Hz. Âişe'nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler |
Hâkim'in Mustedrek adlı ese- rinde rivayet ettiğine göre, bir gün Hz. Âişe, en çok hadis rivayet etmekle bilinen Ebû Hureyre'yi yanına çağırarak şöyle bir serzenişte bulunar: "Ebû Hureyre! Hz. Pey- gamber'den rivayet ettiğini işit- tiğimiz bu hadisler de nedir? Allah Rasulünden hiç işitmediğim hadisler naklediyorsun. Oysa sen de sadece bizim işittiklerimizi işittin; bizim gördüklerimizi gördün." Bunun ü- zerine Ebû Hureyre müminlerin bilge annesine hiç de hak etmediği bir sözle karşılık verir ve şöyle der: "Beni, kına, ayna ve sürmelik, Al- lah'ın Rasulünden alıkoymadı. An- cak, görüyorum ki, bunlar seni bun- ları öğrenmekten alıkoymuş." İki büyük sahabi arasında geçen bu polemiği etraflıca değerlendirmek bu satırların yazarının boyunu aşar. Ancak, kitabiyat yayınları arasında çıkan ve kısa sürede ikinci baskısı gerçekleştirilen Hz. Âişe'nin Sa- habaye Yönelttiği Eleştiriler adlı ki- tap, müminlerin annesinin, Ebû Hu- reyre'nin iddiasının aksine, Allah Rasulü ile birlikte geçirdiği zama- nı, kına, ayna ve sürmelikle geçir- mediğini, en azından bunların onu_ Hz: Peygamber'in sahih öğretileri- ni ve İslam dini adına beyan ettiği evrensel prensiplerini öğrenmekten alıkoymadığını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Bu kitaptan öğrendiğimize göre, ensar ve muhacirlerin büyüklerinden her a- lim, her fakih, her kâri ve her ravi ona öğrencilik yapmış, hatta Hâ- kim'in Mustedrek'inde nakledilen bir diğer rivayete göre, Şeriat'ın dörtte birini nakletme şerefi yine ona ait olmuştur. Gerçekten Hz. Âişe sadece Hz. Pey- gamber'den hadis nakletmekle kalmamış, Ebû Hureyre başta olmak üzere Hz. Ömer, Abdullâh b. Ab- bâs, Abdullâh b. Ömer, Câbir b. Ab- dillâh ve Ebû Sa'îd el-Hudrî gibi pek çok sahabinin rivayetlerini tashih ederek hadiste eleştiri ge- leneğini başlatmıştır. İslam'ın temel ilkelerine, Kur'an'ın evrensel öğretilerine ve Hz. Peygamber'in bilinen sünnetlerine aykırı olarak rivayet edilen hadislere karşı en cesur tenkit- leri yapmış; aklı kulağa, dirayeti rivayete ter- cih etmiştir. Ne var ki, Hz. Âişe'nin bu eleştirilerinden bir metot oluşturulması gerekirken, onun bu eleştirileri tarih boyunca, hadis külliyatının satır aralarında gizli kalmış ve Ebû Hureyre'nin cevabında yatan tavır esas alınmıştır. Nitekim Hz. Âişe'nin şiddetle itiraz ettiği bazı hadis- lerin üzerinden, bin dört yüz küsür yıl geçtiği hâlde, eleştirilmeden kaynaklarda yer almaya ve ümmetin başını ağrıtmaya devam etmesi de bunu göstermektedir. Hz. Âişe'nin sahabenin rivayetlerine, uygula- malarına ve fetvalarına yönelttiği eleştirileri ri- vayet kaynaklarının satır aralarından çıkarmak, müstakil bir eserde toplamak yaklaşık yedi asır sonra Bedruddîn ez-Zerkeşî'ye (ö. 794/1392) nasip olmuştur. Asıl adı el-İcâbe li-îradi ma'stedrekethu Aişe alâ's-sahâbe olan eser, Şam Zâhiriye kütüphanesinde tesadüfen bu- lunmuş ve 1939 yılında Sa'îd el-Efgânî tarafın- dan neşredilmiştir. Eserin dilimize tercüme edilmesi ise değerli araştırmacı Bünyamin Erul sayesinde gerçek- leşmiştir: Kitabı eline alan herkesin takdir ede- ceği gibi, Sayın Erul, bu kitabı sadece tercüme etmekle kalmamış; bir taraftan, İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nden