Seyyid Muhammed Raşid Erol

( 1930 - 1993 )

SEYYİD MUHAMMED RAŞİD (K.S.)'NİN ARDINDAN
Vehbi VAKKASOĞLU
       
        İnsanımızı ayakta tutan, iç ve dış bozgunculara
karşı güçlü ve dirençli kılan, kültürümüzü nesilden
nesile sessiz sedasız büyük bir tevazu ile nakleden bü-
yükler vardır. İsimleri, resimleri bilinmez büyüklerdir
bunlar. Çünkü saklanmayı, mahviyet perdesiyle örtülü
kalmayı kendileri isterler.Onlar kendi varlıklarını öne
çıkaran her türlü alayiş ve nümayişten uzakta kalmaya
özel bir özen gösterirler, hizmetlerinin karşılığını
hakiki alemde görmeyi umarlar, bunun için de talip
oldukları şey sadece ve sadece Cenab-ı Hakk'ın rıza-
sıdır.

     Bu büyükler, Allah rızası yolunda, dayanılması
çok zor ceberutlara, baskıcılara, laiklik perdesine bü-
rünüp gizlenmiş din düşmanlarına müthiş bir direnişle
karşı koymuşlar, yollarından dönmemişler, geleceğe
dair ümitlerinden vazgeçmemişlerdir. Daha doğrusu,
geleceğin nasıl olacağını fazla da düşünmeden İs-
lam'a, imana sahip çıkmışlar, neticeyi Allah'ın rah-
metinden bekleyerek rızave tevekkül göstermişlerdir.
Bugün iman ve İslam davasındaki insanlarımız
yakın geçmişimizde yaşanan şerefli mücadeleleri bil-
mek zorundadırlar. Bilmek ve vefa duygusunun gere-
ğini yerine getirmek borcundadırlar. Geçmişin zorluk-
larını bilmek, hem bugünümüz için dersler verecek,
hem de içinde bulunulan kolaylık ve imkanların şük-
rünü ihmal etmemeye sebep olacaktır. Aynca bu isim-
siz kahramanların tanınması, hizmetlerinin bilinmesi,
onların haksız suçlanmalarının da önüne geçecektir.
Zira bugünün şartlarından geçmişe dönüp bakınca,
birtakım yanliş değerlendirmeler yapılıyor ve bu su-
retle de devrin ilim adamları, Allah dostları, manevi
dinamikleri suçlanabiliyor.

     İşte onlardan biri... Bir büyük silsilenin günü-
müzdeki temsilcisi, manevi dünyamızın temiz yapı
taşlarından Muhammed Raşid Erol Hazretleri... Ebedi
aleme göçüsüyle bütün mü'minleri büyük bir hüzne
boğdu. Ancak, mini birlik ve beraberliğe en çok muh-
taç olduğumuz bir dönemde dahi ne yazık ki, başta
devlet radyo ve televizyonları olmak üzere medyamız
bu olaya göz yumdu. Bu görmezden gelişin temel se-
bebi, bir eski hastalıktır. Bizi bir vatanda iki millet ha-
line getiren eski bir hastalık. İşin içine din, dindarlık,
daha doğrusu islamiyet girince, bir kısım aydın ve bü-
rokratımızın hala kendilerini kurtaramadıkları laiklik
hassasiyetiyle çekinmek, korkmak, endişelenmek ve
bu suretle de uzak kalmak, lakaytlaşmak duygusu...

     Onbinleri ilgilendiren ve heyecanlandıran bir olayda
dahi kör ve sağır kalmak vurdumduymazlığı, bu eski
aydın hastalığının temel belirtisidir. Oysa ki, vefat
eden maneviyat kutbu, ülkenin sadece güneydoğusun-
da değil, her yanındâ bir manevi asayiş muhafızı gi-
biydi. Ona gönül bağlamış olanlar, her türlü kargaşaya
ve teröre karşı, ülkenin her yanında güçlü bir teminat
idiler. Ve varlıklarıyla terörü önlemeye giden yolun
nerelerden geçmesi gerektiğini de işaretini veriyorlar-
dı. Anadolu'yu bir huzur ortamı haline getirmekte sa-
mimi olanların onlarla ortak paydalar aramamaları
mümkün mü?

     Evet, daha kısa zaman önce, Muhammed Raşid
Erol Hazretleri'nin başına gelen sürgünlü olaylara ba-
kılınca, - yöneticilerimizin bindiği dalı kesme gafletini
bile aşan bir şaşkınlık içinde olduklarını açıkça müşa-
hede ediyoruz. Nedir bu korku? Bırakınız bu büyükle-
rin faaliyetlerine yardım etmeyi, onların vefatlarını ve
bunu meydana getirdiği yurt sathına yayılan acıyı ha-
ber değerinde bile görmemek gafleti hala sürebiliyor.
Bu kafayla halkla bütünleşmek nasıl mümkün olacak-
tır? İnançlarda, duygu ve düşüncelerde birlik ve bera-
berlik nasıl sağlanacaktır? Bütün yurt sathında olduğu
gibi, Güneydoğu'da da temelli ve esaslı bir birliğin ve
ortak paydanın adı İslam'dır. Artık bunu yok sayma-
nın imkanı kalmamıştır.

     O bölgemize saldıran eşkiyanın bile, gerçek yü-
zünü din açısından göstermeye başladığı bizzat Genel-
kurmay Başkanı Sayın Doğan Güreş Paşa tarafından
açıklanmıştır. Güreş Paşa'ya göre, bir kısım terörist-
ler. "Buralarda eskiden bizim ecdadımız yaşıyordu ve
kiliseler vardı" diyorlar. Dış kaynaklı, Ermeni destekli
Hıristiyani hülyaların açığa çıktığı bir zamanda bile
artık bazı tarihi yanlışları bir tarafa atıp, insanımızı İs-
lam harcıyla birleştirmeyi, düşünemeyenlerin samimi-
yetlerine nasıl İnanâcağız?

     Şeyh Muhammed Raşid Hazretleri'nin mensup
olduğu manevi silsile, iman ve irşad sahasının en par-
lak ve etkili yollarındandır. Öyle ki, bir zamanların
meşhur eşkıyaları olan Hamido ve Celilo dahi, Gavs
Hazretleri'nin sohbet halkasında yepyeni bir şahsiyet
haline gelmişler, eski hayatlarından tamamen çekile-
rek, tertemiz bir ömür yaşamışlardır. Bunun binlerce
örneği, o mütevazi Menzil'de halen yaşanmaktadır.
Bunca ibretli olaydan sonra, hala birtakım temel-
siz fobilerle yurdumuzun manevi dinamiklerine, göz
yummanın gafletle de tarifi zorlaşmaktadır. O manevi-
yat büyükleri bu dünyadan ve sizlerden birşey bekle-
miyorlar. Siz ise iddialı olduğunuz dünyevi rahat ve
huzurun sağlanmasında onlara çok çok muhtaçsınız.
Bırakınız inancı, böyle bir fayda için bile onlara yak-
laşamamanın, dost olmamanın altındaki psikoloji ne-
dir? Evet, artık bu tahlili yapmanın ve birtakım fobi-
lerden, komplekslerden kurtulmanın çoktan zamanı
geldi ve geçiyor bile.

     Muhammed Raşid Hazretleri'ne Allah`tan rah-
met, geride kalan sevdiklerine sabr-ı cemil diliyor, bu
kudsi silsilenin kıyamete kadar "İmana hizmet" yo-
lunda muvaffakiyetini Cenab-ı Hakk'tan niyaz ediyorum.