“Cuma
Konuşmaları”
Ebu’lA’lâ el-Mevdudî
Naci BEKTAŞ
Son Peygamber Hz. Muhammed (SAV) tamamlanan ilahî mesajın biricik kaynağı olan
Kur’ân-ı Kerîm, geldiği güne değin süren insanın yeryüzündeki serüvenini
özetleyerek bizlerin istifadesine sunan bir kitap olduğu kadar, Cennete layık olarak
üstün bir yaratılışla yaratılan insanın yeryüzüdeki misyonunun en güzel bir
inançla (ahsenu itikad) en güzel bir tarzda (ahsenu hayat) yaşamak olduğunu vurgulayan
bir kitab-ı beyandır. Bu kitap geldiği günlerde bazıları için nasıl bir hidayet
rehberi (huden linnas) olmuş ise bugün de öyledir. Bazıları için nasıl bir
rahatsızlık kaynağı olmuş ise bugün de öyledir. Bazıları için ise nasıl bir
öğüt, bir nasihat, bir ikaz idiyse bugün de aynı vasıfta ve aynı makamdadır.
Aslında değişen birşey yoktu hayatımızda, düşüncelerimizde ve kalplerimizde.
İnsan gene aynı insan, düşman gene aynı düşman, hayat gene aynı hayattır.
Değişen sadece kullandığımız kelime ve nesnelerdir. Kur’ân-ı Kerîm’i sıkça
okuyanlarımız; Peygamber Kıssalarında bizlere sürekli sunulan (Tevhid, İbadet gibi)
temel vurguları ve insanın içine sürekli düştüğü (inkâr, kibir, şüphe gibi)
temel hastalıkları çok iyi bilirler. İnsan için çizilen hedefler çok belirgin, bu
hedeflere ulaşmak için takip edilecek yol ise çok nettir. Buna rağmen her geçen gün
varılacak hedefler zihinlerimizde bulanıklaşmakta, gidilecek yollar ise her geçen gün
iyice karışmaktadır. Şu günlerde okumakta olduğum Ebu’lA’lâ el-Mevdudî’nin
Cuma Konuşmaları (*) adlı kitabı hepimizin bildiği gerçekleri bir kez daha
hatırlattı bana. Bazen üzülerek, bazen ümitlenerek ve bazen de derin derin
düşünerek okuduğum bu kitap İslâmî konularda bir ilmihal niteliğinde kaleme
alınmış. İslâm dünyasının ve Müslümanların içaçıcı olmayan durumlarını
çözümleriyle birlikte ele alan bir eser niteliğinde. Her şeyden önemlisi hemen hemen
her yaştan insanın anlayabileceği düzeyde ifadelendirilmiş bir kitap. Altını
çizdiğim bazı pasajları başlıklarıyla birlikte sunmak istiyorum sizlere. İlmin
Zarureti “Müslümanlar için en büyük tehlike İslâm’ı bilmemek, İslâm’ın
gerçeklerini görmemektir. Eğer bir Müslüman Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın ne
buyurduğunu, Peygamber’in ne gibi ölçüler getirdiğini bilmiyorsa bu kişi cehaleti
sebebiyle yolunu kaybedebilir veya bir deccal tarafından doğru yoldan saptırılabilir.
