka insanları, Batı kendi çocuklarını bile acımasızca yiyor. Kendi kendisini maddeci ve fertçi bir anlayışla tahrip ediyor. Dolayısıyla da en başta aile olmak üzere, insana yaraşır güzellikler bir bir ortadan kalkıyor. Sevgi yetimi, şefkat öksüzü insanların sayısı artıyor. Toplum varlık içinde yokluk çeken manevî bir bataklığa dönüştürülüyor.

Vehbi Vakkasoğlu’nun yeni eseri bu gerçekleri hayatın içinden misallerle açıklıyor. Temeli soygun, sömürü ve haksızlık üzerine kurulmuş bir medeniyetin mensuplarını nasıl perişan ederek dünyalarını cehenneme çevirdiğini gözler önüne seriyor.

Bu perişanlığın çözümü ve çaresi de gösterilmiş. “Farkında Olmadığımız Güzellikler” başlığı altında, sahip olduğumuz, ama uygulamadığımız birçok insanî değerin yeniden bilincine varıyorsunuz.

“Mimsiz Medeniyet”in bize hiç dost olmayan politikacılarını anlamak için bu kitabı mutlaka okumak gerekiyor. Batı’nın lâikliğini, insanın maddeye verdiği değeri, yeniden dine ve aileye dönüş için giriştiği çabaları açıklayan yazar, çağına tanık olma sorumluluğu ile birikimlerini, hatıralarını, gözlemlerini yazmış. Duvarlı Berlin’den duvarsızına geçişin şahidi olmuş.Batı’nın çirkin yüzünü de, sağlam yüzünü de objektif bir açıklamanın konusu yapmış.

Batı’da açan garip ve mahzun peygamber çiçekleri... Güzel ülkemizin güzel insanları, hakim kültüre teslim olmayan iradeli gençlerimiz. Avrupalı Müslümanlar, kiliseden dönüştürülen camiler...

Bütün bunların çoğu hüzünlü, azı sevinçli hikâyesi, Yaşadığımız Avrupa kitabında sürükleyici bir üslupla ele alınmış.