| 
       SEYYİD MUHAMMED RAŞİD (K.S.)'NİN ARDINDAN 
      Vehbi VAKKASOĞLU 
             
      
       
              İnsanımızı ayakta tutan, iç ve dış bozgunculara 
      karşı güçlü ve dirençli kılan, kültürümüzü nesilden 
      nesile sessiz sedasız büyük bir tevazu ile nakleden bü- 
      yükler vardır. İsimleri, resimleri bilinmez büyüklerdir 
      bunlar. Çünkü saklanmayı, mahviyet perdesiyle örtülü 
      kalmayı kendileri isterler.Onlar kendi varlıklarını öne 
      çıkaran her türlü alayiş ve nümayişten uzakta kalmaya 
      özel bir özen gösterirler, hizmetlerinin karşılığını 
      hakiki alemde görmeyi umarlar, bunun için de talip 
      oldukları şey sadece ve sadece Cenab-ı Hakk'ın rıza- 
      sıdır. 
       
           Bu büyükler, Allah rızası yolunda, dayanılması 
      çok zor ceberutlara, baskıcılara, laiklik perdesine bü- 
      rünüp gizlenmiş din düşmanlarına müthiş bir direnişle 
      karşı koymuşlar, yollarından dönmemişler, geleceğe 
      dair ümitlerinden vazgeçmemişlerdir. Daha doğrusu, 
      geleceğin nasıl olacağını fazla da düşünmeden İs- 
      lam'a, imana sahip çıkmışlar, neticeyi Allah'ın rah- 
      metinden bekleyerek rızave tevekkül göstermişlerdir. 
      Bugün iman ve İslam davasındaki insanlarımız 
      yakın geçmişimizde yaşanan şerefli mücadeleleri bil- 
      mek zorundadırlar. Bilmek ve vefa duygusunun gere- 
      ğini yerine getirmek borcundadırlar. Geçmişin zorluk- 
      larını bilmek, hem bugünümüz için dersler verecek, 
      hem de içinde bulunulan kolaylık ve imkanların şük- 
      rünü ihmal etmemeye sebep olacaktır. Aynca bu isim- 
      siz kahramanların tanınması, hizmetlerinin bilinmesi, 
      onların haksız suçlanmalarının da önüne geçecektir. 
      Zira bugünün şartlarından geçmişe dönüp bakınca, 
      birtakım yanliş değerlendirmeler yapılıyor ve bu su- 
      retle de devrin ilim adamları, Allah dostları, manevi 
      dinamikleri suçlanabiliyor. 
       
           İşte onlardan biri... Bir büyük silsilenin günü- 
      müzdeki temsilcisi, manevi dünyamızın temiz yapı 
      taşlarından Muhammed Raşid Erol Hazretleri... Ebedi 
      aleme göçüsüyle bütün mü'minleri büyük bir hüzne 
      boğdu. Ancak, mini birlik ve beraberliğe en çok muh- 
      taç olduğumuz bir dönemde dahi ne yazık ki, başta 
      devlet radyo ve televizyonları olmak üzere medyamız 
      bu olaya göz yumdu. Bu görmezden gelişin temel se- 
      bebi, bir eski hastalıktır. Bizi bir vatanda iki millet ha- 
      line getiren eski bir hastalık. İşin içine din, dindarlık, 
      daha doğrusu islamiyet girince, bir kısım aydın ve bü- 
      rokratımızın hala kendilerini kurtaramadıkları laiklik 
      hassasiyetiyle çekinmek, korkmak, endişelenmek ve 
      bu suretle de uzak kalmak, lakaytlaşmak duygusu... 
       
           Onbinleri ilgilendiren ve heyecanlandıran bir olayda 
      dahi kör ve sağır kalmak vurdumduymazlığı, bu eski 
      aydın hastalığının temel belirtisidir. Oysa ki, vefat 
      eden maneviyat kutbu, ülkenin sadece güneydoğusun- 
      da değil, her yanındâ bir manevi asayiş muhafızı gi- 
      biydi. Ona gönül bağlamış olanlar, her türlü kargaşaya 
      ve teröre karşı, ülkenin her yanında güçlü bir teminat 
      idiler. Ve varlıklarıyla terörü önlemeye giden yolun 
      nerelerden geçmesi gerektiğini de işaretini veriyorlar- 
      dı. Anadolu'yu bir huzur ortamı haline getirmekte sa- 
      mimi olanların onlarla ortak paydalar aramamaları 
      mümkün mü? 
       