(S. 21) Müslüman ile kâfir arasında fark “Kâfirler, yani Allah’a âsi olanlar
neden her yerde bizden üstün durumdadırlar? Ve Allah’a kulluk yapma iddiasında olan
bizler niçin her alanda mağlubuz? Bu konuyu çok düşündüm ve şuna inandım ki
bizlerle kâfirler arasında sadece isim farkı vardır.” (S. 28) Kelime-i Tayyibe’nin
anlamı “Bir kimse sadece altı-yedi harfi söylemekle, kâfirken Müslüman, necisken
temiz, merdutken mahbub ve cehenemlikken cennetlik olur mu? Ancak bilinçli bir şekilde
Kelime-i Şehadet getirir, o kelimelerin mânâsını anlar, içine sindirir ve gerçekten
ne söylediğini idrak edersen Müslüman olursun.” (S. 40) İslâm’ın gerçek
ölçüsü “Dünya İslâm’ın ikrarı hukukîdir. Yani yasal bir şekilde
İslâm’ı ikrar eden bir kimse görünüşe göre Müslüman sayılır, toplumda
Müslüman olarak kabul edilir. Fakat Allah bu görünüşe göre karar vermez. O,
insanların kalplerine bakar, içinde bulundukları ruhî duruma göre imanlarını
ölçer.” (S. 78) İbadet “İbadetin maksadı, her an ve her halde Allah’ın
konumuna itaat etmek ve buna ters düşen her kanundan uzak kalmaktır. Yaptığımız her
hareket Allah’ın çizdiği sınır içinde ve O’nun gösterdiği tarzda olmalıdır.
Bu şekilde yaşadığımız hayatın her hareketi ibadet sayılacaktır.” (S. 104)
Müslümanın görevi “Nasıl ki bir duvar saatinin görevi doğru vakti göstermekse,
bunun gibi Müslümanların görevi de yer yüzünde Allah’ın halifesi olarak diğer
insanlara doğruluğu göstermek, kötülüğü menetmek ve hak davanın
bayraktarlığının yapmaktır.” (S. 133) Zekat “Zekatın manası temizliktir. Bir
kimsenin kendi mal ve servetinden ihtiyaç sahibi ve yetimlere dağıtmak üzere
ayırdığı kısma zekat denir Mal ve servetinin zekatını ödeyen kişiye hem o mal
helâl olur, hem de o kişinin kalbi temizlenir.” (S. 151) Hacc “İslâm dünyasının
kalbi, Müslümanların ve İslâm’ın evrensel hareketinin merkezidir.” (S. 210)
“Haccın amacı, Allah’ın birliğine inanarak O’na teslim olmaya karar vermiş olan
bütün Müslümanların hangi ırk, kavim ve ülkeden olurlarsa olsunlar kendilerini bir
tek merkeze bağlamaları ve her yıl gelerek bu merkezi tavaf etmeleridir.” (S. 192) Bu
hatırlatmaları şairin şu mısraları ve Üstad Mevdudi’nin bir değerlendirmesiyle
bitirmek sanırım çok yeride olacak. “İsa’nın eşeği gitse de Mekke’ye Eşek
olarak döner yine de.” “Yani eşek, Hz. İsa gibi bir Peygamber’e ait olsa bile
Mekke’yi ziyaret ona hiçbir fayda getirmez. O yine de eşektir. Namaz, oruç ve hacc da
akıl sahiplerini terbiye içindir; hayvanlar için değil. Eğer bir kimse bu ibadetlerin
mânâsından ve maksadından habersiz kalır, onların neden yapıldığını anlamaya
tenezzül etmez, manalarını öğrenmeye çabalamaz ve bu ibadetleri sadece bir örf ve
âdet olarak, babası ve dedeleri de öyle yaptıkları için yerine getirirse, o zaman bu
ibadetlerden ne gibi bir fayda beklenebilir ki. Maalesef bugün Müslümanların İslâm
hakkındaki tavırları da böyledir. İslâm ruhsuz ve şuursuz bir örf ve âdet haline
getirilmiştir. Sadece şekilcilikten ibarettir.” (S. 215) Bahçenin rengine bakıp da
umutsuzluğa kapılma bahçevan, Bak, fidanlardan yeni dallar parlamak üzere, Çalıdan
çırpıdan bahçen temizlenmek üzere, Şehidlerin kanıyla kırmızı güller açılmak
üzere, Bak göğün rengi artık al olmuştur, Bu doğmakta olan güneşin ufuğa
vuruluşudur. Muhammed İKBAL (*) Ebûl-A’lâ el-Mevdûdî, Cuma Konuşmaları, Çev.
Muhammed Han Kayani, İnkılâb Yayınları, Haziran 1998. [Tel: (0.212) 524 44 99
- 521 57 76]
|