Seyyid Muhammed Raşid Erol

( 1930 - 1993 )

 TAHSİL HAYATI

       Seyda Hazretleri ilk tahsiline babasının yanında
başlayarak 7 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hatmetmiştir.
Sonra Baykan Müftüsü Molla Muhyiddinden ilim tah-
sili görmüştü. Daha sonra Muş ilinin Demirci köyün-
de Hazretin torunu Şeyh Nasr'dan daha sonra Molla
Ramazandan ders almıştı. 
Dayısının oğlu olan ve sonradan halifesi olacak olan Seyyid Molla Abdulbaki'nin derslerine ise 5 yıl Dilbey köyünde devam etmişti. Bu kıymetli alimlerden sarf, nahiv, mantık, belağat gibi alet ilimlerinin yanında tefsir, hadis ve fıkıh dersleri aldı. Daha sonraki yıllarda ilimle birlikte babası ve mürşidi olan Gavs Hazretlerinden tasavvuf eğitimini alarak 1968 yılanda Nakşibendi Halifesi olmuştur.


AHLAKI

        Seyda Hazretlerinin (k.s.) en belirgin vasfı sabır, tevazuu ve hilmdi. Kendisi hiçbir zaman hiç kimseye karşı kırıcı bir harekette bulunmamış, kin duymamıştır. Binlerce kişi etrafında pervane olurken kendisinde kibir ve kabalıktan eser görülmezdi. Şeriata aykırı olmadığı takdirde kimseye şunu yap veya yapma demezdi. Günahkar veya itaatsiz demeksizin herkese karşı güleryüzlü ve güzel ahlaklıydı.

ŞAHSİYETİ

       Seyda hazretleri kıyamete kadar bu dini ihya ve
ikame eden Hz. Resulullah'ın varis ve halifelerinden-
dir. Muhammedi nuru yaydı, sünneti ihya ve kulları
islah etti. O, Resulullah'ın âli ve en yakınlarından
olup bu hale iman ve takva bağıyla ulaşmış olup ne-
sebçede ehli beytindendir. Allah (c.c.)'ın seçtiği kalb-
leri aydınlatan, insanlığa yol gösteren, yeryüzünde
emin Rabbanî alimlerdendir. 

       Onun güzel ahlakını gören herkes yaptıklarından
pişman olur, hemen tevbe etmek isterdi. Yanına ge-
lenlerde çok hızlı ahlakî değişim görülürdü. Ziyarete
gelenlere öyle davranırdı ki sanki insanlar onun yanı-
na değilde başka bir sebeble toplanmışlar. Hizmet et-
meyi ve hizmet edeni çok severdi. Bizzat çorbanın
ateşini yakar, sofilere çorba taşır, misafirleri yemek
yemeden ve ağırlamadan geri yollamaz, sofiler yemek
yemeden kendisi yemezdi. Misafirperverliği o derece-
deydiki hanelerinde hizmet eden erkek olmadığı tak-
tirde kendisi bizzat ikram da bulunurdu. Ayrıca çalış-
kanları çok sever, her işte bizzat çalışanlara yardımda
bulunurdu.

       Önceki Nakşibendi büyüklerinin büyük-küçük
demeden evlatlarına hürmet ve edebde kusur etmezdi.
Seyda hazretleri herkese anlayışına ve aklına gö-
re hitabederdi. Yoksul kişilerle konuşur, hal ve hatır-
lannı sorar, ihtiyaçlan varsa hallederdi.
Kendilerine karşı yapılan bir haksızlıkta fitne
çıkmasın diye hakkından vazgeçer, olaya sabrederdi.
Dünya malına önem vermez, muhtaç olanlara gücü-
nün yettiği kadar yardımda bulunur, dul ve yetimlere
bizzat yardım ederdi.
Talebeyken yabancı köylerde açlıktan rerıgi de-
ğişir ben açım demez, sabrederdi. Zulme uğradığında
şikayette bulunmazdı.
Onun döneminde Menzil Dergahı adeta bir
sehâvet, uhûvvet ve ihlâs merkezi durumundaydı. On-
dan etkilenen bağlıları birbirlerine kızmaz, en ufak
kusurda özür ve helallik dilerlerdi. İnsanlar huzur ve
kardeşlik içinde İslamı öğrenmeye ve yaşamaya başla-
mışlardı.

AMEL VE TAKVASI

       Seyyid Muhammed Raşid (k.s.) hazretleri, ilim tahsil eden ve ilim öğretenleri çok severdi. İlim tahsili hususunda kişinin kendi cemaatından olup olmamasına bakmazdı. Bir defasında talebelerinden birine şöyle söyledi: "Ey Allah'ın kulu! Bir talebe yetiştirmek bin kişiyi sofi yapmaktan efdaldir. Hele o talebe varisu'l
enbiya olursa... Siz dininizi beldenizde bulunan en bü-
yük alimlerden öğreniniz. Herkesten fetva sormayın.
Çünkü memlekette fetva verecek kimse çok azdır.
İlimle meşgul olan kimse dünyada en güzel iş ile meş-
gul oluyor. İlim olmadığı zaman cehalet olur. Cahilin
abidi de sofisi de hüsrandadır. Siz Osmanlı'ya bakı-
nız. Ne idi ne oldu. Sultan Abdülhamid arif-i billah
idi. Başa geçer geçmez memlekette talebe yetiştirme
seferberliği başlattı..."

       Camiye ve cemaata çok bağlıydı. Hasta olduğu
zamanlarda dahi cami ve cemaatı terk etmez bazan in-
ler gene camiye gelirdi.

       Seyda hazretleri farz ve vacib ibadetlerinin dı-
şında nafile ibadetlere, bilhassa geceleyin yapılan
amellere çok önem verir, sofilere gece namazına kalk-
mayı tavsiye ederdi.

       Vitr namazını gece teheccüd namazıyla birlikte
kılardı. Kuşluk namazını normalde dört, Ramazan
ayında sekiz rekat kılardı.
Gecenin çok az kısmını uyku ile diğer zamanını
güneş doğuncaya kadar ibadetle ihyâ ederdi.
Ramazan ayında amelini arttırır, gece ve gündüz
olmak üzere günde 2 defa tesbih namazı kılardı. İLk
onbeşgün teheccüd namazını ehli beyti ile, son onbeş
günü camide cemaatla kılar, Ramazanın son on günü
gecesinde uyumayarak, Kadir Gecesine vasıl olmaya
çalışırdı. Diğer zamanlar günde bir cüz Kur'an-ı Ke-
rim okurken, bunu Ramazan ayında iki günde bir ha-
tim indirmeye kadar fazlalaştırırdı.

       Ramazan ayı orucu dışında Şevval ayı orucunu,
Arefe günü orucunu ve Muharrem orucunu hiç terket-
mezdi.

       Hangi şartlarda olursa olsun Hatme-i Hacegan-ı
yapmaya çalışır ve yakınlarına da (bağlılarına da) tav-
siye ederdi.

Dr. A.Selahaddin Kınacı