Seyyid Muhammed Raşid Erol

( 1930 - 1993 )

BİR MANEVİ ÖNDERİN KAYBI
fehmi KORU - ZAMAN
       
        Vefatının üçüncü günüydü ve vefatı öğrendiği-
miz günden beri ilk defa biraraya geliyorduk. Yüzün-
deki buruk ifadeyi açıklamak için, "İnsanın mürşidi
ölünce içinde bir boşluk kalıyor" dedi. Birkaç gündür
etrafta hissettiğim sarsılmanın en derin anlamını bunu
söyleyenin yüzüne baktığım o an çıkardım. Yakınım-
daki birçok insan, şu sıralarda içlerinde derin bir boş-
luk hissediyorlar. Ve o sebeple buruklar...

     Hayatında hiçbir iniş çıkışı bulunmayan, davra-
nışları önceden kesitirilebilir bir insan olan babamın,
hepimizi şaşırtan iki ani ve fevri davranışını gördük
bugüne kadar... Biri, bizlere kızıp biraz kafasını dinle-
mek istediğinde, neredeyse 30 yıl aradan sonra, asker-
liğini yaptığı il olan Malatya'ya çekip gitmesiydi. Di-
ğeri ise; birkaç günlük bir başka ortadan kaybolmasıy-
dı. Döndükten bir müddet soma, o da iyice sıkıştırın-
ca, Adıyaman'ın Menzil köyüne gitttiğini itiraf etmiş-
İzmir nere Adıyaman nere? Esnaflar çevresinde
biçok kişi, her hafta birkaç otobüsle Menzil ziyaretini
alışkanlık haline getirmişler; cami arkadaşları onu da
ikna edip, bizlere bile haber vermesini beklemeden
Menzil'e sürüklemişler... Sorguladığımızda, orada
gördüğü basit ama anlamlı hayattan bölük pörçük sah-
neler aktarmıştı: Altı her zaman kaynayan kazan, dışa-
rıdan gelenlerin yatması için hazırlanmış yer yatakları,
cemaat halinde kılınan namazlar... Kimsenin aç, açık- ,
ta ve manevi korumasız kalmadığı bir yermiş Menzil...

     Başkaları manevi hayatın dışında kalmışlar "ölü-
mü" zor idrak ediyorlar. Çok kısa sürede olup bitenler
onları şaşırtıyor olmalı. Cuma namazı sırasında vefat
eden bir insan, sevenleri tarafından hemen köyüne gö-
türülüyor, Şafii geleneğine uyularak vakit geçirmeden
toprağa veriliyor... Ölümle toprağa verme arasında
yalnızca 24 saat geçmesine rağmen onbinin üzerinde
insan Menzil'e gelmiş bile.. Türkiye'nin her tarafın-
dan...

     Şeyh Raşid Erol, vefatından sonra çıkan yazılar-
dan öğrendiğime göre, öyle fazla konuşan bir "mür-
şid"değilmiş...Onu ziyaret edenler, Menzil'de bulduk-
ları ortamın etkisinde kalırlarmış... Daha doğrusu,
sözlü ikna yerine, hal ve tavrıyla tebliğ yöntemi imiş
onunki... Sağlandığı esaslar ve takipçilerinin izlemesi-
ni istediği ilkeler, varlığıyla etrafına örnek olarak in-
sandan insana geçiyor olmalı...

     Mana aleminin dışında kalanlar işte bunu anla-
yamaz. Onların zannetikleri, inanan kesim arasındaki
ilişkilerin madde ve para temeline dayandığıdır... Bi-
raz daha insaflı olanlar, önder durumundaki kişinin
cezibesinin etkisini de kabul ederler. Ancak hiçbirinin
aklına, kalpten kalbe bir yol olabileceği gelmez..
Konuşmadan anlaşılabileceğini düşünmezler bile.. Oysa,
Seyyid Raşid Erol, Öyle çok konuşmayan, insanları
etkilemek için hiç çaba göstermeyen, ama insanların
peşinden ayrılmadığı bir "mürşid"di.

     Küçücük bir köy, sırf o orada yaşıyor diye, ülke-
nin her tarafından gelen insanlarla dolup taşıyordu.
Otobüslerle, otomobillerle gelenler, köydeki imkan-
larla misafir ediliyor, doyuruluyor ve isteyen istediği
kadar kalıp, istediği anda orayı terkediyordu. Gelenle-
rin içinde kötü alışkanlıkları olan, içki ve kumardan
kendilerni alamayanlar, Menzil'in manevi havasını
teneffüs edince, o alışkanlıklarını terkediyorlardı...
Vaktiyle meyhane iken lokantaya çevrilmiş yerler
gördüm Anadolu'da... Adlarını da "Menzil"e çevir-
mişlerdi...