temin ettiği yeni bir nüshâ ile mukayeseler yaparak, İslam dünyasın- da yaklaşık altmış yıldır kullanılan baskının hata- larını izale etmiş; diğer taraftan, yaptığı katkılar- la eseri âdeta yeniden inşa etmiştir. Eser, böylece müellifle naşir ve mütercimin ortak bir çalışması hâline gelmiştir. Sayın Erul'un, eseri, yeni, metodik bir tertibe tâbi tutması, eserde yer alan hadislerin tahrici- ni yapması, iktibasları kaynaklarla mukayese etmesi, yerinde gerekli izahlara yer vermesi; her hadise başlıklar koyması, eserde geçen kay- naklar ve bilginler hakkında bilgi vermesi, is- nadları dipnotlara çekmesi, yaptığı katkılardan sadece bir kaçıdır. Esere yazdığı giriş, kitabın değerine değer katmıştır. Bilhassa Hz. Âişe'nin rivayetleri uygulamaları ve fetvaları değer- lendirirken başvurduğu yöntemin incelenmesi, sahabenin, Hz. Âişe'nin yaptığı eleştirilere iti- razlarını kitabın sonunda ek olarak vermesi son derece isabetli olmuştur. Mütercimin, eseri, orijinal tertibini bozarak, kendince metodik bir tertibe tâbi tutmuş olması ilmî ve akademik bakımdan sakıncalı görünse de, bu eseri yalnızca Türkçe çevirisinden oku- ma iktidarına sahip okuyucu kitlesi için gayet faydalı olmuştur. Ancak, söz konusu metodik tertibin son yıllarda yaygınlaşan metin tenkidi kriterlerine göre yapılması, eseri klasik olmak- tan çıkarmış, modern zamanlara ait bir çalışma hâline getirmiştir. Kaldı ki, Kur'an'a arz, tari- hî vakaya arz, aklına ve kanaatine arz, mantık ve dile arz gibi başlıkların daha anlaşılır bir Türkçe ile ifade edilmesinde fayda vardır. Sayın Erul, kitabın birinci baskısının 26. say- fasında: "Özellikle Hz. Âişe'nin doğum, evlilik ee vefat tarihleri gibi ihtilaflara ise yer veril- meyecektir." dediği hâlde, aynı sayfanın de- vamında onun altı-yedi yaşında Hz. Peygamber ile nişanlandığını, hicretin ilk yılında, dokuz ya- şında iken Medine'de evlendiğini belirtmiş; an- cak, onun 20-25 yaşında iken evlendiğini iddia eden görüşe yer vermemiştir. İkinci baskıda ise, bu ifadeyi biraz yumuşatarak şöyle demiştir: "Hz. Âişe, tartışmalı olmakla birlikte, oldukça erken yaşlarda Hz. Peygamber ile Mekke'de nişanlanmış ve üç yıl sonra hicretin ilk yılında, Medine'de evlenmiş olmalıdır." Oysa Sayın Erul'un tercüme ettiği kitap diğer görüşü pek yabana atamayacağımızı göstermektedir. Ki- tapta yer verilen bilgilerin bize tasvir ettiği Hz. Âişe, dokuz-on yaşında bir çocuk olmaktan oldukça uzaktır. Aynı eleştirel düşünce s. 63'te naşirin yaptığı bir alıntıda da, öyle zannediyoruz ki, gözden kaçmıştır. Zira iki yaşındaki bir çocuğun yazma bir eseri on oturumda müellife okuması pek makul görünmemektedir. Son olarak; Hz: Âişe'nin, Ebû Hureyre'nin söylediği gibi, ayna ve sürmelikle uğraş- madığını; bilakis, İslam'ın aynasına yansıtılmak istenen yalan yanlış rivayetlere, ilmin ve Hz. Peygamberi çok yakından tanımanın verdiği ce- saretle nasıl karşı çıktığını görmek isteyen hiç kimse bu eseri okumazlık etmemelidir. Ayrıca, tercüme edilecek bir esere mütercimin ne büyük katkılar sağlayacağını görmek isteyenler de bu esere göz atmak durumundadır. Böyle bir eserin yazımı yedi asır; yayımlanması da yedi asır gecikmiştir. Tercümesi ise altmış yıl geciken bu eseri okumakta gecikmemek gerektiğini düşünüyorum. Kritik: Hatice Görmez |
|