İslam Ekonomisi - Prof. M.A.Mannan

BİR ÜRETİM FAKTÖRÜ OLARAK TOPRAK

Tercüme: Bahri Zengin , Tevfik Ömeroğlu

     İslâm, çağımızda kullanılan anlamıyla de-
ğil, kendine özgü bir anlam içinde, toprağı bir
üretim faktörü olarak tanımaktadır. Klasik e-
serlerde önemli bir üretim faktörü niteliği ta-
şıyan toprak üretimde kullanılan tüm doğal
kaynakları içine almaktadır. Örneğin, toprağın
üst tabakası, verimlilîği, hava, su ve yer altı
kaynaklarının özellikleri vs. hepsi, toprak de-
yimi içine alınmaktadır. Doğrusu İslâm'ın bu-
günkü ekonominin bu tanımını uygun bulmadı-
ğını gösterecek bir delil yoktur elimizde. Üre-
tim faktörü olarak toprağı kabul ederken, İs-
lâm, toplumun ekonomik refahını -ki Islâm'ın
ekonomik öğretisindeki temel ilkelere dayalı
bir refahtır bu- en üst bir düzeye çıkarabilecek
yararlı bir düzenlemenin yapılmasını onayla-
maktadır. Bu konuda; Kur'an'ın nasları, Pey-
gamberin uygulaması (sünneti), yeteri kadar
açıktır. Bir üretim faktörü olarak toprağın en
yararlı bir biçimde kullanılmasına ilişkin İslâm
in getirdiği yöntem, gerçekten eşsizdir.

     Kur'an olsun, Sünnet olsün, her ikisi de,
toprağın en yararlı bir biçimde işlenmesi üze-
rinde önemle durmaktadır. Kur'an, iyi ekinler
yetiştirmenin ve sulama için gerekli tedbirler
alınarak, işlenemiyen toprakların bahçelere dö-
nüştürülmesinin zorunluluğuna dikkatleri çek-
mektedir. Kur'an bu konuda şöyle der . 
«Suyu, kupkuru ve çorak yere sevkettiği-
mizi, onunla gerek hayvanlarının gerek kendi-
lerinin kısmen yiyegeldikteri ekini çıkarmakta
olduğumuzu da görmediler mi?»
(XXXII; 27)
Burada, kullanılmayan toprakların işlen-
mesi üzerinde şiddetle durulduğunu gösterecek
delillerimiz vardır. Ebu İshak, bu konuyla ilgili,
Peygamberin şu sözünü nakleder
«Başkasının malı olan bir toprağı işleyen
kimsenin daha çok hakkı vardır o toprak üze-
rinde.» (Buhari: 41, 15)
İslâm, toprakla uğraşmayan çiftçinin var-
lığını kabul ettiği için, ürünün bir yüzdesi ve-
ya maddî değer karşılığında toprağın başkaları
tarafından işlenmesine izin verir. Ama öte yan-
dan, gücü yetenlerin, doğrudan doğruya işle-
me olanağını bulamadıkları toprakları yoksul-
lara, vermeleri gerektiğini de salık verir.
İbn-i Ömer; Peygamberin, ürünün yarısı
karşılığında Hayber topraklarını işleme yetkisi-
ni Yahudilere verdiğini söylemektedir. ;Buha-
ri: 41,.11). Olayın başka bölümünü Rafi şöy-
le anlatır
«Onlar (Hayber'deki yahudiler), daha önce.
akar su yataklarındaki veya özel bölgelerdeki
topraklardan sağlanan ürünlerin kendilerine
verilmesi şartıyla toprağı işlettiriyorlardı. Bu-
nun için, Peygamber, bu tür bir uygulamayı ya-
sakladı.»
Rafi'ye: «Para karşılığında, toprak işlet-
tirilseydi durum nasıl olurdu? diye sorduğum-
da para almakta bir sakınca olmadığını söyle-
di.» (Buhari: 41, 19)
Amr, Tavus'a, Peygamberin toprağı kira-
ya verme uygulamasını yasakladığı için kendi-
sinin de bundan vazgeçmesi gerektiğini söy-
ler. Tavus da ona Peygamberin bunu yasakla-
madığını, yalnız:
"İçinizden biri, bir bağış olarak, mümin
kardeşine verirse, bu kendisi için para karşı-
lığında vermekten çok daha iyidir?» dediğini
İbni Abbas bana bildirdi karşılığını verir."
(Buhari, Müslim. Mişkat : 12 - 13).

Açıkça, kendileri tarafından işletilemiyen
geniş toprakları olan kişilere verilen bir öğüt-
tür bu. Toprağın kiracıya verilemiyeceği anla-
mını taşımaz.

     İslâm, tarımsal üretimin artırılması için su-
lamanın gereği üzerinde önemle durmaktadır.
Bunun için, İslâm müslümanları, kendi ihtiyaç-
larını karşıladıktan sonra, tarlalarının içinden
geçen suyu başkalarının yararlanmasına bırak
mak zorunluluğu ile şartlamaya çalışmıştır. Ku-
yu kazmak bile büyük bir eylem niteliğindedir.
Bu konuda Ebu Hureyre şu hadisleri nakleder:
«Artık su, çevredeki otların yetişmesinden
esirgenmemelidir. Aksi halde çevredeki otların
büyümesi engellenmiş olur.»
«Her kim bir Ruma kuyusu kazar, cennet
onun içindir.» (Buhari: 62, 7)
Bu hadis üzerinde, Hz. Osman, bir kuyu
kazmıştır. İslâmın bundan bindörtyüz sene önce, ta-
rımsal ve endüstriyel kaikınma arasında den-
geli bir ekonomik büyüme gereğini tanıyıp ger-
çekleştirmeye çalıştığını burada not etmek ger-
çekten hayretten dondurmaktadır bizleri. İslâm
da, üretim faktörü olarak toprağın, uzun süre-
de dengeli kalkınma amacını sağlayabilecek
bir tarzda kullanılması zorunludur. Öteki alan-
ları bir tarafa iterek, tüm toplumun zararına hal
kın uğraşları belirli alanlarda yoğunlaşırsa, bi-
le bir alışkaniığı değiştirmek için, Şeriat, devle-
tin işe karışmasını şart koşmaktadır. Bu yüz-
den, halkın tarımsal toprak elde etmek için ko-
şuştuğu, yalnızca çiftliğin benimsendiği sana
yi veya yatırım gibi öteki uğraşların bir kenara
itildiği yerlerde, servetin eşit olarak çeşitli e-
konomik kesimlere dağılmasını sağlamak ve
halkın, uzun sürede toplumun tümü için yararlı
olacak ticaret ve sanayi ile uğraşmasını temin
etmek için, Devlet, gerekli kuralları koyabilmek
tedir. Ebu Umame, sapan, tarımsal araç ve alet-
ler üzerine Peygamberin (S.A.V.) şu sözünü biz
lere iletmektedir
«Hiç kimsenin evine girmiyor bunlar ama
bu davranış eve sönüklük getirmektedir.»
(Buhari : 41, 2).
Buhari, ilgili bölüm için şu başlığı koymuş-
tur: «Tarımsal kesimde büyümenin doğuracağı
sonuçlara karşı bir uyarı veya Tanrı isteğinin
dışına çıkmak.» Bu hadis kendini tamamen ta-
rıma veren, kalkınmada öteki kesimlerin değe-
rini küçümseyen bir ulusun parlak bir mevkiye
yükselemiyeceğini açıklamaktadır.
Devamı var : İslamda toprağı kullanma hakkı.