     12 Eylül askeri darbesinin en, baskıcı günlerinde,
ülkeyi yöneten komutanlar Menzil'i de keşfetmişlerdi.
Kimin aklına nereden geldiyse, Şeyh Raşid Erol'a zo-
runlu ikamet yeri olarak Gökçeada'yı seçmişti. Az ki-
şinin yaşadığı, vaktiyle Rumlar tarafından iskan edil-
miş bir adayı... İkametgahıda, eğer yanlış bilmiyor-
sam, bir meyhanenin üstüydü. İnançlı bir insana yapı-
labilecek en büyük zulüm... Çeşitli sağlık sorunları
bulunan Şeyh'in tedavisini de engelliyorlardı. Zorunlu
ikamet ve tedavisinin engellenmesi bir yana, kendisini
tanıyanlarla irtibatının kesilmesi daha da büyük bir
zulümdü. 

     Kenan Evren, sonradan kitaplaştırdığı anılarında,
Turgut Özal'a ilk olumsuz teşhisi koymasına Şeyh
Raşid Erol'un vesile olduğunu anlatır. Özal, sağlığı
bozuk, sevenleriyle irtibatı kopmuş Şeyh'in sürgün
hayatının sona ermesini talep etmiştir. Her halde, bu-
nu, uygun bir dille yapmış olmalı. 12 Eylül'ün kudret-
li lideri, "Yaptığı teklif iğrençti" gibi bir şeyler söy-
ler... Bir manevi liderin zulmüne son verilmesini iğ-
renç bulan Kenan Paşa...

     Seyyid Raşid Erol'un zorunlu ikametinin sona
erdirilmesi, askerlerin göreve getirdiği merhum Tur-
gut Özal gibi siyasiler tarafından başarılamaz, ama yi-
ne onların kurduğu partinin başına getirdikleri bir baş-
ka emekli askerin devreye girmesi etkili olur. MDP
Lideri Turgut Sunalp Paşa, parti işinde yanında bulu-
nan siyasetten anlayan bir kadronun telkiniyle, Şeyh
Raşid Erol'un daha uygun bir yere taşınmasını sağ-
lar... Ankara'daki kısa bir ikamet, ANAP iktidarının
ilk günler'ınde, yeniden Menzil'e dönüşle noktalanır.
Köydeki cenaze töreninde Büyük Birlik Partisi
(BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da bulun-
muş... Yeniden Doğuş Partisi (YDH) lideri Hasan Ce-
lal Güzel de... Fotoğraflara baktım, çeşitli vesilelerle
tanıdığım yığınla insan gördüm. Hepsi de sevgi ve
bağlılıklarını sunmak üzere oraya gitmişlerdi, besbel-
li... Bağlılığı olan bir yakınım, gitmesi mümkün olma-
dığı halde gitmediğinin ızdırabını çekiyordu, törenden
dört gün sonra bile... Binlerce kişi aynı duyguları pay-
laşıyor olmalı şimdi...

     Cuma günü Meclis'e gittim ve cuma namazını
da orada kıldım. Zaman'dan vefat haberini duymuşlar,
ama teyidi için bir kanal gerekmiş.. Benim aklıma ilk
gelen isim, Şeyh ile uzaktan ilgimi kuran işadamı Ah-
met Etöz oldu. İzmir Caddesi'nde spor malzemeleri
mağazası olan Ahmet Bey, vefat haberiyle birlikte
hastaneye koşmuş... Mağazasında çalışanlar vefatı
doğruladılar. Şimdi kimbilir ne kadar üzgündür Ah-
met Bey...

     Türkiye zor bir döneme girdi. Bu dönemde birlik
ve beraberliğin çimentosu olacak manevi liderlere da-
ha fazla ihtiyaç var. Seyyid Muhammed Raşid Erol,
Adıyaman'ın Menzil köyünde, doğusu ve batısıyla bü-
tün anadolu'yu kepçeleyen böyle bir manevi önderdi.
Vefatı, onu tanıyan, ona bağlılık duyanlar kadar, onu
uzaktan sevenleri de derinden üzdü.

     TRT bu vefattan herkesi haberdar edebilirdi, et-
medi. Gazeteler, etki alanının genişliğini tam kestire-
medikleri için, kısa haberler vermekle yetindiler.
Şeyh Raşid Erol, kendi çizgisini devam ettirecek
hayırlı evlatlarla onbinlerce bağlısını geride bıraktı.
Onu tanıyamamış bizim gibiler de yokluğunu hissede-
cekler... Ama en büyük kayıp, ayrılık ve bölünme be-
lasının pençesine düşmüş olan ülkenindir; bunu unut-
mayın...

Mekanı cennet olsun...