lafzatullah    ESMA_UL HÜSNA lafzatullah
nokta_ys.gif (1653 bytes) EL-BAİS nokta_ys.gif (1653 bytes)
nokta_ys.gif (1653 bytes) bais nokta_ys.gif (1653 bytes)


“Ölüleri dirilten” anlamına gelen bu “el-Bais” ismi şerifi Kur’an-ı Kerim’de “el-Bais” olarak değil de Kabirlerde olanları diriltir şeklinde gelmiştir. “Kıyamet muhakkak gelecektir ve onda hiç şüphe yoktur. Allah muhakkak kabirdekileri diriltir” (Hac 7)

Gözle görülemeyecek kadar küçük meni parçacığını ana karnında diriltip dünyaya çıkaran Rabbimiz, kabirlerdekini de diriltir.

Güz mevsiminde sayılarını ancak Allah’ın bildiği çekirdekler ve daneler yapraklarına sarınarak, üzerlerine de kardan kefenler çekerek toprağa gömülürler. Bahar mevsimi gelince İsrafil’in Sur’u gibi seher yelleri esmeye başlayınca ölmüş çekirdekler çiçeğe dönüşürler.

Rabbimiz her an bize diriliş mucizelerini göstermekte. Ancak insanoğlu gördükleri üzerinde fazla düşünmemekte ve önem vermemekte.

Aklı gözünde olan, bülbülü bir yudumluk et gibi gören, Materyalist kafaya sahip insanlar her çağda olmuş.

İmansızın bir çürümüş kemiği ufalayarak Efendimize: “Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” demiş. Rabbimiz cevap veriyor: “Deki! Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O bütün yaratıkları bilir. (Yasin 78-79)

12 Eylül 1980 askeri darbenin ardından hapishaneler ağzına kadar doldu. Bende vaiz olarak ağırlığı hapishaneye verdim. Sağcılara ayrı ders, solculara ayrı ders veriyorum. Aslında aynı mahallenin iki çocuğu veya aynı ailenin iki çocuğundan birine “sen sağcısın” demişler. Öbürüne de “sen solcusun” demişler. Bunların arasında hiçbir kültür farkı yok.

Solcular bölümünden biri “ben ahirete inanmam. Bir adam denize düşse. Balina adamı yutsa, balıkçılar balinayı tutsa, bin parça yapıp satsa, binlerce adam balinayı yese. Bunlar ayrı ayrı ülkelerde ölse, birisi yanıp duman olsa, şimdi bu denize düşen adamı Allah nereden bulacak?” demişti.

Bak sen dağılışı anlattın. Bende senin toplanışını anlatayım. Bundan otuz beş sene önce sen yoktun. Ana rahmine düştün. Orada seni besleyip büyüten Allah, seni dünyaya çıkardı. Adana’dan domates, Konya’dan un, Karaman’dan bulgur, Rize’den çay, Trakya’dan ayçiçeği, gökyüzünden güneş enerjisi, Afrika’dan lodos, Kafkaslar dan poyraz geldi ve bu hale geldin.

İnsan bile televizyon vericisiyle havaya verdiği ses, renk ve çizgileri dünyanın öbür ucunda televizyon düğmesine basıverince topluyor. İnsanı yaratan Allah niçin toplamasın? Dediğimde topluca “toplar hocam” demişlerdi.

“Şifa tefsiri” adı altında sekiz cilt olarak yayınlanan tefsirimi önce İstanbul da Cağaloğlu’nda Cezeri Kasım Paşa Camii’nin konferans salonunda herkese açık ders olarak yaptım.

O derslere katılan, insanların öldükten sonra amellerine göre tekrar dünyaya geldiğine inanan bir dinleyenime: “Peki dünyada nüfus artıyor mu? Geriye doğru gidersek Adem ile Havva’dan geldiğimize inanıyor musun?” dediğimde. “Evet inanıyorum ve nüfus da artıyor.” demişti. “Peki Adem ölünce badem olarak gelir. Badem ölünce Adem olarak gelir ve nüfus çoğalmazdı. Bu artış nereden geliyor?” Dediğimde “Onu merkezimize sormam lazım” dedi ve bir hafta sonra “uzaylı dostlarımızdan takviye yapılıyormuş” demişti.

Ayrıca derse katılan ve İslam dinini de öğrenmeye çalışan Adana’lı bir delikanlı “Hocam ben, annem, babam, bizim köy hepimiz bir başkasının ruhunu taşıdığımıza, çocukluktan itibaren inandırılırız. Aklım başıma gelince yalan söylediğimin farkına vardım. Ama bırakmak zor. Ama şimdi ben yapmıyorum. Atmıyorum. Ama ailem yine atmaya devam ediyor” demişti.

Türkiye de yetmiş milyon insandan kimse geçmişte dünyada nasıl yaşadığını hatırlamaz. Yalnız Adana ve Hatay yöresinde bir avuç insan hatırlar.

Ayrıca bu köylerde uzun araştırma yapan Amerikalıların söylenenlerin inandırıcı olmadığı kararına vardıklarına Prof. Doksat bey bir televizyon programında söylemiştir.el-Bais’e =Ölüleri diriltene iman edenler olarak bizler de diriliş erleri olur ve bir insanın Müslüman olmasına sebep olursak bütün insanlığı diriltmiş gibi oluruz.

Ana Sayfa