Ebu-l
HASAN

NEDEVi
foto_nedvi.jpg (3048 bytes)
Bir yıldız kaydı

Yusuf KARACA

1999 yılının son günü şafak vakti gökteki yıldızlar kaybolmadan önce dünyamızdan bir yıldız göklere doğru kayıp gitti. Binbir çilelerle boğuşan, derd üstüne dertler içinde kıvranan İslam dünyasının manevi dinamiklerinden, ilim ve gönül sultanı Ebul Hasan Nedevi 31 Aralık 1999 Cuma günü şafak vakti İslâm dünyasını üzüntü içinde bırakarak sonsuzluk Samanyolu’na kaydı gitti. Hayatın her saatini değil, her saniyesini yeryüzü Müslümanları için harcayan gecesi ibadetle, gündüzü itaatle (yeryüzündeki bütün İslâm topluluklarının çıkmazlarını, hikmet ve basiretle çözmek için ilmin tecrübesini siyasi ve dinî etkisini kullanan) gönül dünyamızı feneri, Müslümanların gökkubbesinin parlak yıldızı 86 yıllık ömrünü bitirip sonsuzluk kervanına doğru kaydı gitti.

1913 yılında Hindistan’ın Lucknow şehrinin Rayberek kasabasına 2 km. mesafede Sei Nehri ırmağının kıyısındaki sülâle çiftliği olan Tekiye Kelan’da doğdu. Türk-Moğol İmparatorluğu’nun en haşmetli döneminde dedelerinden ünlü Şah Alemallah’ın Kabe’den getirdiği toprağı temel harcına katarak Kabe ölçüsüne göre inşaa ettiği mescitle kurulan bu çiftlik o günden bugüne dünya çapında bilginlerin, ermişlerin, siyasilerin doğup büyüdüğü ve gömüldüğü yer olmuştur. Hind-Moğol tarihinde değişik dönemlere ait bilgi ve belgelerde bu aileden bilgiler bahsedilmiştir. Hz.Hasan ve Hüseyin soyundan geldiği için bu aileye (Hasenî ve Hüseynî) denir. Babası AbdülHayy’ın bıraktığı eserler Arap ve İslâm dünyasında kaynak eser kabul edilirler. “Nüzhetü’l-Havatır” isimli eseri Hint-Türk kültürünü insanlığa tanıtan 8 ciltlik belge eserdir. Ebul Hasan Nedevi’nin dedelerinin herbiri din, dil, tarih, kültür ve edebiyat ve maneviyat alanlarında izler ve eserler bırakmış kimselerdir. Babası Abdül Hayy 1889 yıllarında kurulan (Benim de 1959’dan 1962’ye kadar eğitim gördüğüm) Nedve İslâmî İlimler Akademisi’nin 3’üncü başkanlığını yapmış ondan sonra büyük oğlu Dr. Abdül Ali bu görevi yürütmüştür. Ebul Hasen Nedevi ise, 1950’lili yıllarda bu görevi üzerine almış son senelerinde şeref başkanı olarak devam ettirdiği bu hizmeti destan gibi sürdürmüştür.

Yeryüzünün her tarafından binlerce öğrenci ve Hindistan içinden onbinlerce genci bu akademi, İslâm bilgini ve hizmetkârı yapmıştır. Hoca Ebul Hasan Nedevi son yıllarda bu hizmeti bütün Hindistan’a yaymak ve çok geniş boyutlara ulaştırmak için ülkenin birçok köşelerine Nedve’nin şubelerini açmış, genellikle başlarına Lucknow şehrindeki merkezden mezun olan yetenekli kimseleri getirerek bir devlet gibi bu büyük hizmeti başarmıştır.

250Milyon Müslümanın yaşadığı Hindistan’da çöken koca bir Türk İmparatorluğu’nun yetimleri olan, kimsesiz, sahipsiz Müslümanlara bu büyük çaplı eğitim hizmetini veren kişiyi çok iyi tanımak lazım. Daha 17 yaşında iken “İman Rüzgarı Esince” adındaki eserini kaleme almış ve ilk baskısı 1932’li yıllarda Beyrut’ta yapılmıştır. Bütün dünyaya kendini tanıtan muhteşem eseri ise “Müslümanların Duralması İle Dünya Neler Kaybetti?”dir. Bu eser Avrupa’da özellikle İngiltere’de yankılar meydana getirmiş bir İngiliz müzesi kitap yasağı uygulaması dolayısıyla bu kitabın İngiltere’ye girmesini yasaklamıştır, diyerekİngilizler’in ihanet belgelerine sünger çekmek istenmiştir.