           Evet, daha kısa zaman önce,  Muhammed Raşid 
      Erol Hazretleri'nin başına gelen sürgünlü olaylara ba- 
      kılınca, - yöneticilerimizin bindiği dalı kesme gafletini 
      bile aşan bir şaşkınlık içinde olduklarını açıkça müşa- 
      hede ediyoruz. Nedir bu korku? Bırakınız bu büyükle- 
      rin faaliyetlerine yardım etmeyi, onların vefatlarını ve 
      bunu meydana getirdiği yurt sathına yayılan acıyı ha- 
      ber değerinde bile görmemek gafleti hala sürebiliyor. 
      Bu kafayla halkla bütünleşmek nasıl mümkün olacak- 
      tır? İnançlarda, duygu ve düşüncelerde birlik ve bera- 
      berlik nasıl sağlanacaktır? Bütün yurt sathında olduğu 
      gibi, Güneydoğu'da da temelli ve esaslı bir birliğin ve 
      ortak paydanın adı İslam'dır. Artık bunu yok sayma- 
      nın imkanı kalmamıştır. 
       
           O bölgemize saldıran eşkiyanın bile, gerçek yü- 
      zünü din açısından göstermeye başladığı bizzat Genel- 
      kurmay Başkanı Sayın Doğan Güreş Paşa tarafından 
      açıklanmıştır. Güreş Paşa'ya göre, bir kısım terörist- 
      ler. "Buralarda eskiden bizim ecdadımız yaşıyordu ve 
      kiliseler vardı" diyorlar. Dış kaynaklı, Ermeni destekli 
      Hıristiyani hülyaların açığa çıktığı bir zamanda bile 
      artık bazı tarihi yanlışları bir tarafa atıp, insanımızı İs- 
      lam harcıyla birleştirmeyi, düşünemeyenlerin samimi- 
      yetlerine nasıl İnanâcağız? 
       
           Şeyh Muhammed Raşid Hazretleri'nin mensup 
      olduğu manevi silsile, iman ve irşad sahasının en par- 
      lak ve etkili yollarındandır. Öyle ki, bir zamanların 
      meşhur eşkıyaları olan Hamido ve Celilo dahi, Gavs 
      Hazretleri'nin sohbet halkasında yepyeni bir şahsiyet 
      haline gelmişler, eski hayatlarından tamamen çekile- 
      rek, tertemiz bir ömür yaşamışlardır. Bunun binlerce 
      örneği, o mütevazi Menzil'de halen yaşanmaktadır. 
      Bunca ibretli olaydan sonra, hala birtakım temel- 
      siz fobilerle yurdumuzun manevi dinamiklerine, göz 
      yummanın gafletle de tarifi zorlaşmaktadır. O manevi- 
      yat büyükleri bu dünyadan ve sizlerden birşey bekle- 
      miyorlar. Siz ise iddialı olduğunuz dünyevi rahat ve 
      huzurun sağlanmasında onlara çok çok muhtaçsınız. 
      Bırakınız inancı, böyle bir fayda için bile onlara yak- 
      laşamamanın, dost olmamanın altındaki psikoloji ne- 
      dir? Evet, artık bu tahlili yapmanın ve birtakım fobi- 
      lerden, komplekslerden kurtulmanın çoktan zamanı 
      geldi ve geçiyor bile. 
       
           Muhammed Raşid Hazretleri'ne Allah`tan rah- 
      met, geride kalan sevdiklerine sabr-ı cemil diliyor, bu 
      kudsi silsilenin kıyamete kadar "İmana hizmet" yo- 
      lunda muvaffakiyetini Cenab-ı Hakk'tan niyaz ediyorum. 
        
     |