lafzatullah    ESMA_UL HÜSNA lafzatullah
nokta_ys.gif (1653 bytes) EL-MUKİT nokta_ys.gif (1653 bytes)
nokta_ys.gif (1653 bytes) muqit nokta_ys.gif (1653 bytes)


“Yarattığının gıdasını veren” anlamına gelen “el-Mukit” ismi cemili Kur’an-ı Kerim’de bir defa geçer. “Allah her şeye kadir ve gıda verendir” (Nisa 85) ayetinde bizlerin ekmek için insanlara boyun eğerek zillete düşmememiz için yalnız bizim değil, denizdeki balıkların, havadaki kuşların, karadaki hayvanların da gıdasını Allah’ın verdiğini haber verir ve ekmek için toprağı ekmek gerektiğine işaret eder.

“er-Razzak” ismi şerifinin açıklamasında Zuhruf suresinin 32’nci ayetinde rızkın taksimini Allahın yaptığını yazmıştık.

“Herkese uygun olarak gıdalarını Allah kainatın yaratılışında dört günde takdir etti” (Fussilet 10) ayetinde de herkese uygunluğundan bahsedilmekte. Hamsi balığının gıdasıyla balinanın gıdası, karınca ile filin gıdası hem azlık, hem çokluk yönünden, hem de bünyeye uygunluk yönünden aynı olmadığı açıklanır.

“İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm 39) derken çalışmaya teşvik eder. Ama her çalışanın eşit şekilde kazanmadığı görülmektedir. Biz meşru yollardan gıdamızı aramak için çalışırız. Her halükarda Rabbimizden razıyız.

Zikrederken Rabbin rızasını arayacağız, fikrederken Rabbin rızasını arayacağız. Boğulmakta olan bir karıncayı kurtarırken Rabbin rızasını isteyeceğiz. Bir hastaya yardım ederken, bir açı doyururken, bir ağaca su verirken Rabbin rızasını isteyeceğiz. Rabbin rızası için yapacağız.

Rızkımızı kazanırken bu yolda yorulurken ekmek peşinde koşmuyoruz. Çalışmanın, sebeplere sarılmanın ibadet olduğunu bildiğimiz için çalışacağız, çalışırken Rabbin rızasını isteyeceğiz. Bize uygun gıdamız bizim gölgemiz gibi bizi takip eder. Gölgenin peşinden gidenler sonuna varamadan öldüler. Altıncı, balıkçıya “oltanda ne çıkarsa ağırlığınca altın vereceğim” demiş. Balıkçı bir çekmiş yuvarlak bir halka çıkmış. Teraziye koymuşlar, karşısına bir kilo, on kilo, yüz kilo altın koymuşlar, halka ağır gelmiş. Ele alınca elli gram gelmeyen halka altınla tartılırken dükkanın bütün altınlarından ağır gelmiş. Hikaye bu ya altıncıların pirine sormuşlar. O da o halkayı terazinin bir kefesine koymuş, öbür kefesine de bir avuç toprak koymuş denge sağlanmış.

Altıncıların piri: “Bu halka çok hırslı bir adamın göz kemiği. Buna dünyayı verseniz doymaz. Ancak bir avuç toprak doyurur” demiş.

Midemizi helal ve temiz gıdayla, aklımızı şeriat ve tabiat ilimleriyle, gönlümüzü Allah sevgisiyle gıdalandıralım.

Ana Sayfa