100’den fazla irili-ufaklı eser yazan Ebul Hasan Nedevi Oxford Üniversitesi’nin İslâmî Araştırmalar Bölümü’nün fahri başkanlığında son nefesini verdiği andaki güne kadar devam ettirmiştir. Urdu dilinde ve Arapça’da en önde gelen ediplerden kabul edilir. Geçen sene Arap Emirlikleri Devleti kendisine bir madalya vermiş ve özel Emirlik uçağıyla Hindistan’dan getirtilerek şerefine toplantı düzenlenmiş, devlet merasimi ile hizmetleri değerlendirilmiştir. Şu anda özellikle Arap dünyasının yazılı ve sesli medyası büyük bir takdir duygusu ile O’ndan bahsediyor. Taziye için dünyanın her tarafından binlerce insanın Lucknow’a ulaşmaya başladığını devlet erkanından birçok yetkilinin ve ileri gelen Müslüman ilim ve siyaset yetkililerinin akın ettiğini, bu elim kaybı bana telefonda bildirdikleri sırada anlattılar. O’nun kişiliğini şu birkaç cümle bize çok iyi tanıtır zannediyorum. Başbakan İndira Gandhi seçim arefesinde kendisi ile görüşmek istemiş ve kalkıp Lucknow’a gelmişti. Bunun Müslümanların oylarını almak için yapıldığını bilen Üstad, İndira Gandhi’yi, 3 gün beklediği halde kabul etmemiştir. Ancak seçimden 6-7 ay sonra görüşme gerçekleşmiştir. Daha sonra Başbakan olan oğlu Rajiv Gandhi, Üstad’la çok iyi ilişkiler kurmuş, üstadın büyük çabaları ve Rajiv’in O’na olan derin saygısı sayesinde Müslümanların aile hukukunu belirleyen özel kanun çıkarılarak Müslüman toplumda büyük bir rahatlama meydana gelmiştir. Geçen sene Üstad ciddi bir rahatsızlık geçirdiğinde şimdiki başbakan Vajpaye Cumhurbaşkanı’nı da temsil ederek Delhi’den Lucknow’a ziyaretine gelmiş ve özel bir uçakla Delhi’ye götürürek en iyi hastanede devlet tarafından tedavi ettirilmesini sağlamış ise de, Üstad nazikane bir üslupla kabul etmemiştir. Daha sonra muhalefet başkanı Sonia Gandhi de ziyaretine gelmiştir.

Üstad Ebul Hasan Nedevi Türklere büyük bir saygı beslerdi. Bu milletin İslâm’a hizmetlerini büyük bir şükran ve hayranlıkla yad ederdi. 1951’de Mısır’da geçici öğretim görevi yaparken en çok oradaki Türk öğrencilerle görüşür bundan büyük bir zevk alırdı. O günlerden beri tanıdığı ve çok sevdiği Emin Saraç Hocamız özel dostlarındandı. 8 ciltlik “İslâm Önderleri Tarihi” diye tercüme ettiğim şaheserlerinden biri olan eserine yazdığı özel ön sözündeki bir bölümle sözümüzü bitirelim. Çünkü bir destan gibi geçen ilim ve İslâmı’n kılıçsız mücahidinin hayatı bu birkaç satırla da anlatılamaz.

“Bu eserimin aziz oğlum, çok sevdiğim talebem Yusuf Karaca (Nedevi) tarafından Türkçe’ye çevrildiğini duyduğumda sevincime diyecek yoktu. Bu eserin Türkçe ile yayınlanması Kartal yavruları gibi olan Türk gençlerinde İslâm’ın geleceğine güveni artıracak azim ve cesaretini yükseltecek ve bu fitnelerin kaynaştığı bir dönemde kendilerine güven ve dinamizmi hızlandıracaktır.

Derin bir muhabbet duyduğum Türk milletine, bir İslâm davetçisi olarak benim mesajlarla dolu bu eserimi ulaştırdığın tercüme ederek büyük bir hizmet yaptığın için sana duacıyım. Sevgili oğlum Yusuf Karaca”

Çok sade ve gösterişsiz bir hayat yaşayan bu dev insan, bu dahi bilgin, bu yorulmaz mücahid, bu sevgi ve dahi mesaj taşıyıcısı bıraktığı eserlerle dünya durdukça yaşayacaktır. Ruhun şad olsun, dökülen göz yaşları senin mesajlarının meyvesini verecek olan fidanların hayat suyu olsun. Sana sayısız dualarımızla....

Allah Rahmet eylesin (AMİN)